Olaylar Ve Görüşler

Pandemi Süreci Sanatı ve Sanatçıyı Nasıl Etkiledi? - Saniye YURDAKUL

03 Haziran 2021 Perşembe

Dünyanın gelişmiş ülkelerinde ya da salgın sürecini iyi yönetebilen ülkelerde, sanatçılar devletten aldıkları desteklerle, evinden dışarı çıkmasa bile üreterek ve ürettiklerini çeşitli yöntemlerle paylaşarak bu ağır koşulları aşabilmekte. Ne yazık ki Türkiye bunu başaramadı.

Kişisel ve dar anlamda kimi kurumsal çabalar da yeterli olamadı. Bu sürece müzik alanından bakarsak, pandemiden etkilenerek ev eşyalarını, müzik aletlerini satıp geçinmeye çalışanlar olduğu gibi müziği geri dönmemek üzere bırakan birçok müzisyen oldu. Çünkü müzisyenler günübirlik çalışan insanlardır. 

Örneğin; Şanlıurfa'da düğünlerde ve sıra gecelerinde müzisyenlik yaparak geçimini sağlayan bir yurttaş, “Çok zor durumdayız. Kendi memleketimizde mülteci olduk. Durumumuz içler acısı. Üç evladım var, kiracıyım kiramı ödeyemiyorum” diyerek elektronik müzik donanımını yere fırlatıp çekiçle parçaladı.

SEKTÖR SAHİPSİZ

Türkiye’de vaka sayılarının hızla artması televizyon ve sinema emekçilerini de etkiliyor. Bir TV dizisinde 5 kişinin koronavirüs testi pozitif çıkınca sezon finalini erteledi. Bir başka dizide ise 22 kişi koronavirüse yakalanınca sete ara verildi. Oyuncular Sendikası konuyla ilgili bir açıklama yaptı ve oyuncuların uzun çalışma koşullarında, işçi sağlığı, iş güvenliği önlemlerinin yetersiz olduğu ortamlarda çalıştıklarına dikkat çekerek sektör çalışanlarının aşılanması için planlama yapılmasını istedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından 31 Mayıs günü açıklanan normalleşme” kararlarında da sanatçıların sorunlarına hiç değinilmedi. Restoran ve kafeler saat 21.00’e kadar açık olacak, eğlence mekânları kapalı olacak. Yani geçimini saat 21.00’den sonra sağlayanlar yine unutuldu”. Sanat ve sanatçı yok sayıldı, yüz binlerce kişiye Size yaşam yok” denildi.

Gezi sürecinde kurulan Sanat Meclisi tarafından, yıllardan beri her ay Sanatta Hak İhlalleri” başlıklı bir rapor hazırlanmaktadır. Hayatımızı müziğiyle zenginleştiren sanatçıların söylediklerinin de yer aldığı bu rapor, müzisyenlerin yaşadığı ağır koşulları en gerçekçi biçimde ortaya koymakta.

SANATTA HAK İHLALLERİ RAPORU

Bu raporda yer alan kimi görüşleri yansıtmak, yaşanan durumun boyutlarını daha iyi anlamamızı sağlayabilir. Örneğin, Haluk Tolga İlhan: “Pandemi bizleri daha önce hiç tecrübe etmediğimiz, olumsuz ve telafisi neredeyse mümkün olmayan büyük sorunlarla baş başa bıraktı. İntihar eden sanatçı dostlarımız oldu.

Müzisyenler ve özellikle muhalif sanatçılar, konser gelirlerinden elde ettikleri kısıtlı bütçeleriyle en temel yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayamaz oldular“ diyerek durumu bütün çıplaklığıyla ortaya koyarken; bir başka müzisyen, Hüseyin Turan: “Pandeminin başlangıcı hepimizde bir kaç haftada biter algısı yaratmıştı. Ancak sürecin beceriksizce yönetil(eme)esi, müzisyenleri de geçim sıkıntısına soktu. Bildiğimiz gibi intihar eden, enstrümanını satan birçok müzisyen oldu. Sosyal devlet anlayışının da olmaması ne yazık ki birçok sektör gibi bu sektörü de sahipsiz bıraktı.“ saptamasını yapıyor.

Yurtdışında yaşayan Efkan Şeşen, bu ülkede  sanat insanları için bazı fonların  olduğunu  belirtiyordu. Bu fonların görece bir destek de olsa  sanatçıya nefes aldırabilmesi elbette önemli. Bir başka müzik sanatçısı  Mehmet Gümüş de “Müziği bırakanlar, köyüne, memleketine çekilenler, başka işler bulmaya çalışanlar var. Pandeminin birinci yılından sonra gelen minicik yardım hiçbir yaraya merhem olamıyor. Yeterince sosyal devlet olamamanın getirdiği zorluklar da eklenince, müzisyenlerin yaşamı giderek daha da çekilmez hale geliyor, sanat alarm veriyor. “ saptamasında bulunuyor.

Sema Mesin, salgında yaşadıklarını çok somut bir biçimde dile getiriyor: “İstanbul gibi bir şehirde kiracı olan tanıdığım herkes, zaten kazandığı paranın yüzde 80’ini kiraya yatırıyor. Hayat pahalılığına bir de işsizlik eklenince durumun ne kadar içler acısı olduğu ortada. Tek yaşadığım için kendimi şanslı hissediyorum. Aile geçindiren biri için bu süreci düşünemiyorum bile. İstanbul Büyükşehir Belediyesinden bir kereye mahsus gıda yardımı aldım. Ayrıca içinde 600 TL olan market yardım kartından da faydalandım. Askıda fatura da güzel bir dayanışma örneğiydi. Evimde doğal gaz yok. Bir aylık su faturamı askıya bırakmıştım. Bir günde ödeniverdi. Elektrik faturaları en yükseğiydi aslında. Keşke onlar için de mümkün olabilseydi ama malum. Yakın çevremde kirasını ödeyemediği için evinden ayrılıp şehri terk etmek zorunda olan, geçim sıkıntısı yüzünden ailesi dağılan ve kirasını ödeyebilmek için enstrümanını satıp müziğe veda eden çok sayıda arkadaşım var. “

Müzik-Sen Yönetim Kurulu Üyesi Hasan Aldemir de sektörün yaşadığı sorunları şöyle sıralıyor: “Müzisyenler intihar ediyor, enstrümanlarını satıyor, başka mesleklere yöneliyorlar, ailelerinin yanına geri dönmek zorunda kalıyorlar, mesleklerini bırakmak zorunda kalıyorlar. Müzisyenler arasında bana dokunmayan yılan bin yaşasın, anlayışı var. Siyasilerle görüşme talebinde bulunuyoruz, bakıyorlar daha biz kendi aramızda örgütlenememişiz. O yüzden ciddiye alınmıyoruz. “

FARK ETMEK ZORUNDALAR

MÜYORBİR Yönetim Kurulu Üyesi Belkıs Akkale de şu bilgileri aktarıyor: Kültür Bakanlığı her ay 1000 TL olmak üzere 4 ay destek verdi. Müzisyenler sazlarını, evlerindeki eşyaları sattılar. Çok zor durumdalar. 2 bin 300’e yakın üyemiz var. Biz meslek birliği olarak üyelerimizle görüşüp belli bir yüzde alıp fon ayıracağız, zorda kalan müzisyenlerimize dağıtmak için. Ama biz bunu sadece kendi üyelerimiz için yapabiliriz. O kadar çok müzisyen var ki. Ülkemizde maalesef çok fazla değer görmüyoruz. Devlet bu süreçte maalesef ki sınıfta kaldı. Dört ay 1000 TL ile bu sorunlar çözülmez.”

Salgının ve devletin sahip çıkmamasının yıkıma uğrattığı sanat alanlarından biri de tiyatro. Tiyatro sanatçısı Haluk Bilginer, Acilen bir çözüm bulunmazsa hepimiz teker teker salonlarımızı kapatacağız ve tiyatro, seyircisinden oyuncusuna hepimizin hayatından yok olup gidecek” derken oyuncu ve yönetmen Laçin Ceylan ise konunun bir diğer yönüne dikkat çekiyor: Adeta hiç bilmediğimiz bir savaştayız.

Tamamen durmak zorunda kaldığımız günler yakın. Bugün özel tiyatroların yaşadığı varlık-açlık mücadelesi tüm tiyatro camiasının sorunudur. Yaşanan buhran muhalefet partilerinin kültür ve sanata nasıl baktıklarını göstermek için de bir fırsat. Niye harekete geçmiyorlar? Hadi hükümet böyle bakmıyor, muhalefetin desteğini fazlasıyla görmemiz gerekir. Kültür ve sanatın ülkemiz için bir değer, bir miras ve onur olduğunu fark etmek zorundalar.”

Tiyatrocu Ersin Umut Güler ise, “2020 Mart ayıyla beraber faaliyetlerimiz durdu. İstanbul, şehir dışı ve yurt dışında toplamda 35 civarında oyunumuz iptal edildi. Tiyatromuz sekizinci yılına yaklaşırken başta Kültür Bakanlığı olmak üzere bugüne kadar hiçbir şahıs ve kuruluştan tek kuruş maddi destek almadı.“ diyerek devletin bu alana sırtını dönmüş olmasını somut olarak vurguluyor.

İzmir Tiyatrolar Derneği Başkanı Özgür Başkaya da “Kültür Bakanlığı yalnızca belirli tiyatrolara vergi borcu yoktur yazısı üzerine yardımda bulundu, bunun pandemide çalışamayan tiyatrolar için mümkün olamadığını göremedi.“ diyerek aynı soruna parmak basıyor.

320 MİLYON NEREDE?

Sanatçıları, sanat emekçilerinin yaşadığı bu zorlu sürecin sosyo-ekonomik sonuçlarını ve olması gerekeni Vergi Uzmanı Ozan Bingöl, şu cümlelerle açıklıyor: “Ülkemizde en zengin yüzde 20’nin toplam gelirden aldığı pay yüzde 46,3, en yoksul yüzde 20’nin toplam gelirden aldığı pay yüzde 6,2. Aradaki fark 7,5 kat. Gelirin adil dağılması için verginin adil toplanması gerekir. Salgın boyunca piyanosunu, gitarını, bağlamasını satmak zorunda kalan birçok müzisyen oldu. Oysa sosyal bir devlette olması gereken devletin her zaman kâra değil zarara da ortak olmasıdır. Halkın bu yükü tek başına çekmesi mümkün değil bölmek paylaşmak ve böylece azaltmak gerekir.“

Pandemi sürecini en ağır şekilde yaşayan sanat dünyasının soluk alabilmesi için gerekli fonlar aslında mevcut. Ancak birçok alanda olduğu gibi bu birikimin nerede kullanıldığı meçhul. Örneğin, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca; üretilen, ithal veya ihraç edilen kaset, cd, dvd, matbaa makinesi, fotokopi makinesi gibi ürünlerden yüzde 3 oranında yapılan kesinti “özel kopyalama harcı” adı altında bir fonda toplanıyor.

2017 yılı itibarıyla fon büyüklüğünün 320 milyon liraya ulaştığı biliniyor. Bu paranın pandeminin başladığı yıl hangi miktara ulaştığı sorusuna bakanlık cevap bile vermiyor, sadece “kültür ve sanatsal faaliyetlerin yürütülmesi amacıyla kullanılmaktadır” deyip geçiyor.Oysa olağanüstü bir dönem yaşanıyor. Bu fon şimdi kullanılmayacaksa ne zaman kullanılacak?


SANİYE YURDAKUL

CHP İSTANBUL KÜLTÜR VE SANATTAN SORUMLU İL BAŞKAN YARDIMCISI

GAZETECİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları