Olaylar Ve Görüşler

Kamuda mülakat uygulaması - Fulya Kantarcıoğlu

03 Mayıs 2023 Çarşamba

Kamu kurum ve kuruluşlarına personel alımında, KPSS’den geçerli puan almanın yanı sıra yapılan mülakatta da başarılı olma koşulunun aranmasının, bir kayırmacılık aracı haline getirilmesinin neden olduğu haksızlıklar, kamuoyunda tartışmalara yol açmıştır. Mülakat uygulaması, “Her Türk kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir; hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayrım gözetilemez” diyen anayasanın 70. maddesi yönünden de sorunludur. Nesnellikten uzak, kapalı kapılar ardında yapılan mülakatta, sadece hizmetin gerektirdiği özellilklerin arandığı hususu kuşkuludur. Üstelik yazılı sınavda yüksek not alanların, mülakatta çok düşük not verilerek başarısız sayılmaları ya da tam tersi, yazılı sınavda sınırda not alanların, mülakatta çok yüksek not verilerek başarılı olmaları, bu kuşkuları artırır niteliktedir.

Mülakat veya sözlü sınav adı altında yapılan uygulamanın, KPSS’den geçerli not alanların ilgili kurumlara atanabilmeleri için bilgi ve becerilerini ölçmekten çok, dış görünüşleri hal ve tavırları hakkında fikir sahibi olmak amacıyla yapıldığı dikkate alındığında, mülakat komisyonu üyelerinin öznel, keyfi değerlendirmelerini yansıtması nedeniyle hiçbir nesnel esasa dayanmadığı dolayısıyla bir kayırmacılık aracı olarak kullanılmaya çok elverişli olduğu açıktır.

AYM’ye getirilmesi

Mülakat uygulamasının dayanağını oluşturan 3/5/2002 günlü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Kamu Görevlerine İlk Defa Atanacaklar İçin Yapılacak Sınavlar Hakkında Genel Yönetmelik’in uygulama alanı bulduğu yirmi yılı aşkın süre içinde yapılan ugulamalar, yargıya da taşınmıştır. Bu süreçte, idari yargı tarafından mülakat veya sözlü sınavların, denetlenebilmesi için kayıt altına alınması gerektiği yolunda iptal kararları da verilmiştir. Ancak, kayırmacılıktan vazgeçmek istemeyen iktidar, bu tür iptal kararları verilmesini engellemek amacıyla yasalara “Bunun dışında sözlü sınav ile ilgili herhangi bir kayıt sistemi kullanılamaz” biçiminde hükümler koyma yoluna gitmiştir. Konunun birkaç kez Anayasa Mahkemesi önüne getirilmesi de bu haksız ve adeletsiz uygulamayı sonlandırmaya yetmemiştir. Çarpıcı bir örnek olarak AYM, kendi kuruluş yasasının, 27. maddesinin son fıkrasının son cümlesinde yer alan, “Bunun dışında mülakat ile ilgili herhangi bir kayıt sistemi kullanılmaz” biçimindeki şeffaflığı ve denetlenebilirliği yasaklayan kurala karşı yapılan iptal başvurusunu, konuyu özü itibarıyla kanun koyucunun takdir yetkisi içinde değerlendirerek demokratik bir hukuk devletinde, kabul edilmesi mümkün olmayan bir gerekçe ve oyçokluğuyla reddetmiştir. Karar, öncelikli görevi hak ve özgürlükleri korumak olan AYM adına üzücü ve düşündürücüdür. Buradan hareketle mülakat uygulamasından sadece iktidarı ve onun çoğunluğu oluşturduğu yasama organını sorumlu tutmak mümkün değildir. AYM’nin de bu sorumlulukta önemli bir payı olduğunu kabul etmek gerekir.

Mülakat uygulamasının geçirdiği süreç, hukuk devleti ilkesinin yaşama geçirilmesinde ve hukukun üstünlüğünün sağlanmasında, yargı denetiminin ne kadar önemli ve belirleyici rolü olduğunu bir kez daha gözler önüne sermesi bakımından da önemlidir



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları