Olaylar Ve Görüşler

NASA nereye biz nereye...

05 Nisan 2016 Salı

NASA yaptığı bir açıklamada, Dünya’dan 1400 ışık yılı uzaklıkta yeni bir gezegen keşfedildiğini ve bu gezegenin Dünya boyutunda olduğunu, belirli bölümlerinde yaşama belirtilerinin var olduğunu, güneşe benzer bir yıldızın çevresinde hareket ettiğini açıkladı.

NASA’nın kazandırdıkları

NASA, bilim sayesinde günümüzde insanların hayatlarına yeni buluşlarıyla o kadar çok farklı boyutlar kattı ki hayal bile edemezsiniz. Ne gibi buluşlar mı bunlar, hemen birkaç örnek vereyim: Bugün hayatımızın her alanında var olan ve bizleri uzun süre yemek yapma zahmetinden kurtaran dondurulmuş gıdaların nasıl muhafaza edileceğinin tekniklerini NASA buldu. Bir ara elimizden düşürmediğimiz oyun konsollarının hareketini sağlayan joysticklerin ilk kullanımı, NASA tarafından APOLLO Ay aracında kullanıldı. NASA’nın bir başka buluşu da günümüzde kullanılan su filtreleri. Temelde NASA’nın uzayda bakterilere karşı geliştirdikleriyle ile aynı.

Modern mikroçipler de Apollo’nun yön bilgisayarında kullanılmıştı ve daha nice buluşlar, projelerle insanlara sayısız fayda sağladı NASA.

Peki, dünyada bu önemli gelişmeler yaşanırken, yeni hayatlar bulmak için özellikle ABD ve diğer gelişmiş ülkeler seferber olmuşken biz ülke olarak nelerle uğraşıyoruz? Dolandırmadan söyleyeyim: Başkalarının hayatlarını karartmakla!

Cehaletin ışığı!

Dünyada bu gelişmeler yaşanırken, evrenin, uzayın, insanlığın sırları bir bir açıklığa kavuşturulurken, biz neyin ışığında ilerliyoruz? Cehaletin ışığında! Gelişmiş ülkeler kendi insanı için milyarlarca dolar yatırım yapıp uzayın derinliklerinde yol alırken, biz kendi insanımızın hayatlarını zehir etmekle uğraşıyoruz. Bir de ne uğruna biliyor musunuz? Mezhep, din, cinsiyet ve daha bunun gibi insanı insan yapan, onun kişiliğinin temeli olan alanlarla.

Güç gösterileri

Bu davranışlarımız çok matah bir şeymiş gibi üstüne bir de güç gösterisi, kabadayı böbürlenmeleri, paronayak davranışlar sergiliyoruz. Gelecek hesapları yapmadan, günü kurtarmalık davranışlar göstererek, birbirimizle bir türlü gönüllerde barışmayarak ömrümüzü bir hiç uğruna yok ediyoruz..

Bu hareketlerimizi de doğru buluyor, kendi zihinlerimizde onaylıyor ve küçük balık yutulur anlayışı ile güçsüz olana, savunmasız durumda olanlara daha da güç gösterisi yapıyoruz ve özellikle medya ile itibarsızlaştırma kampanyaları düzenliyoruz. Bunları yaparken de hukuk yerine orman kanunlarını, adalet yerine kandırmayı, birliktelik yerine ayrımcılığı, geniş vizyonlar yerine ufak hesapçılığı, kadın hakları yerine erkeğin sonsuz ve mutlak egemenliğini, ırkı, dili, rengi, kültürü bir kazanım, bir farklılık görmek yerine, kin, nefret, düşmanlığı yüceltmeyi ve kendi ideolojimize göre kutuplaştırmayı yeğliyoruz. Şu sorunun cevabını vermemiz lazım. Bilimi reddeden düşüncelerin yeşerdiği toplumda, cehaletin ışığında yürümeye hâlâ bu kadar gönüllü olacak mıyız yoksa kafalarımızı artık güç ayinlerinden, tahammülsüzlükten, benmerkezcilikten ve siyasilerin kontrolü ile medyanın mevcut ideolojinin devamını sağlama adına geliştirdiği kafa karıştırıcı politikalarından bir an önce kurtaracak mıyız?

Unutmayalım kendi adlarımıza vereceğimiz doğru cevaplar, toplumun dinamik yapısından ve iç içe geçmiş olmasından dolayı hepimizi ilgilendiriyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları