Olaylar Ve Görüşler

Savaşa Türkiye’den bakmak - Enis COŞKUN

15 Nisan 2022 Cuma

Yıllardır süregelen gerginlik, sonunda Rusya’nın askeri müdahalesinin Ukrayna içlerine dek yayılmasıyla ilan edilmemiş bir savaşa dönüştü. 

Bu gelişme, Rusya dahil dünyanın hemen her yerinde tepki ve kınama ile karşılandı. Bu yaklaşım giderek Rus nefreti ve düşmanlığına, duyanları acı acı güldüren bir çılgınlığa dönüştü. 

Karadeniz’de hem Rusya ve hem de Ukrayna ile komşu bir NATO ülkesiyiz. Türkiye 1936 yılından beri uluslararası Montrö Sözleşmesi gereği, Karadeniz’i Akdeniz’e bağlayan boğazlar üzerinde tek egemen devlettir. Savaş zamanı askeri gemilere boğazları kapatmaya yetkilidir. 2. Dünya Savaşı sırasında donanmasını Karadeniz’e geçirmek isteyen Hitler’e direnmiş, tek bir denizaltısının bile Karadeniz’e geçmesine izin vermemiştir. 

Karadeniz 1936 yılından beri kıyı ülkeleri için bir barış ve güvenlik denizi olarak varlığını sürdürmüştür. Bugün ise farklı bir durum vardır. Türkiye NATO üyesidir. NATO, Varşova Paktı kalktıktan sonra Rusya’yı kuşatma politikası çerçevesinde ilk dalgada Baltık cumhuriyetlerini ve Polonya’yı, sonra da Bulgaristan ve Romanya’yı bünyesine almıştır. Ardı sıra doğuya genişleme yolunda Gürcistan ve Ukrayna’ya doğru adımlarını atmaya başlamıştır. Gürcistan’da başarısız olunca ağırlığını Ukrayna’ya vermiştir. Turuncu devrimler, neo Nazi silahlı birlikler, öldürdükleri on binler ve yarattıkları terör vb. derken bugüne gelinmiş, yaşanan bu savaşın kıvılcımı çakılmıştır. 

İKİ ÖNEMLİ NOKTA

Ukrayna topraklarında süren bu savaş aslında ABD ile Rusya, yani iki kapitalist ülke arasında cereyan etmektedir. Ukrayna, NATO/ABD adına Rusya ile bir vekâlet savaşı vermektedir. Biliyoruz ki savaşlar kapitalizmin krizlerden çıkış yoludur. Üzücü olan bu savaşta canını kaybeden, yerinden yurdundan olan halklardır. Ancak bu üzücü tabloya bakarak savaşın arka planının irdelemesini ve sonuçlarını birbirine karıştırmamak gerekir. Tarihsel süreçteki gelişmeleri görmezden gelmek, kimseyi doğru sonuca götürmez. Kuşku yok ki bu savaş halkların savaşı değildir. Ondan ki ne birinden ne ötekinden yana, ama barıştan yana tutum almalı. Özellikle de NATO’nun, Varşova Paktı ve sosyalist sistemin sonlanmasının ardından günümüzdeki varlık nedeni, nitelik ve işlevi sorgulanmalıdır. 

Bir NATO üyesi olan Türkiye, şimdilik NATO’ya rağmen, savaşanlar arasında tarafsız kalmaya çalışmaktadır. Öyle de yapması gerekir. Tehlike, üyesi olduğu NATO’nun Karadeniz’e çıkmak istemesi halinde doğacaktır. Türkiye tek bir geminin bile geçmesine izin verirse, sözleşmeyi ihlal ettiği ve savaşa girmiş sayılacağı iddiasında bulunacak bir Rusya ile karşı karşıya kalacaktır. Unutulmamalıdır ki, bu kez Türkiye yalnız kuzeyinde değil, aynı zamanda güneyinde, Suriye üzerinden, hem de bazı alanlarda işbirliği yaptığı Rusya ile komşudur. Bu konumu nedeniyle, Karadeniz’de şu anda Ukrayna topraklarıyla sınırlı savaş, birden bire Türkiye üzerinden bölgeye, muhtemeldir ki, sonrasında dünyaya yayılabilecektir. 

NE YAPMALI?

İkincisi, Türkiye gerek Ukrayna ve gerekse Rusya ile ekonomik olarak ihmal edilemeyecek karşılıklı bağlantılar içindedir. Kötü tarım politikaları nedeniyle ekmeklik buğdayını bile büyük oranda bu iki ülkeden ithal etmektedir Doğalgazının yüzde 65’ini Rusya’dan almaktadır. İhracatında da bu ülkeler önemli bir paya sahiptirler. Türkiye’nin yıllık dış ticaret hacmi, Rusya ile 35 milyar, Ukrayna ile de 7.5 milyar dolardır. Rusya ve Ukrayna Türkiye turizminin de iki temel kaynağıdır. Sonuçta Türkiye, bir NATO üyesi olmasına karşın, tarafsız kalmak, Montrö Sözleşmesi’ne bağlılığını korumak ve kendi güvenliğini sağlamak için çaba sarf etmelidir. Görünen o ki bir yandan Montrö’ye sahip çıkan bildirileri için 104 amiral hakkında açılmış dava sürerken ve öte yandan bu sözleşmeyi işlevsizleştirir denilen Kanal İstanbul projesi gündemdeyken Türkiye bu doğrultuda bir gayret içine girmiş görünüyor.

Türkiye’nin beklentisi ve çabası, Rusya askersel müdahaleyi sonlandırmalı ve daha fazla ölüme ve yıkıma yol açmadan savaşı bitirme yoluna dair iradesini, diplomatik yeteneğini göstermelidir. Ukrayna ise bu vekâlet savaşında, kraldan çok kralcı olmaktan vazgeçmelidir.

ENİS COŞKUN



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları