Olaylar Ve Görüşler

Özelleştirme çılgınlığı - AV. MURAT FATİH ÜLKÜ

30 Temmuz 2024 Salı

12 Eylül 1980 darbesi sonrası iktidara gelen Özal döneminde, “KİT’ler (Kamu İktisadi Teşebbüsleri) zararda, bunlar birer bit, hemen satılmalı”, “Devlet et, süt, peynir, yoğurt mu satar?”, “Dünya değişti, ekonomik yatırımları özel sektöre teslim etmeli” söylemleriyle, özelleştirme lehine olağanüstü bir rüzgâr estiriliyordu. Özal, gülümseyen yüzüyle ve gözümüze doğru tuttuğu kalemi ile televizyonda (o zaman TRT’de) “transformasyon”, “çağ atlama” diyordu sürekli.

Benim gibi çocukluğunu ve ilk gençliğini o dönemde yaşayanlar, böyle bir iklimde büyüdük. Gerçek ters çevrilmişti; vahşi, acımasız kapitalizm “globalleşme (küreselleşme)” gibi havalı bir ad ile değişim olarak sunuluyor; sol, sosyal adalet, ulus devlet, Cumhuriyetin kurucu değerleri ise tutuculuğun simgesi olarak gösteriliyordu. Eski solcu bir baba ve iki oğuldan oluşan aile bu konuda öncülük yapıyor; “Buğday üreticisi sadece 37 gün çalışıyor, neden onlara bakıyoruz? Devlet tarım desteklerini kaldırsın” çığlıkları arasında Türkiye’nin tarımsızlaştırılmasının temelleri atılıyordu.

PİYASANIN SİHİRLİ ELİ!

Zaman zaman hızlanan, zaman zaman hız kesen (özelleştirme çılgınlığına karşı Mümtaz Soysal Hoca başta olmak üzere direnenler, bugünlerin geleceğini o zamandan söylemişlerdi.) özelleştirme çılgınlığı, “Son sosyalist devleti yıkıyoruz” diyebilecek kadar engin (!) ekonomi bilgisine sahip, Türkiye’yi gümrük birliği gibi bir prangaya sokan ekonomi profesörü başbakanımız Tansu Çiller ile atak yapıyor, ancak esas zirvesini “(Tekel’i) babalar gibi satarız” diyebilen maliye bakanını ülkemize kazandıran (!) AKP iktidarı ile esas zirvesine kavuşuyordu.

24 Ocak 1980 kararlarını esas alırsak, 44 yılın sonunda geldiğimiz noktadaki manzara ise büyük oranda üretimden uzaklaşmış, sadece ara mal üretebilen, ithalat ve sıcak para bağımlısı bir Türkiye. Yapabildiği zamanlarda dövizi düşük tutup dünya ortalamasının üzerinde faiz ile, elinde sıcak para olan uluslararası zenginlere dünyanın hiçbir yerinde olmayan oranda dolar bazında para kazandırmayı, inşaat ve betonlaşmayı kalkınma diye sunan; ülkeyi tarımsızlaştırmış, ülkenin zenginliklerini, doğal değer ve varlıklarını vahşi kapitalizme sınırsız ve denetimsiz biçimde açmış bir AKP iktidarı.

Demek ki neymiş, piyasanın eli gerçekten sihirliymis ama sihri zengin azınlıklar lehine aşırı çözüm üretmekmiş.

Yurttaşlar bugüne kadar özelleştirmelere ve fahiş zamlara karşı çeşitli eylemler yaptılar.

ÖZEL SEKTÖRE BIRAKILDI

Akıldan tamamen uzaklaşmış bu özelleştirme furyası içinde, konunun uzmanlarının, elektrik mühendisleri odasının tüm itirazlarına, direniş çabalarına, “Elektrik ve dağıtımı özelleştirilemez” yönündeki bilimsel ve teknik açıklamalarına rağmen, en temel kamusal hizmetlerden elektrik dağıtım işini de özelleştirdi Türkiye.

Elektrik gibi doğasında büyük tehlikeler barındıran bir temel gereksinimin karşılanmasının, dağıtımının kamusal hizmet olmaktan çıkarılıp yine doğası gereği sadece kâr odaklı bakış açısına sahip kapitalizmin kucağına bırakılmasının tüm yurttaşlarımızı, hepimizi tehlike altına sokan bir yaklaşım olduğunu yaşayarak görüyoruz.

Voltaj düşüklükleri, yangına dahi neden olan sağlıksız dağıtım ağları, son olarak da İzmir/ Alsancak’ta yağmur ile oluşan su birikintisindeki elektrik akımına kapılıp yaşamını yitiren iki yurttaşımız.

21. yüzyılın ilk çeyreği bitmek üzereyken Türkiye’nin en büyük şehirlerinden İzmir’in tam göbeğinde, yağmur ile oluşan su birikintisinde elektrik akımına kapılan iki kişinin ölmesi, inanılmaz, inanılmaz olduğu kadar korkutucu bir olay ve İzmir’de de ülke genelinde de büyük bir şaşkınlık ve infialle karşılandı.

Yaşanan bu olayda hata, ihmal ve denetim eksikliklerin ve sorunun nasıl giderileceğinin belirlenmesini hukuk önüne taşıdığımız bu korkunç olay, elektrik ve dağıtımının tekrar kamusal hizmet olarak verilmesi talebini ve tartışmalarını kamuoyunun gündemine taşıdı.

Yarım yüzyıla yakın süredir algılarımızın üzerini örten ve ne yazık ki hepimizin az çok etkilendiği küreselleşme rüzgârının, neoliberal çılgınlığın taşıdıklarını sırtımızdan atmadıkça, yeni bir gelecek çizemeyeceğiz.

AV. MURAT FATİH ÜLKÜ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları