Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Olaylar Ve Görüşler: Akıl, bilim ve modernleşme - Av. Sedat Vural
İnsanlığın yarattığı diğer temel değerler gibi laiklik de ilk insandan günümüze kadar gelen bir mücadelenin sonucu yönetim biçimi olmuş; sömürü ve sınıf ayrımcılığı ile yitirilen toplumsal birlikteliğine karşın, insanın asırlar sonrası kazandığı ilk evrensel değeri olmuştur.
İnsanın kökeni ve doğa ile mücadelesinde üç temel niteliği vardır: Aklı, emeği (çalışması) ve toplumsallığı... İnsan, bu niteliklerini kullanarak, kullandığı ölçüde yetkinleşerek doğa ile mücadelesinde başarılı olmuş, toplumsal evrimini sağlamış, toplumsal dönüşümleri gerçekleştirerek günümüze kadar taşınan kültür ve uygarlıkları yaratmıştır.
Doğayı biçimleme
İnsanlığın doğa ile mücadelesinin temeli ise var olmak, yaşamak, daha da insanlaşmak ve dünyayı insanlaştırmaktır... Bu mücadelede insanın yanında ise doğaüstü güçler değil, sadece aklı, emeği ve toplumsallığı vardır.
Dinsel inanç da insanın doğaüstü güçlerle mücadelesi sonucu oluşmamıştır. Yaşam koşullarının zorluğu ve çözümsüzlüğü karşısında insanın içine düştüğü çaresizlikten kaynaklanmış; bu koşullara bağlı olarak biçimlenmiştir.
Nasıl ki insanın doğa ile mücadelesinde çeşitli araç ve gereç ile doğayı biçimleme şekillerini ortaya çıkaran akli üretkenliği ise inanç dünyasını yaratan da bu akli üreticiliğidir.
İnsan doğa ile mücadelesinde başarılı olduğu ve yer yer doğaya hükmettiği dönemde, insanın insana hükmetmesini yaşar. Elbirliği ile yaratılan üretime şeflerin sahiplenmesi sonucu özel mülkiyet ve buna bağlı sınıf ayrımı ortaya çıkar. Ortaklaşa toplumun doğa ile mücadelesinde biçimlendirdiği “doğa tanrıları”, özel mülkiyet ve sınıf ayrımcılığı ile insanlaşır.
Doğanın gücü karşısında doğaya verilen kutsaliyet, maddi ve siyasi gücü elinde tutan egemenlere verilmeye başlanır. Tanrı insanlaşır, kral tanrılaşır... Din, sınıfsal gerçeğin sonucu maddi gücü elinde bulunduran egemen sınıfın oluşturduğu devletle özdesleşir.
Yerleşik tarım toplumlarının oluşması ve buna bağlı feodalizmin yaygınlaşması sonucu tek tanrılı dinler olan Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet ortaya çıkar. Gerek Hıristiyanlık gerekse İslamiyet ilk çıktıkları dönemde, hem dayandıkları ezilen halk kesimleri, hem toplumsallık yönünden ileri atılımların öncüsü olurlar.
Fakat sömürünün varlığı ve buna bağlı sınıfsal gerçek ve de devletin bu gerçeği sürdürmek isteyen egemenlerin denetiminde olmasının sonucu, tek tanrılı dinler de bu yapılanmanın dışında kalamaz; Hıristiyan dininin egemen olduğu ülkelerde bu dinin kurumu kilise ve rahipler, İslam dininin egemen olduğu ülkelerde ise Osmanlı İmparatorluğu’nda olduğu gibi İslam din adamları ulema ve medrese siyasetle bütünleşir.
Baskı aracı
Bu bütünleşmenin sonucu, bu dinlerin kurum ve temsilcileri devlete egemen olan sınıfa ve bu sınıfın çıkarına çalışan toplumsal sisteme kutsaliyet, tanrısal meşruluk kazandırırken halk kitlelerin de “itaat ve boyun eğme” gibi kulluğa dayalı bir inancın doğmasını sağlamışlar, sonuçta dini egemen ideolojisine dönüştürmüşlerdir.
Bu nedenledir ki egemen güçlerce din, her dönemde düşünsel üretimin ve toplumsal taleplerin bastırılmasında vazgeçilmez bir baskı aracı yapılmıştır. Ama bu baskılar ne aklın bilimsel ve teknolojik buluşlarını ne de emek ve çalışmanın üretim ile sağladığı toplumsal dönüşümleri engelleyebilmiştir.
Bu mücadelede zaferle çıkan insan olmuştur, insanın temel nitelikleri düşünce, emek ve toplumsallık olmuştur. Ama bu zafer hiçbir zaman kolay kazanılmamıştır; “aklın inançtan, bilimin dinden bağımsızlığı”, insan sırtından geçinen, insanlıktan yoksun egemenlere karşın, yaşamın gerçekleri içerisinde yaşamı bütünü ile özümseyerek yaşayan ve yaşamı insanileştirmek isteyen, çalışan ve düşünen insanların emeği ve aklı üzerinde milyonlarca insanın idam edilmesi, yakılması ve kitlesel öldürülmeleri sonucu ulaşılmıştır.
Bu nedenle laiklik tüm evrensel değerler gibi insanlığın temel niteliklerini yaşatarak, üreterek ve savaşarak kotaran düşünen ve çalışan halk kesimlerinin bizlere mirasıdır.
Laikliği gerek düşünsel gerekse yönetim biçimi olarak yaratan da bu akıl ve emek temsilcisi gerçek insanların toplumsal özlerine ve insani birlikteliğe yeniden ulaşmak için asırlardır sürdürdükleri sömürüsüz, eşit ve özgür bir yaşam kurmak mücadelesi ve bu mücadelede oluşan daha da insanlaşmak ve dünyayı insanlaştırmak inancıdır.
AV. SEDAT VURAL
ANKARA BAROSU
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- Erdoğan belayı satın aldı
- Kılıçdaroğlu'na 'Meral Akşener' yanıtı
- ‘Kar leoparı’ neden cezaevinde
- 'Hadi gelin kapatın!'
- Ünlü kebapçının kardeşi 20. kattan aşağı düştü!
- Kayyum belediyeyi kapattı!
- Yeni dönem başlıyor: Taksi, otobüs, dolmuş...
- Al Nassr'dan Talisca açıklaması!
- Yetki kısıtlayan teklif komisyondan geçti
- Çete lideri savunma yaptı, tutukluluğa devam kararı!