Olaylar Ve Görüşler

Nargin Adası esir kampı - Ömer BAYRAKLI

08 Haziran 2022 Çarşamba

Bir büyüğümüz “Askerin kadavrası arazidir” derdi. Evet doğru. Çünkü işinizin temel unsuru arazidir. Planlar ve birlik eğitimleri, bunun üzerinde işlem görür. Yaz şartlarına göre hazırlanan planlar ve eğitilmiş birliklerle kış zamanı harekât yapamazsınız. Kışın istekleri farklıdır. Bu şekilde yapılacak olan harekâtın başarı şansı hemen hemen yok gibidir.

TARİHTEN ÖRNEK

Nargin esareti bu noktada tarihten önemli bir örnektir. I. Dünya Savaş’ında, başarısız Sarıkamış Harekâtı’ndan sonra, bölgede “Rusya hâkimiyeti” belirleyici olurken, göç ve esaret hareketi başlamıştır. Esirler (savaş esiri askerler dahil) trenle esir kamplarına sevk edilmek üzere önce Gence’ye; üst rütbeliler Sibirya’ya, kalan esirler ise Bakû’nün doğusundaki Nargin Adası’na gönderilmiştir. Ruslar tarafından, Ermenistan’a vaat edilen Doğu Anadolu’da yaşayan Türklerin, katliam ve esir edilmeleri suretiyle nüfus dengesinin Ermenistan lehine değiştirilmesi için çalışılmıştır. Muharebeler devam ederken Azerbaycan’daki mevcut basın ve yardım derneklerinin gayretleri sonucu Nargin Adası’ndaki Osmanlı esirlerinin izine çıkmaları sağlanmış ve kaçma planları yapılarak birçoğunun esaretten kurtarılmaları sağlanmıştır.   

Serbest kalan esirlerini bir kısmı Azerbaycan’da kalmış, evlenmiş ve yerleşik hale gelmiştir. Bir kısmı yurda dönmüş, bir kısmı da özgürlüklerine kavuştuktan sonra Kafkas İslam Ordusu’na katılarak ordunun sonraki savaş faaliyetlerine iştirak etmiştir. Kafkas İslam Ordusu bundan sonra Ermenilerin işgal ettiği Karabağ’a bir harekât düzenlemiş ve bölgedeki katliamlara son vermiştir.

Nargin Adası, Bakû kıyısından görünen, üzerinde ağaç olmayan, çorak, çakıl ve kumluk bir zemine sahip, 3 kilometre uzunluğunda 1 kilometre genişliğinde üzerinde 10 bin-15 bin esirin barındırılmış olduğu bir kamptı.    

Esirlerin soydaş bir ülkenin topraklarında esir tutulmaları ve mevcut esirlerden sağ kalanların olması, buradaki soydaşların yaptıkları yardım faaliyetinin sonucu olarak bilinmelidir. Barıştan itibaren alınan eğitimlerle her askerde kaçma ve kurtulma fikri oluşturulmalı, esarete düştüğünde bunu uygulama şansı değerlendirilmelidir.

KÖKLÜ GEÇMİŞ

Türkiye, mevcut komşularına ek olarak, AB ve ABD de dahil olmak üzere, bu ülke ve oluşumlarca terörün desteklenmesi, Ege ve Akdeniz’deki menfaat sahaları, enerji hatları, sözde tarihi emel ve istekleri gibi sorunlarla mücadele ederken, 1991’de Azerbaycan’ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülke olmuştur. Günümüzde Türkiye ile Azerbaycan’ın Karabağ olayındaki siyasi ve askeri dayanışma içerisinde olması, tarihte Osmanlı Devleti’nin, Kafkas İslam Ordusu ile Azerbaycan topraklarındaki faaliyetlerine benzerlik göstermektedir. Bu durum da geçmişten günümüze iki ülke arasındaki siyasi ve askeri işbirliğinin köklülüğünü bizlere göstermektedir.

Günümüz dünya konjonktürüne bakacak olursak, yaklaşık bir asır önce bölgedeki mevcut güç mücadelesinin benzerinin, bugün aktörlerin kısmen değişimi ile tekrarlandığını söyleyebiliriz. Bu nedenle Türkiye olarak bölgesel güç olma yönünde Türk cumhuriyetleri ile olan alaka ve ilişkilerin kısa, orta, ve uzun vadeli planlamalarla artarak devam ettirilmesi, ülkemiz ve soydaşlarımız açısından faydalı olacaktır. “Kurumsal hafıza”nın bize her zaman en büyük desteği sağlayacağı unutulmamalıdır.

ÖMER BAYRAKLI

EMEKLİ TÜMGENERAL



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları