Olaylar Ve Görüşler

İliç aslında kimi çağırıyordu? - Duran GÜLDEMİR

29 Şubat 2024 Perşembe

5 Ağustos 2021 tarihinde Erzincan’da bir fotoğraf sergisi açılıyor. Erzincan Valiliği, İliç Kaymakamlığı ve İliç Belediyesi’nin öncülüğünde düzenlenen bu sergi geniş bir halk katılımı ile gerçekleşiyor. Amacı, “İliç’in tarihi, doğal ve kültürel güzelliklerini yansıtmak” olan böylesi bir sanat etkinliği takdire değer elbette. 

Bu serginin standının girişinde yazılı olan tanıtım panosundaki şu söz nedense çok dikkat çekiyor: “İliç seni çağırıyor” 

Sergide bu çağrının yapıldığı tarihlerde, İliç altın madeniyle ilgili çalışmalar da aralıksız devam ediyor. Serginin açılışından kısa bir süre sonra “Ekim 2021’de onaylanan ÇED (çevre etki değerlendirme) raporu ile 1.746.52 hektar gibi büyük bir alanı kaplayan Çöpler altın madeni, ikinci kez kapasite artırım iznini alıyor.” Maden sahasında yaşananları kamuoyuna duyuran Sedat Cezayirlioğlu ile TMMOB’nin mücadelesi de devam ediyor. Bu tepkilere karşılık Anagold Madencilik Şirketi’nin yetkilileri, “İliç daha modern bir alana taşınmış, modern bir ilçe olmuş, binlerce insana istihdam sağlanmış, hatta yörede arıcılık faaliyetleri bile desteklenmiştir” diyerek çevreye hiçbir zarar vermediklerini iddia ediyor.

TARİHİ DOKU

Bütün bu gelişmelerle birlikte İliç, topraklarından çıkarılan o değerli madeniyle, “Altın Şehir İliç” olarak anılmaya başlıyor. Yetkili yetkisiz her kesimden insan, nedense bunu bir övünç kaynağı olarak görüyor. Öyle ki bu yönü ön plana çıkarılarak Erzincan’ın tarihi dokusu, kültürel yapısı adeta yok sayılıyor. 

 Anadolu’nun çoğu yerinde olduğu gibi tarımla birlikte o bölgenin en önemli geçim kaynağı olan hayvancılık yok ediliyor. Oysa bu yörenin en büyük övünç kaynağı peyniri, yağı... Çoğu üretici olan çiftçisi birer birer tüketiciye dönüştürülüp yalnızlığa terk ediliyor. Çaresizlik içinde kalan bu insanlar toprağın üstünden umudunu kesip toprağın altını üstüne getirenlerden medet umuyor. Çözüm yolunun, bu olmadığı çok iyi biliniyor ama tek seçenekleri kalıyor: Bir yolunu bulup madene kapağı atmak... 

Çoğu gurbetçi olan bu yöre insanı yıllarca “taşı toprağı altın” diye gittikleri o büyük kentlerden de umudunu kesince kendi topraklarında, böyle bir fırsatı yakalamanın mutluluğu içinde bu gelişmelere hep seyirci kalıyor.

1939 yılında ilçe olduğunda, adı sanı pek duyulmayan bu yerleşim yerinin 1960’lı yıllara uzanan madencilik serüvenini de unutmuyor o günleri yaşayanlar. O yıllarda İliç’e gelen yabancı bir mühendis dağı taşı gezerek maden arıyor. Yörenin ileri gelenleri, “Kanadalı biri” diyerek ondan hep övgüyle söz ediyorlar ama ilçede yaşayan gençlerden bazıları onlara şunu soruyor: “İliç’te Kanadalı diye birinin ne işi olabilir?” Ne yazık ki sahipsiz kalıyorlar.

KİM SUÇLU, KİM SUÇSUZ

İliç’in o çağrısı nedense hep duymazlıktan gelindi. Yanı başında olanları değil, uzakta olanları da çağırıyordu aslında. Kim suçlu, kim suçsuz, elbette herkesin kendine göre haklı bir nedeni var. Ama bu felaketin göz göre göre geldiği de inkâr edilemez bir gerçek. Bu acıları bir daha yaşamamak için o çağrıya kulak vermek zorundayız. Yoksa bunlar hep yaşanacak. İliç’te olduğu gibi, bu tehlike ile karşı karşıya olan tüm yerleşim yerlerinde aynı felaket tekrarlanacak, havasıyla suyuyla yeşili yok edilecektir. Geriye sadece kupkuru dağları, taşları kalacaktır. Geç kalınsa da tekrarlamakta fayda var: “İliç bizi çağırıyor...” 

“Bir daha bu acılar yaşanmasın” diyorsak bu sese kulak verelim artık.

DURAN GÜLDEMİR

EĞİTİMCİ. YKKED BEYLİKDÜZÜ ŞB



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları