Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Gündem üzerine kısa bir not

07 Kasım 2024 Perşembe

Yumuşama, normalleşme, el sıkma, el uzatma, “Gelsin Meclis’te konuşsun”, terör saldırısı derken aniden geldik “Kürt sorunu” ile ilgili kayyum atamalarına. Önce Esenyurt (CHP), sonra Mardin (DEM), Batman (DEM), Halfeti (DEM) belediyelerine devlet doğrudan el koydu. Bu refleksleriyle rejim, devleti (disiplin ve cezalandırma araçlarının sadakatini) konuşmadan seçimleri hatta siyaseti konuşmanın ne kadar boşa bir çaba olduğunu, gücü konuşmadan iktidarın konuşulamayacağını anımsattı. Böylece son dönemde türeyen kimi fantezileri de (umarım) yıktı.

ÖNCE FANTEZİLER

Fantezi 1: “Birinci parti olduk. Yumuşayarak, normalleşerek iktidara yürüyoruz.”

Rejim, “yumuşamadan” muhalefetin eleştirilerinin yumuşamasını, “normalleşmeden” de kendi pratiklerinin normalleşmesini anlıyor, kayyum atamalarının gösterdiği gibi, seçmenin iradesini bir kalemde hiçe sayarak yerine kendi iradesini koyabiliyor. Rejimin girdiği yoldan geri dönmesini, “yeni anayasa”, “ömür boyu başkanlık” projelerinden vazgeçmesini beklemek gerçekçi bir tutum değildir. Rejim siyasal İslamın iktidarının tutsağıdır.

Fantezi 2: “Rejim çeşitli manevralarla, Türkiye’nin gerçek gündeminin, ekonomik krizin konuşulmasını önlüyor.”

Birincisi, aslında ekonomik kriz her gün her saat konuşuluyor; grevler ve direnişler yaşanıyor. Ümit Akçay dostumuz anımsattı: “Döviz artmıyor, ücretler baskılanıyor, küresel konjonktür olumlu (petrol hammadde fiyatları düşük), iç talep, en üst gelir dilimleri hariç düşük. Ancak enflasyon durmuyor.” Herkes bunun farkında!

Bir başka açıdan enflasyon ve durgunluk, kısaca stagflasyon ortamı egemen. Akçay ekledi: “Fiyat belirleme gücü olan firmalara dokunmadıkça milletin sırtına binen yük artıyor.” Bir başka açıdan stagflasyondan faizle, dövizle oynayarak ve yoksulluğu artırarak (talebi kısarak) çıkılamaz.

Stagflasyondan, verimliği (teknolojik yatırım ve ücretlerinden hoşnut iş gücü ile), “artı değer” üretimini artırmaya çalışmak yerine, kârları tekelci politikalarla fiyatları artırarak koruma çabaları varken çıkılamaz.

İkincisi, Türkiye’nin temel sorunu ekonomi değil, rejim ve siyasal İslamın kültürüdür. Bu rejim varlığını rant ekonomisine dayanarak koruyor. Bu rejimin kültürünün beslediği keyfi yönetim ekonominin çalışması için gereken hukuki güvenceleri, kurumları giderek artan oranda işlevsizleştirdi: Artık sermaye birikim sürecinin yapısal zemini son derecede kırılgandır.

‘OYUN PLANI’ FİLAN

“Görüntü, özü açığa vurur.” Gerçekten de rejimin uygulamalarına bakmak yeter. Tutuklanan belediye başkanı için “Neden seçimlere girmesine izin verildi?”, “Bir ‘oyun planı’ var mıdır yok mudur? Var olan ne zaman başka bir şey olur?” gibi sorularla vakit kaybetmek yerine, günlük siyaset ortamında muhalefetin üzerine gelen saldırılara, kararlılıkla, kitlesel ve birlikçi bir iradeyle direnmeye odaklanmak gerekir. Bu bağlamda rejimin liderleriyle, aslında olmayan siyasi partilerle diyalog kurmaya çalışmak ne kadar anlamsız ise Özgür Özel’in “Yarın Ahmet Türk’ün yanında olacağım” açıklaması da o kadar doğrudur. Bu açıklamanın etkin olması için de mümkün olan en kitlesel biçimde gerçekleşmesi gerekir.

Uzun zamandır umudu yeşertecek bir dinamik yoktu. Belki şimdi umudu yeşertecek bir dinamik umudu doğuyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Siyasetin sefaleti 16 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları