Olaylar Ve Görüşler

Kayıtsız şartsız egemenlik - Halit PAYZA

08 Mayıs 2023 Pazartesi

Mustafa Kemal, 19 Mayıs 1919’da, Dokuzuncu Ordu Müfettişi olarak Bandırma Vapuru’yla Samsun’a doğru hareket ettiğinde, arkasında İngiliz işgal kuvvetlerinin gönderdiği bir destroyer ve destroyerin de iki görevi vardı: Ya Bandırma vapurunu geri çevirecek ya da batıracaktı. 

Mustafa Kemal Samsun’a çıktığında askerdi. Kâzım Karabekir ve Ali Fuat Paşa’yla Anadolu’nun işgalden kurtarılması amacıyla harekete geçmek için anlaşmışlardı. Emrinde, Kurtuluş Savaşı’nı başlatabileceği yeterli askeri güç bulunuyordu. İsteseydi, savaşı, sırtındaki askeri üniformayla yapabilirdi. Yapmaması için herhangi bir neden yoktu. İşgal kuvvetlerinin, işbirlikçi hükümetin onu durduracak gücü bulunmuyordu. Olsa ne yazar!

Mustafa Kemal’in düşündüğü Kurtuluş Savaşı salt askeri nitelikte bir direniş değildi. Halk kongreleri, şûralar, halk adına karar verecek bir meclis kurmayı amaçlıyordu. Daha Samsun’a çıkmadan önce, Anadolu Hareketi’ni nasıl örgütleyeceğini biliyordu. Nutuk’ta bunu ayrıntısıyla anlatır. 

Marks ve Engels, Bonapartizmi, 19. yüzyıl Fransa’sındaki rejime bakarak asker, sivil bürokrasi, küçük burjuva aydınlar ittifakı olarak tanımlar. Mustafa Kemal istese Bonapartik, güçlü, merkezi devleti savunan askeri, bürokratik politikalarla başlayabilirdi. Böyle bir yönetimi asla düşünmedi. Öyle olmadığının kanıtı 22 Haziran 1919 tarihli Amasya Genelgesi, 23 Temmuz - 7 Ağustos 1919 tarihli Erzurum Kongresi, 26 Temmuz - 25 Ağustos 1919 tarihli Balıkesir ve Alaşehir kongreleri, 4 Eylül - 11 Eylül 1919 tarihli Sivas Kongresi’dir. Dolayısıyla Anadolu Hareketi, Bonapartik bir hareket değil demokratik bir harekettir. Milletin bağımsızlığının yine milletin azim ve kararıyla gerçekleşmesidir. TBMM, bu kararlığının en büyük örneğidir.

Mustafa Kemal için önemli olan, egemenliğin kayıtsız şartsız millette olmasıdır.

HALİT PAYZA



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları