Olaylar Ve Görüşler

PYD ve Suriye’de federalizm

24 Mart 2016 Perşembe

Rusya’nın, hava ve deniz üslerini korurken Suriye’den asker çekiyor olması ve aynı anda PYD’nin, kontrolü altında tuttuğu bölgelerde “federasyon” kurduğunu ilan ettikten sonra Suriye özelinde de “federasyon” dışındaki seçeneklerle ilgilenmediğini göstermesi, Özgür Suriye Ordusu, IŞİD ve El Nusra’nın kontrolü altında tuttuğu bölgenin coğrafi konumu ile birlikte düşünüldüğünde, Suriye’nin geleceğine ilişkin tablo “flu” da olsa belirmektedir.

 

Her ne kadar Washington tarafından Suriye’de federasyon istenmediğine yönelik açıklamalar yapılıyor ve BM Suriye Özel Temsilcisi Steffan De Mistura da aynı yönde konuşuyor olsa da, Suriye’deki mevcut toplumsal bölünmüşlüğün ve farklı çıkarları bir arada tutabilmenin yönetimsel karşılığı federasyon ya da buna benzer bölgesel yönetimler üzerinden kurgulanmış bir Suriye olacak gibi görünmektedir.

Etkin aktör Rusya
Böyle bir Suriye’de, ülkenin batısında Nusayriler ve Esad yönetimine destek veren diğer aktörlerin kontrolünde bir bölgenin oluşacağı ortadadır. Rusya da deniz ve hava üsleri ile bu bölge özelinde etkin bir aktör olarak yer alacaktır. Suriye’nin kuzey/kuzeydoğu kesiminde ise PYD’nin kontrolünde bir Suriye Kürt varlığı yaratılacak gibi görünmektedir.
Bu hususta yaşanacak en önemli mesele ise PYD ile Barzani’ye yakın Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) arasında yaşanabilecek bir anlaşmazlıktır.
Nitekim her iki aktör de Suriye’de federal bir çözümden yana görünse de Kürt ulusçuluğuna yön veren aktörler bağlamında rekabet içerisinde olan iki ayrı çizgiye eklemlenmiş durumdadır.
Zaten mevcut konjonktürde Kürtlerin en önemli meselesi Barzani-PKK/PYD rekabetidir. Bu anlaşmazlığı gören uluslararası aktörler (ABD, AB, Rusya, Türkiye, İran) gerek bu anlaşmazlık üzerinden kendi tezlerini uygulamaya çalışarak, gerekse de bu soruna çözüm bulamadıkları için Kürtlerin “ulusal” hedeflerini ertelemelerini sağlamaya çalışarak (ABD’nin PYD tarafından ilan edilen federalizmi tanımaması ve Suriye’de federalizme soğuk olması ve Türkiye’nin Barzani’nin kontrolündeki Irak Bölgesel Kürt Yönetimi ile ilişkilerini çok sıcak tutarak bu aktörü PKK’ye karşı kullanmaya çalışması gibi) bir süreliğine meseleyi ötelemeye çalışmaktadır.

En önemli mesele
Suriye’de oluşacak Kürt varlığına ilişkin en önemli mesele ise Afrin ile diğer Kürt bölgeleri arasında yer alan Mare-Cerablus hattına ilişkin olarak ortaya çıkacaktır.
Zira bugün itibarıyla IŞİD, El Nusra ve Özgür Suriye Ordusu arasında mücadele alanı olan bölge aynı zamanda PYD’nin hedefinde yer almaktadır. PYD, bu bölgeyi de alarak Kuzey Suriye’de Türkiye sınırına paralel bölgeyi tamamen kontrol etmek istemektedir.
Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar ise, bu bölgeyi kendi kontrolleri altında bulundurmayı arzulamaktadır. Zira bu bölge kuzey-güney doğrultusunda Suudi Arabistan ve Katar ile Türkiye arasındaki bağlantıyı sağlayacak ve bu iki ülkeden gelerek Türkiye’ye ulaşacak ve belki de Avrupa’ya dek uzanacak muhtemel enerji projelerinin geçiş güzergâhını oluşturacaktır. Ankara ve Riyad’ın Mare- Cerablus hattının PYD ya da Esad’ın eline geçmesini istememesinin en temel nedeni budur.
Bu bağlamda, bu hattın, ülkenin güneyi/güneydoğusunda kurgulanacak ve Irak sınırına paralel uzanacak Sünni bölgesi ile birlikte ayrı bir yönetimsel birim içerisinde yer alması düşünülmektedir.
Hiç şüphesiz, bu bölgenin güvenliği, hem muhtemel enerji projeleri hem de Suriye’de PYD’nin kontrolünde kurulacak federe yapının tek parçalı ve bütüncül bir görünüm arz etmesini engelleyeceği için özellikle Türkiye’nin büyük önem atfedeceği bir husus olacaktır.

Cenevre görüşmeleri
Cenevre’deki müzakereler ve özellikle son dönemde Türkiye’de yaşanan “terör eylemleri” bu senaryolardan bağımsız düşünülemez. Her ne kadar yansıtılmasa da Cenevre’deki görüşmelerde “kapalı kapılar arkasında” bu hususların tartışıldığı ortadadır. Rusya’nın çeşitli medya organları eliyle konuyu ısıtması bunu açıkça göstermektedir.
Türkiye’de, gerek PKK (TAK adıyla bilinen örgüt de PKK’nin organik bir parçasıdır), gerekse de IŞİD eliyle düzenlenen terör eylemleri, IŞİD’in çeşitli ülkeler ya da aktörler tarafından kullanılabilecek operasyonel bir taşeron olduğu da dikkate alındığında, Suriye’deki gelişmeler ve Türkiye’nin ortaya koyduğu tezden bağımsız düşünülemez.  

Yrd. Doç. Dr. GÖKTÜRK TÜYSÜZOĞLU
Giresun Üniv. Uluslararası İlişkiler Bölümü



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları