Olaylar Ve Görüşler

Sayıştay’ın değiştirilen yargılama görevi - Turgut Aşcı

25 Ekim 2024 Cuma

1982 Anayasası’nın 3’üncü maddesine göre Türkiye Devleti tek devlet (üniter devlet) olduğundan yargı organı da üniter niteliklidir. Bununla birlikte anayasa ve yasalar uyarınca yargı sistemi; anayasa yargısı, adli yargı, idari yargı, uyuşmazlık yargısı ve hesap yargısı şeklinde kollara ayrılarak her bir yargı kolu kendi alanında görevli ve yetkili kılınmıştır. 

Devletin yargı sistemi içerisinde hesap yargısı olarak ayrılan Sayıştay yargısı, anayasanın 160’ncı maddesi uyarınca kanunlarla belirlenen sorumluların hesap ve işlemlerini yargılayarak kesin hükme bağlamakla görevlendirilmiştir. Dolayısıyla Sayıştay’ın yargılama görevi sorumluların hesap ve işlemleri olmaktadır.

Sayıştay yargılama görevi hesap ve işlemler olunca hesaptan ne anlaşılması gerektiğinin bilinmesine gereksinim bulunmaktadır. Ne var ki hesabın tanımı, mülga 832 sayılı Sayıştay Kanunu’nda yapılmadığı gibi, 6085 sayılı (yeni) Sayıştay Kanunu’nda yapılmamıştır.  

Ancak, geçmişte bu konuda duyulan tereddütleri gidermek amacıyla Sayıştay Genel Kurulu’nca alınan 21.12.1972 tarihli ve 3624 sayılı kararda hesaptan ne anlaşılması gerektiğine açıklık getirilmiştir. Uygulamada birliktelik sağlamak amacıyla alınmış olan söz konusu istişari nitelikli bu karardan sonra yeni bir gelişme kaydedilmemiş olduğundan, özellikle Sayıştay’ın uygulamalarında halen bu karar geçerliliğini muhafaza etmektedir. 

6085 sayılı Sayıştay Kanunu’nun 2. maddesinin (e) bendinde, “Hesap yargılaması: Kanunlarla belirlenen sorumluların hesap ve işlemlerinin mevzuata uygun olup olmadığının yargılama yoluyla kesin hükme bağlanmasını ve bununla ilgili kanun yollarını, ifade eder” diye tanımlanmış ve aynı kanunun 23’üncü maddesinde de Sayıştay’ın yargı dairelerinin birer hesap mahkemesi olduğu hükmüne yer verilmiştir.

MEVZUATA UYGUNLUK

832 sayılı Sayıştay Kanunu’nun yürürlüğünde; sorumlulukları kanunlarla belirlenmiş kamu görevlilerinin hesap ve işlemleri yargı daireleri tarafından yargılanarak mevzuata uygun bulunan (ilişiksiz) hesap ve işlemler nedeniyle sorumluları hakkında beraat, mevzuata uygun bulunmayan hesap ve işlemlerden doğan idare kayıplarının (yersiz/fazla ödemelerin) ödettirilmesi için de sorumluları hakkında tazmin hükmü verilmekteydi. 

Hal böyle iken 6085 sayılı kanunun 5/1-b maddesi ile Sayıştay’a sorumluların hesap ve işlemlerinden kamu zararına yol açan hususları kesin hükme bağlama görevi verilmiştir. 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 71’inci maddesi ile kamu mali mevzuatına girmiş olan kamu zararlarının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre yargılanmasında, kamu zararlarının doğmasına sebep olan kamu görevlilerinin kusur sorumlulukları (sübjektif/kişisel sorumlulukları) hükme bağlanmaktadır. Kusur (tazminat) yargılamaları hukuk yargılaması olması nedeniyle adli yargının alanını ilgilendirmektedir. Sayıştay’a kendi denetimlerinde tespit etmiş olduğu kamu zararlarını yargılama görevi verilmiş olmakla, Sayıştay yargısı adli yargıya ortak edilmiştir. 

Nitekim kamu idareleri tarafından  “Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” hükümleri çerçevesinde yaptırılan kontrol, denetim veya incelemeler sonucunda tespit edilip kesinleştirilen kamu zararları rızaen tahsil edilemediğinde bu konulardaki ihtilaflar (Yön. m.7A/1; m.10/4ve 6) adli yargıya taşınırken, Sayıştay’ın denetimlerinde tespit edilen kamu zararları Sayıştay yargısınca kesin hükme bağlanmaktadır. 

Bir başka husus da Sayıştay’ın denetimleri sırasında tespit edilen kamu zararlarının hesap yargılama kuralları ile yargılanıyor olması. 

6085 sayılı kanunun 5’inci maddesinde Sayıştay’ın görevleri sayılırken hesap yargılama görevine yer verilmeyip onun yerine “kamu zararına ilişkin hususları hükme bağlama” görevi ihdas edilmiştir. Yargılamalara ilişkin kuralların düzenlemesine gelince de yargılama kuralları (6085/m.49-56) Sayıştay’ın hesap yargılayacak olmasına göre düzenlenmiştir. Buna göre kamu zararı oluşturduğu iddia edilen muhasebe kayıtları ile birtakım işlemler hesap anlamına gelmemektedir. Buna rağmen kamu zararı yargılamalarında hesap yargılamasına ilişkin kuralların kullanılması yargılama hukukuna uygun düşmemektedir.  

Bir örnek vermek gerekirse; kamu zararlarının yargılanmasında 6085 sayılı kanunun 50/3 maddesi uyarınca hüküm dışı bırakma kararları veriliyor. Oysa hesap yargılamaları sırasında verilen hüküm dışı bırakma kararları ile bir taraftan sorumluların hesap ve işlemlerinin toplam tutarından hüküm dışı bırakılacak (yargılaması yapılamayan) hesap ve işlemlerin tutarı düşülerek hüküm dışı bırakma ve diğer taraftan da hüküm dışı bırakılan hesap ve işlemlerdeki noksanlıklar giderilinceye kadar da yargılamanın bekletilmesine (ertelenmesine) karar verilmiş olunuyor. 

KAMU ZARARI

Görüldüğü üzere hesap yargılamasına mahsus hüküm dışı bırakma kararları birbirine bağlı iki karardan oluşuyor. Kamu zararı yargılamaları münferit yargılamalar olması nedeniyle hüküm dışı bırakılacak bir hüküm mevcut değildir. Dolayısıyla kamu zararı yargılamalarında yargılanmaları ertelenecek hususlar için 6085 sayılı kanunun 50/3 maddesi uyarınca verilen hüküm dışı bırakma kararları madde hükmüne uygun düşmemektedir.

Özetle; kamu zararları ister Sayıştay tarafından isterse idarelerce tespit edilmiş olsun bu konudaki ihtilafların çözüm yeri adli yargıdır. Sayıştay tarafından tespit edilen kamu zararlarının Sayıştay yargısınca yargılanarak hükme bağlanması yargılama hukuku ile bağdaşmamaktadır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları