Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
İki İleri Bir Geri - Eray KARINCA
Kadınlara yalnızca kadın oldukları için uygulanan ayrımcılık ve şiddet, tarih boyunca toplumsal cinsiyet bakış açısı ile olağan bir tutum olarak görülmüş, bir sorun olarak nitelendirilmemiştir. Ancak kadının çalışma hayatına girmesi ve İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yükselen kadın hareketinin çabaları sonucunda bu konudaki farkındalık artmış, toplumsal cinsiyete ataerkil bakış temelinden sarsılmıştır.
Türkiye’de kadına yönelik şiddet ve ayrımcılığın bir sorun olduğunun fark edilmesi de zaman açısından Avrupa ile paralellik göstermektedir. Nitekim CEDAW’ın BM’ce 1981 -bizde 1985-, Kadına Yönelik Şiddetin Tasfiyesi Bildirgesi’nin ise 1993 yılında kabul edilmesinin gerektirdiği zorunluluk yanında, kamuoyunda artan duyarlılık sonucu hazırlanan 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun, 17 Ocak 1998 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Zaman içinde kanuna, madde sayısının azlığı ve adının, ailenin korunması olmasının kadına şiddeti aile ile sınırlandırdığı, bu nedenle de en çok ihtiyaç duyan kesimleri dışarıda bıraktığı eleştirileri getirilmiştir.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ
Sonuçta,
kamuoyunca İstanbul Sözleşmesi
olarak adlandırılan ve ilk olarak Türkiye tarafından imzalanıp 1 Ağustos 2014
tarihinde TBMM tarafından onaylanarak yürürlüğe giren Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin
Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin de etkisiyle yeni bir kanun
çıkarılmıştır. 8 Mart 2012 tarihli 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına
Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun ile korunacakların kapsamına boşanmış,
imam nikâhlı veya nikâhsız birliktelik yaşayan kadınlar
ile ısrarlı takip mağdurları da dahil edilmiştir.
Kanunda aile içi şiddetin ve kadına yönelik şiddetin tanımı yapılmış, farklı şiddet türlerine yer verilmiş, mağdura geçici maddi yardım olanağı sağlanmış, görev, yetki, süre ve kanıt
aranmaması, karara itiraz olanağı tanınması gibi usule ilişkin açık olmayan
konularda çözümler getirilmeye çalışılmıştır.
Şiddet önleme ve izleme merkezleri kurularak
soruna daha iyi nüfuz edebilmesi için
aile bakanlığına, geniş yetkiler ve yükümlülükler verilmiştir.
Ancak kanunun sağladığı imkânlara rağmen, kadına yönelik şiddet dizginlenemez bir hızla artmaya devam etmiş, kanunun amacı ve bilinirliği ise toplumda yeterli düzeye ulaşmamış, keza kanun, karar verici ve uygulayıcılar tarafından da yeteri kadar içselleştirilmemiştir.
YÜKSELEN MUHAFAZAKÂRLIK MI?
Kadına şiddetteki artışı fırsat bilen ve yönetimdeki ikirciklilikten de yararlanan
bir kısım muhafazakâr çevrelerce
İstanbul Sözleşmesi’nin
kutsal ailenin altını oyduğu, evliliklerin azalmasına ve boşanmaların artmasına
sebep olduğu, kadına yönelik
her hareketin şiddet olarak nitelendirildiği, eşcinsellik ve sapkınlığın önünün açıldığı hatta sözleşmenin amacının tersine kadına
şiddeti artırdığı ileri sürülmüştür.
Oysa son yıllarda ülkede yükselen
muhafazakârlık, kadını değersizleştirerek kadına şiddeti olağanlaştırmış,
sosyal medya kullanımının yaygınlaşması, ekonomik bunalımlar, genç işsizlik
sayısındaki artış ve ev içi
şiddetin, öldürülen
kadınların hikâyelerinin artık görünür
olması da bu verilerdeki artışa sebep olmuştur.
Sonuçta bu kara propaganda etkisini göstermiş ve 20 Mart 2021 tarihli, 3718 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile İstanbul Sözleşmesi’nin feshine karar verilmiştir. Fesih, idare hukuku ilkelerine dolayısıyla hukuk sistemimize uyumsuz olmakla birlikte, görünen o ki 1 Temmuz 2021 tarihi itibarıyla Türkiye ilk olarak imzaladığı sözleşmeden, yine ilk olarak dönen ülke olacaktır.
OPTİK YANILSAMA
Ancak nasıl ki kurtlar tarafından kuşatılan öküz sürüsünün bu kuşatmadan sarı öküzü
vererek canlarını kurtarması mümkün olmamışsa bu çevrelere İstanbul Sözleşmesi’nin feshi kararı yetmemiştir. Bu
defa da sözleşmenin feshi
kararı ile en önemli hukuksal
dayanağından yoksun kalan 6284 sayılı kanunun içerdiği koruma önlemleri
nedeniyle aile kurumuna savaş açtığı,
binlerce babayı mağdur ettiği, özellikle
tedbir uygulanması için belge
aranmamasının ve evden uzaklaştırma tedbirinin erkeği mağdur ettiği hatta onu öfkelendirerek kadın cinayetlerini
artırdığı şeklinde optik bir yanılsama yaratılmıştır.
Oysa şiddetin asli
mağduru olan kadınları göz
ardı etmeye yönelik bu çabanın sonuç vermesi, onu aynı çatı
altında zorbası, katili ile baş başa bırakma gibi vahim sonuçlar doğacaktır.
ASPİRİN KANUN
Her şey bir yana 6284 sayılı kanun bir ihtar kanunu olup aynı çatı altında yaşanması nedeniyle dışarıdan fark edilmesi zor olan, aile içinde yaşanabilecek şiddetten kadını hemen, sıcağı sıcağına koruma ve tedbirler üretme amacıyla kabul edilmiştir. Bu kurnaz ve kötü niyetli çıkarımlar sonucu kadını, 6284 sayılı kanundaki koruma tedbirlerinden yoksun bırakmak, kadına uygulanan şiddeti desteklemek, onun vücuduna inen her darbeye, vurulan her bıçağa destek olmaktır.
Kadına yönelik ayrımcılığı sürdürmenin bir aracı olan kadına yönelik şiddetin kalıcı çözümü ise kadınlarla erkekler arasında toplumsal hayatın her alanındaki eşitsiz güç ilişkisinin giderilmesidir. Bu itibarla amacı şiddeti önlemek için anlık çözüm üretmek olan ve bunun için de birçok olanak sunan yasal düzenlemelerin şiddeti önlemek için yetersiz olduğunu ileri sürmek, ağrıyı kesen aspirini hastalığı iyileştirmedi diye suçlamakla eş değerdir. Çünkü 6284 ve öncülü olan 4320 sayılı kanunlar, acil servis işlevi görürler, amaçları o an sıcağı sıcağına yaşanabilecek olan şiddeti önlemek için ivedi tedbirlerin alınmasıdır.
O halde korunamayan değil, kanunun sağladığı olanaklarla korunan
kadın sayısı ölçüt alınmalı, korunamayanların da neden korunamadığı içtenlikle sorgulanmalı, eksik veya
yanlışlar varsa giderilmelidir. Aksi tutum yani kanunu etkisiz bırakmak,
kadınlara uygulanan zulme göz
yummak, ortak olmaktır. O halde kadına şiddetin önlenmesi konusunda, kadınlarımızın güvenlik içinde, erkeklerle eşit haklara sahip
bireyler olarak özgürce
yaşayabilmeleri için birçok toplumsal sorunda sergilenen
mehteran tarzı iki adım ileri bir adım geri şeklindeki ikircikli tavırdan ve
tabii ki en başta İstanbul Sözleşmesi’nden dönülmesi kararından derhal vazgeçilmelidir.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- Soylu'dan 'Özür dileriz' çıkışı
- Bahçeli ile görüşmesini anlattı
- Ölüm nedeni belli oldu
- İşte Enes Güran'ın kolundaki ısırık izinin fotoğrafı
- 'Bundan 25 gün önce de...'
- AKP döneminde ne kadar harcanmıştı?
- İşte AKP'li belediyelerin 'etkinlik' harcamaları!
- AKP ve CHP döneminin harcama raporu!
- MEB’ten skandal karar: Müdüre üstün başarı ödülü!
- 'İsrail'e petrol sevkıyatı' gerilimi!