Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Trump’ın gölgesinde Almanya
Almanlar pazar günü sandık başına gidiyorlar. Bu seçimlerin sonucu yalnızca Almanya’nın geleceğini belirlemekle kalmayacak, Avrupa Birliği’nde ilerici güçlerin “süreç olarak faşizme” direnme kapasitesini de etkileyecek.
Hem Almanya için Alternatif (AfD) partisi yükseliyor hem de Avrupa’da faşist hareketler Trump yönetimi altında yeni bir enerji kazandılar. AfD’nin göçmen karşıtı faşist söylemleri, Avrupa şüpheciliği, Alman seçmenler arasında giderek daha fazla yankı buluyor. Ancak partinin son dönemdeki kazanımları yalnızca ekonomik sorunların, toplumsal huzursuzluğun bir yansıması değil. Trump yönetiminin Avrupa’daki faşist hareketlere verdiği açık destek, AfD’nin yükselişini de pekiştiriyor.
Geçen hafta, Münih Güvenlik Konferansı, ABD Başkan Yardımcısı JD Vance’in, Şansölye Scholz’u ve şansölye adayı Marz’ı, görmezden gelerek AfD lideri Weidel ile görüşmesi, bu karanlık ittifakı gözler önüne serdi: ABD, artık liberal demokrasiyi savunmuyor, Vance’in konferanstaki konuşması da transatlantik ittifakında radikal bir çatlağa işaret ediyordu. Vance, ırkçı, faşist propagandayı engelleyen yasalara referansla Avrupa liderlerini, ifade özgürlüğünü bastırmakla suçluyor, birkaç gün sonra da Trump Ukrayna savaşından Zelenski dolayısıyla Avrupa’yı sorumlu tutuyordu. Bu söylem, Trump yönetiminin Macaristan’da Viktor Orbán, İtalya’da Giorgia Meloni ve Hollanda’da Geert Wilders gibi faşist liderlerle kurduğu yakın ilişkiler, küresel siyaseti otokratik, hatta faşist yönetimler lehine dönüştürme, Avrupa Birliği’ni istikrarsızlaştırma, demokratik kurumları zayıflatma yönünde kasıtlı bir girişim olarak okunabilir.
Trump’ın desteğiyle cesaretlenen AfD, artık ana akım partilere gerçek bir alternatif konumuna yükseliyor. Hıristiyan Demokratların lideri Merz’in, Alman siyasetinde aşırı sağa karşı uzun süredir korunan “ateş duvarını” (işbirliği yapmayacağız anlamında) aşarak, göçmenler yasası için AfD ile işbirliği yapması, bu yükselişin göstergelerinden biri. Kısa vadeli siyasi çıkarlardan kaynaklanan bu gelişmeler, AfD gibi faşist bir partiyi, AB’nin merkezinde, lider konumundaki Almanya’da devlete taşıma riski taşıyor. Diğer taraftan, son anketlerden, Sol Parti’nin payını yüzde 3’den yüzde 6-7 arasına çıkararak barajı geçeceği anlaşılıyor. Seçmenin yüzde 30’u hâlâ kararsız, dolayısıyla, sol ulusalcı, Sahra Wagenkracht’ın partisinin de barajı geçmesi bir olasılık. Bu durumda, yalnızca CDU-AfD koalisyonu çoğunluğa ulaşabiliyor. Ya da çok partili, istikrarsızlık koalisyonlar gündeme geliyor.
Trump yönetiminin dış politikası sadece Almanya için değil, uluslararası “düzen” için bir tehdit oluşturuyor. Faşist rejimleri, partileri desteklerken ABD’nin geleneksel müttefiklerini dışlayan Trump yönetimi, küresel güçler dengesini Ukrayna’ya askeri yardım karşılığında maden kaynaklarına el koyma teklifinin, ülkeyi, Avrupa’yı (Almanya’yı) es geçerek Rusya ile paylaşma girişiminin gösterdiği gibi yeniden, emperyalist ilişkiler zemininde şekillendirmeye çalışıyor. Demokratik değerleri ve uluslararası hukuku hiçe sayan bu emperyalist dış politika anlayışı, gücün hukukun önüne geçtiği bir dünya yaratıyor. Avrupa ise artık en güçlü müttefikinin bir rakibe dönüşme ihtimaliyle yüzleşmeye hazırlanıyor.
Bu süreçte Almanya’nın tepkisi belirleyici olacak. Büyük olasılıkla Merz liderliğinde kurulacak yeni hükümet, göçmenliği daha da zorlaştırmak, ekonominin modernize edilmesi ve savunma harcamalarının artırılması gibi kritik önceliklerle karşı karşıya kalacak. Ancak bunların hiçbiri, aşırı sağın yeniden yükselişi, demokratik normların çöküşü kadar varoluşsal bir tehdit oluşturmuyor. Almanya’da merkez partiler, bu sorunlarla yüzleşemezlerse, Trump ve müttefiklerinin desteğiyle güçlenen AfD’nin, birinci parti olma şansı giderek artıyor.
Bir dünya düzen(sizliğ)i, Transatlantik ittifakının dağılma olasılığı ve “süreç olarak faşizm” ile şekilleniyor. Almanya seçimleri, Avrupa’nın ve transatlantik ittifakın geleceği için de bir turnusol testi: Almanya ve Avrupa, bu tehlikeli yeni düzene direnebilecek mi, süreç olarak faşizme teslim olacak mı? Bu soruların cevabı, yalnızca Almanya’nın değil, küresel demokrasi güçlerinin ve barışın kaderini belirleyecek.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
-
İmamoğlu ve İBB’yle ilgili 560 milyar iddiasına yanıt
-
Mustafa Balbay sert eleştirdi
-
Mezhep çatışması değil insanlık suçu
-
Emekliye bayram ikramiyesi ne kadar olacak?
-
Alfa Romeo'nun ilk elektrikli modeli: Junior Elettrica
-
'Kayyum atamaları, hukuksuzluk ve kontrollü kaos'
-
AKP’de kongre öncesi hazırlığı devam ediyor: Prof. Kalay
-
Emeklilerin Gözü Bayram İkramiyesinde: Beklentiler Karşı
-
Hutbelerde Bunlara Dikkat Edin!
-
Ekonomist Atilla Özkan'dan Şok Eden Enflasyon Yorumu!
En Çok Okunan Haberler
-
Sonuçlar çarpıcı... Dengeler nasıl değişti?
-
Boykotun etkisi sahaya nasıl yansıdı?
-
'Burnundan fitil fitil getireceğim!'
-
Özel'den Erdoğan'a 'mezar' yanıtı!
-
Özel'den Bahçeli'ye jet ‘Saraçhane’ yanıtı!
-
İmamoğlu raporundaki sır
-
CHP'den Erdoğan'ın sözlerine ilk tepki!
-
İktidarın 'İmamoğlu' planı deşifre oldu
-
CHP'nin 'boykot' kararı Fatih Portakal'ı üzdü
-
Kıvanç Tatlıtuğ'un 'İşte bu' paylaşımı tepki çekti