Olaylar Ve Görüşler

Şair şiirinde yaşar! - Metin PEKER

03 Haziran 2022 Cuma

Şairler de ölür. Şiir ölmez ama. Ama şairler dimdik ölür. Şiir ölmez ama. Şairler erken de ölse geç de dimdik durur, bir kavak ağacı gibi dimdik. Şiir ölmez ama. Nâzım Hikmet öldü ama. Şiiri ölmez ama. Nâzım Hikmet direnmelerin, dirilişlerin bağrında öle kalka, veda etti bu dünyaya. Ama dirildi şiiriyle. Yaşadığı dönemden daha çok aramızda şiiriyle.

O asi bir nehir gibi, benliğini bir mitralyöz gibi kullana kullana gitti. O veda ettiğinden beri, şiirleri, o asi nehir, akıp duruyor Türkiye’de ve yeryüzündeki her kara parçasında...

‘UÇURUMDA AÇAN’

Karikatür, Nâzım Hikmet’in ödün vermez kardeşi de dünyada değişim için, kötülüğü iyilikle değiştirmek için, yoksulluğu emeğin hak edişiyle değiştirmek için, cehaleti eğitimle geriletip değiştirmek için var oldu hep. Çünkü keskin çizgi sanatı, has çizginin sanatıdır. Has çizgideki bu doğurganlık, alnını yukarda tutmalar tam da Nâzım Hikmetçe,

 “Alnı yukarda

kırmızı boyun atkısı rüzgârda, yürüyor.

Yürüyor adım adım

Yürüyor ağır ağır

yürüyor...

Rüzgâr deniz gibi köpürüyor

esiyor deniz rüzgâr gibi.

Akıyor iki yandan ışıklar

düşen yıldızlar gibi.”yi çağrıştırmıyor mu?

Nâzım Hikmet’in yozluğa, eşitsizliğe, baskıya prim vermeyen öz kardeşi karikatür, onun için, Nâzım Hikmet şiirleri gibi rahatsızlık vermiştir egemenlere...

“Sandalyenizi uçurumun kenarına yaklaştırın, size bir hikâye anlatacağım,” demez mi usta yazar Fitzgerald. Peki Nâzım Hikmet uçurumun kenarında durarak ezilenlerin hikâyesini, özgürlüğün hikâyesini, şiir olarak yazmadı mı? O uçurumun kenarında yaşadığı zaman, uçurumun kıyısına yaklaşabilenler pek yoktu. Ama karikatür o netameli günlerde, yani Nâzım Hikmet’in uçurum kenarında başını uçuruma çivilediği, uçurumlara tirat çektiği o günlerde de vakur ve onurlu bir tutumun içerisindeydi.

Uçurum dedik. Cemal Süreya uçurum ve Nâzım Hikmet’i “Uçurumda Açan” şiirinde ne de güzel bir araya getirmekte değil mi?

“Divan, Nâzım Hikmet, İkinci Yeni/Kaç gündür adını düşünüyorum/Ne demiş uçurumda açan çiçek?/Yurdumsun ey uçurum!”

Aslında uçuruma sürüklenmiş, uçurumlaştırılmış bir yurdu göğsünü gere gere sahiplenmek ancak Nâzımca mümkündü. Ve o da bunu Nazımca yaptı zaten.

Şimdi, şairin ölüm yıldönümündeyiz yine... O uzak topraklarda dinlenmeye çekilmiş bedeni, yurdunun acılarını her duyuşunda titriyordur. Bundan eminiz. Çünkü ona yakın, onun kanından olan karikatür, kara bir örtüyle üstü örtülmüş ve ucubeleştirilmiş bu yurt için öfke seline kapılırken neyi hissediyorsa Nâzım Hikmet de onu hissetmektedir.

USTALARIN USTASI

Şair nerede yaşar? Elbette şiirinde. Şiir nerede yaşar elbette dillerde ve gönüllerde. Nâzım Hikmet adı şiir olarak kalıplaşmış, deyimleşmiştir denilebilir. Elbette o ülke ve umut büyütmeyi amaçlayan şiirleri için bedel ödedi. Hapishaneler ikinci adresi oldu. Yılmadı, yıkılmadı. Kalbini ışıl ışıl tuttu. O aslında belki mahpus damlarına düşmüşler için söylemiş görünse de gerçekte, bu ülkeyi boydan boya koca bir hapishaneye çevirmişlerin tel örgüleri arasında yaşayanlara “kararmasın yeter ki /sol memenin altındaki cevahir...” dedi.

Karikatür, doğal bir refleksle, her türden bağnazlığa, zorbalığa, haksızlığa, dilsizliğe sürüklenmiş milyonlara dil olarak şairin dediğine uyarak sol memesinin altındaki cevahiri karartmadı... Bunun için derin sessizliğimizde saklı kuvvetimiz var.

Nâzım Hikmet, ustaların ustası... Sen gittin gideli hâlâ bahar uğramadı bu ülkeye, mavi boyalı gökler uğramadı bu ülkeye... Ama bir gün ama bir gün ama bir gün...

METİN PEKER

KARİKATÜRCÜLER DERNEĞİ BAŞKANI



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları