Olaylar Ve Görüşler

Rusya - Ukrayna savaşı - Prof. Dr. Hikmet Sami TÜRK

04 Mart 2022 Cuma

24 Şubat 2022 günü Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin’in emriyle Rus askeri birliklerinin Ukrayna topraklarına girmesiyle başlayan saldırı, Ukrayna’nın NATO üyeliğini engellemek ve Rusya’nın etki alanında kalmasını sağlamak amacıyla 2014’te Kırım’ın işgalinden sonra yaptığı en büyük harekâttır. Bu harekât, Rusya’nın Ukrayna ile aralarındaki sorunları –Birleşmiş Milletler Antlaşması’nda öngörüldüğü gibi– “barışçı yollarla, adalet ve uluslararası hukuk ilkelerine uygun olarak” çözmek ilkesine (m. 1/1), “tüm üyelerin uluslararası ilişkilerinde... başka bir devletin toprak bütünlüğüne veya siyasal bağımsızlığına karşı... kuvvet kullanma tehdidine veya kuvvet kullanmaya başvurmaktan” kaçınmak yükümlülüğüne (m. 2/4) aykırı olarak yürüttüğü bir savaş niteliğindedir. 

İLİŞKİLER

Aslında Ukrayna ve Rusya’nın geçmişlerinde ortak, uzun bir tarih vardır. 1917 Sovyet Devrimi ile çarlık rejiminin yıkılmasından sonra 30 Aralık 1922’de Rusya ve Transkafkasya Sovyet Federe Sosyalist Cumhuriyetleri ile Ukrayna ve Beyaz Rusya Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri tarafından “Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği” (SSCB) adıyla yeni bir devlet kuruldu. Kısaca “Sovyetler Birliği” olarak da anılan ve 1991 yılına kadar devam eden bu devlet, son yıllarında aralarında Ukrayna da bulunan 15 sovyet sosyalist cumhuriyeti ile 20 özerk sovyet sosyalist cumhuriyetinden oluşuyordu. Sovyetler Birliği Komünist Partisi ve/veya devlet yönetiminde Andrey Vişinsky, Nikita Kruşçev ve Nikolay Podgorni gibi önemli görevlere gelmiş Ukrayna kökenli insanlar da vardır.

Ukrayna, Sovyetler Birliği’nin dağılması sürecinde 24 Ağustos 1991’de bağımsızlığını ilan etti. Aynı süreçte bağımsız bir devlet olan Rusya Federasyonu ile Ukrayna ve Beyaz Rusya’nın öncülüğünde 21 Aralık 1991’de kurulan Bağımsız Devletler Topluluğu’na  11 devlet daha katıldı.

ikinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’daki siyasi bölünmenin yansıması olarak 14 Mayıs 1955’te SSCB’nin öncülüğünde 8 devletin katılımıyla bir savunma örgütü antlaşması olarak imzalanan Varşova Paktı, Doğu Avrupa’da SSCB’nin dağılmasını izleyen rejim değişikliklerine paralel olarak 1 Temmuz 1991’de sona erdi. SSCB’nin yerini alan Rusya Federasyonu dışındaki Varşova Paktı üyeleri, 1999-2009 yılları arasında NATO’ya alındılar. Geçen yıl Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenski, ülkesinin NATO’ya üye olmak istediğini söyledi. Ancak Rusya Federasyonu Başkanı Putin, NATO’nun Ukrayna’yı da içine alacak şekilde genişlemesini ülkesi için yeni bir tehdit olarak değerlendirmektedir. Bu açıdan Rus askeri harekâtı, böyle bir durumun ortaya çıkmasını önlemeye yönelik bir erken müdahale niteliğindedir.

UKRAYNA’YA DESTEK

Rusya Federasyonu’nun Ukrayna topraklarında ilerlemeye devam eden askeri harekâtı, Ukrayna’nın kahramanlık örnekleri verilen cesur direnişiyle karşılaşmıştır. Henüz herhangi bir ittifak içinde yer almayan Ukrayna, toprak bütünlüğünü ve siyasal bağımsızlığını tek başına savunmak durumundadır. Savaş, Rusya ve Ukrayna arasındadır. Gerçi harekât emrini veren Putin başta olmak üzere, Rusya, bu saldırı dolayısıyla dünyanın hemen her tarafında kınanmakta, Ukrayna’yı desteklemek için Rusya’ya karşı bazı yaptırımlar uygulanmaktadır. Ancak bu yaptırımlar, daha çok, sonuçları uzun vadede ortaya çıkacak, dolayısıyla kısa vadede caydırıcı etkisi olmayan ekonomik yaptırımlar niteliğindedir. Son olarak Almanya Ukrayna’ya silah (1.000 tanksavar ve 500 Stinger füze) göndereceğini; ABD Ukrayna’ya hafif silah ve tanksavar yardımı yapacağını açıklamıştır. ABD, Ukrayna işgalinin NATO ülkelerine de sıçrayacak bir genişleme göstermesi olasılığına karşı Avrupa’ya takviye birlikleri göndermeye başlamıştır.

TEMELDEKİ SORUNUN ÇÖZÜMÜ

Buna karşılık 26 Şubat 2022 günü Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısını kınayan ve Ukrayna’ya karşı güç kullanmayı “derhal durdurmasını” öngören karar tasarısı, Rusya’nın vetosuyla önlendi. Bu durum, Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın 15 üyeli Güvenlik Konseyi’nin usule ilişkin olmayan konularda dokuz üyenin olumlu oyu ile alınan kararlarında beş sürekli üye Çin, Fransa, SSCB, Birleşik Krallık ve ABD’nin olumlu oyunu arayan, dolayısıyla onlara veto hakkı tanıyan 27. maddesinin 3. fıkrası, barışın tehdidi, bozulması ve saldırı eyleminin bir sürekli üye tarafından gerçekleştirilmesi durumunda sistemin işlemediğini, işlemeyeceğini gösteren en yeni örnektir. İkinci Dünya Savaşı sonrasında yapılan bu düzenlemenin değişen koşullara göre gözden geçirilmesi gerekir.    

Uzun bir sınırla komşu olan iki ülke konumundaki Rusya ve Ukrayna arasındaki uyuşmazlığın temelinde Ukrayna topraklarının ileride NATO üyesi olarak, hatta NATO üyesi olmadan Rusya’ya güneybatıdan yapılacak bir saldırıda kullanılması olasılığı konusundaki kaygıların bulunduğu anlaşılıyor. Bu kaygıların giderilmesi için Ukrayna’nın NATO üyeliğini ertelemek, hatta Ukrayna için İsviçre benzeri bir tarafsızlık statüsü üzerinde durmak gerekir. Her iki tarafın da soruna çözüm bulmak için görüşmeye hazır oldukları konusundaki açıklamaları umut vericidir. 

TÜRKİYE’NİN TUTUMU

Gerek Rusya gerek Ukrayna ile siyasi planda genelde iyi ilişkileri yanında güçlü ekonomik ve ticari ilişkileri olan Türkiye, bir yandan Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasını uluslararası hukukun ihlali olarak nitelerken öbür yandan iki ülke arasındaki uyuşmazlığın barışçı yollardan çözümü için aralarında yapılacak görüşmelere ev sahipliği yapmaya hazır olduğunu açıklamıştır. Savaşın açtığı yaraların sarılması için her türlü insani yardımda bulunmaya da hazırdır.

Bu arada Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin, özellikle “Savaş zamanında, Türkiye savaşan değilse, savaş gemileri 10-18. maddelerde belirtilen koşullar içinde, boğazlardan tam bir geçiş ve gidiş geliş serbestliğinden yararlanacaktır. 

Bununla birlikte, savaşan herhangi bir devletin savaş gemilerinin boğazlardan geçmesi yasak olacaktır” cümleleriyle başlayan 19. maddesinin her ikisi de Karadeniz’de kıyısı olan iki devlet arasındaki savaş koşullarında Türkiye tarafından uygulanması kritik önemdedir.   

KARARIN NEDENİ

 Son olarak yine 26 Şubat 2022 günü Avrupa Konseyi’nin, Ukrayna saldırısı nedeniyle siyasi yaptırım olarak Rusya Federasyonu’nun üyeliğini askıya alan kararına ilişkin oylamada Türkiye’nin çekimser kalması, her iki ülke ile ilişkilerinde dengeyi gözeten bir politikanın uygulaması olarak görünmektedir. Ancak bu kararın alınmasına neden olayın bağımsız bir devletin toprak bütünlüğüne ve bağımsızlığına yapılan bir saldırı olarak devam ettiğini unutmamak gerekir. Avrupa Konseyi’nin kararı, Rusya’yı durdurmaya, Ukrayna’yı işgalden vazgeçirmeye yöneliktir. 

PROF. DR. HİKMET SAMİ TÜRK



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları