Olaylar Ve Görüşler

Kendi Bahçesini Yetiştirme Zamanı * - Aydın ÖNCEL

04 Temmuz 2021 Pazar

Bireysel psikoloji ekolünden gelen isimler arasında yüzyıllardır süregelen bir tartışmadır insan doğası. Bu isimlerden biri olan Alfred Adler (1870-1937), yapılan iyiliklerin birçoğunun, kendini beğenmişlikten kaynaklandığını savunur. Ona göre üstünlük duygusu olarak adlandırılabilecek bu davranış biçimi, aslında aşağılık duygusunun bir yansımasıdır. İnsan davranışlarının içsel bir dürtüden oluştuğunu düşünen Schopenhauer (1788-1860) ise bu dürtüler baskılanmadıkça mutluluğa ulaşılamayacağı görüşündedir…

KÖTÜLÜĞE KARŞI İYİLİK

Kendini yetersiz hisseden kişi, daha üste çıkmaya, sürekli başkalarının üstünde olmaya çalışır. Bu da Adler’e göre toplumsallık duygusunu ciddi anlamda zedelemektedir. Çünkü sürekli üstünlük arayan kişi, başkalarını kullanmaktan, samimiyetsiz davranmaktan veya yalan söylemekten çekinmemektedir. (1)

İyiler “benmerkezci” değildirler. Çünkü iyi insan olmak ırk, dil, din, cinsiyet, milliyet, siyasi görüş ayrılıkları arasındaki yüzeysel farklılığın ötesini görebilmeyi ve bunların altındaki ortak insan özüyle ilişki kurabilmeyi gerektirmektedir.

Dünyanın kendisi etrafında döndüğünü düşünenler aynı zamanda duygudaşlıktan yoksun ve mutsuz kişilerdir. Oysa duygudaşlık ve iyilik geliştirilebilecek niteliklerdir. Elbette, dünyayı sorgulayan insanların da kolay kolay mutlu olamayacağı bir gerçektir. Ancak iyi ve iyimser insan olmak bir seçimdir.

Kötüler ve kötümserler, korku tarafından yönlendirilir ve şiddet yoluyla kendini gösterir. İyiler ve iyimserler ise karşılaştıkları bu zorlukları ya da uğradıkları şiddeti geçici bir aksilik olarak düşünürler. Hatta böyle bir durumda bunu bir meydan okuma olarak kabul ederek kendilerinde biraz daha fazla savaşma gücü bulurlar.

VOLTAİRE VE İYİMSERLİK

İlk zamanlardan beri yazarlar, iyi ve kötü arasındaki çatışmayı tematikleştirerek dini terimlerle açıklamaya çalışmıştır. İyi ve kötü arasındaki ebedi çatışmayı kıyamet işareti olarak betimlemiştir. İlerleyen çağlarda bu gizli çatışmayı ortaya çıkarmak için klasik mit ve hikâyelere ek olarak farklı nedenleri de ortaya koyan aydınlanmacı yazarlar, öznellikleri bir yana bırakarak nesnele, bilime yönelmiştir. Kötülüğün varlığı, bu yazarlardan biri olan Voltaire’i (1694-1778) her zaman çarpıp sendeleten bir şey olmuştur. “Hoşgörüyü, adaleti ve özgürlüğü egemen kılmak bize bağlıdır” diyen yazar, insanları “yeryüzündeki yaşamı bizzat düzenlemeye” çağırmıştır. (2)

Voltaire’in, Vestfalya’da, Baron Tunder-ten-Tronk’un şatosunda mutlu bir yaşam süren Candide’i, aptallığa yakın bir saflık ve iyimserlik içindeki Pangloss’tan eğitim almaktadır. Pangloss, nedensiz sonuç olamayacağını ve içinde yaşadığımız dünyayı olabilecek en iyisi olarak tanıtlamaktadır. Oysa yasak aşkı yüzünden şatodan kovulan Candide, gitmek zorunda kaldığı ülkelerde başına gelen kötülükler karşısında büyük düş kırıklıkları yaşamıştır! Karşılaştığı her kötülükte eğitmeni Pangloss’u anarak yoluna devam etmiştir. Son olarak yolunun düştüğü İstanbul’da karşılaştığı köylüden emeğin erdemini öğrenerek boş lafları bırakıp “Bahçemize bakmamız gerek” çıkarımında bulunmuştur. “İnsan cehennemdeyken her şeyin yolunda olduğunu söylemek bir çılgınlıktır” diyerek iyimserlikten vazgeçmek zorunda kalmıştır…

Günümüz dünyasında da iyiler ve iyimserler için durum pek farklı değildir. Edindikleri öğretilerle yaşadıkları bir hayli çelişmektedir. Kaldı ki bugünlerin bile henüz iyi olduğunu ve çok daha kötülerinin geleceğini söyleyenler azımsanmayacak kadar çoktur. Artık eşkıyalar sosyal medya hesaplarında otomatik silahlarıyla pozlar vermekle kalmayıp, muhalefet partilerinin binalarını basarak katliamlar gerçekleştirebilmektedir!

ASLA VAZGEÇMEMELİ

Aklın ve eleştirinin öne çıkması baskıcı kurumlarla (kilise ve krallık) çatışmayı zorunlu kılmış, cumhuriyet yönetimlerinin yolunu açmıştır. (3) Dolayısıyla iyilerin de “kendi bahçesini yetiştirme zamanı” gelmiştir! Ancak yine de Pangloss’un iyimserliği korunarak doğa, dünya, insan ve barış bıkıp usanmadan savunulmalıdır! Ta ki kendilerine uygun görülen kötü günler kapılarına dayanana dek!

(*) Voltaire’in Candide ya da İyimserlik kitabından esinlenilmiştir.

    (1) Alfred Adler, İnsanı Tanıma Sanatı; Arthur Schopenhauer, İnsan Doğası Üzerine; Murathan Özlü, “İnsan Doğası Gereği Kötü müdür?”, https://kayiprihtim.com/inceleme/insan-dogasi-geregi-kotu-mudur/

    (2) Voltaire, Candide ya da İyimserlik, çev. Server Tanilli, Cumhuriyet Kitapları, Mart 2021, s.15-17. 

    (3) Ömer Aydın, Voltaire’in Din Anlayışı ve Türk Düşünce Dünyası Üzerindeki Etkileri, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Bursa, 2006.

AYDIN ÖNCEL



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları