Olaylar Ve Görüşler

Kentli olma ve koruma

11 Mayıs 2016 Çarşamba

Kentlileşmek, kentli olmak kültür sürekliliğinin bir sonucudur. Başka bir deyişle, kent kimliğinin soyut ve somut değerlerinin nesiller boyunca korunması kentli olmanın da bir göstergesidir.

Kentsel bellek kent soyluyu kentine bağlayan en önemli öğedir. Kentsoylu anılarıyla yaşadığı topraklara bağlanır, onun için o topraklar onun vatanı olur. Kentsoylu kıyamaz kentine. Şairin dile getirdiği gibi, İstanbullu İstanbul’a kıyamaz. Kıyamamasının en önemli nedeni bu kentle onun yaşamı boyunca oluşan bir ilişkisinin var olmasıdır.
Kuşkusuz bu ilişkilerin arasında, evi, sokağı, okulu, arkadaşları, ilk aşkı, alışveriş yaptığı dükkânı, fırını, lokantası, sineması vs. yer alır. Her biriyle unutulmaz anıları vardır. Her biri onun zihninde yer etmiştir, adeta zihnine kazınmıştır.
Bu anılar veya kentlinin zihninde yer edinmiş soyut ve somut imgeler, başka bir deyişle kentle ilgili kültür değerleri, İstanbul’u İstanbulluya sevdiren en önemli öğelerdir. Bu nedenle de “koruma” yaşamamızda önem kazanmakta, var olan fiziksel ortamın soyut ve somut değerlerini korumak için çaba göstermekteyiz.

Bir bir kayboluyor
Maalesef her geçen gün, kültür ve doğal varlıklarımızın bir bir kaybolduğunu izliyoruz. Amacım, bunun sorumlusunun kimlerin veya hangi kurumların olduğu konusunda bir değerlendirme yapmak değildir. Ancak, bu kısa yazımın amacı, “korumanın korunmaması” konusunu okurlarla paylaşmak, hepimizin bu konuda bir kez daha düşünmesini sağlamaktır.
Eğer bir kentte son altmış yılda bir stadın ismi dört veya beş kez değişebiliyorsa, sokak veya caddelerin veya semtlerin isimleri değişebiliyorsa, toplumun belleğinde yer etmiş ticaret işletmelere ait orijinal yapıların terk edilmesi söz konusu olabiliyorsa, camilerin son cemaat mahallerinin kapatılması yadırganmıyorsa, toplumumuzun “koruma” konusunda daha çok yol alması gerektiğini dile getirmek herhalde bir abartı olmaz.

Koruma bilinci
Koruma bilinci, aynı zamanda, yeni yaşam koşullarındaki egemen sosyal, ekonomik gelişmenin kentin fiziksel yapısına yapacağı etkileşimini kontrol altına alınmasına yardımcı olan bir öğedir. Dünyadaki çok hızlı gelişen ve değişen sosyal sistemlerin kentin fiziksel oluşumunu da etkileyeceği aşikârdır. Ancak bu etkileşimin, bir kültürün yok edilip, onun yerine bambaşka bir yenisinin getirilmesi biçiminde ele alınmamalıdır.
Bilindiği gibi, tarih boyunca kültürlerin birbirlerinin üstüne inşa edildiği bir gerçektir. Koruma bilinci, yeniyi çağdaşlaştırarak, eskiyi yeninin varlığında duyumlandırmayı amaç bilerek, oluşturulan bir olgudur. Gerçek bir restorasyonu, eskinin tadını sürdürebilen, eskiye saygılı bir iş olarak nitelendirmek gerekir. O nedenle, “koruma bilinci”ni toplumda yaymak, toplum bireylerinin kentsel belleğini güçlendirmede en önemli eğitim aracıdır.

Dünya mirası…
Eğitim ve örgün öğretimde “koruma” konusu bütün boyutlarıyla verilmelidir. Bir ülkenin, bir kentin çağdaş ve kültür düzeyinin en önemli göstergesi, “koruma” bilincinin kent veya ülkede ne denli gelişmiş olduğuna bağlıdır. Taliban’ın ve IŞİD’in son yıllarda dünya mirasına verdikleri zararın büyüklüğü ölçülemez...
21. yüzyılın en acı tablolarını bize yaşattılar, eskiyi yıkarak dünyaya meydan okumak istediler. Keşke bunlar yüzyılımızda yaşanmamış olsa idi. Bu barbarlık, bu yıkım tarihi bir anlamda da reddetmektir. Ayrıca bu davranış, ideolojine ters düşeni akıl ve mantık yoluyla değil; yıkarak, yok ederek anılardan silme anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, “korumak” kültürlerin tabakalaşmasıyla oluşan uygarlığın da en önemli göstergesidir.

 

Prof. Dr. METE TAPAN
Arel Üniversitesi
Fen Bilimleri Enst. Müdürü



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları