Olaylar Ve Görüşler

Hiçbir çocuk geride kalmamalı - Prof. Dr. Ebru AKTAN ACAR

12 Ağustos 2021 Perşembe

Dünyamız yaşamın tüm boyutlarını olumsuz yönde etkileyen bu kadar büyük bir küresel riskle ilk kez karşılaştı. Pandemi ulusal sınırlarda durmadı, milliyet, eğitim seviyesi, gelir düzeyine bakmaksızın hepimizi etkiledi ve dikkatleri bugüne kadar çözümlenemeyen bir konuya çekti: “Tüm koşullar altında eğitimi herkes için erişilebilir kılmak...”

Pandeminin başladığı Mart 2020 tarihinden bu yana “çocuklar” adına aldığımız kararlarla bu krizi yönetmeye çalıştık. En başta çocuklarımızın eğitim alma haklarını önceliklerimiz arasında en üst sıraya koyabilseydik şu anda çok farklı bir noktada olabilirdik. Onlar adına aldığımız kararlarla mevcut olan eğitimdeki fırsat eşitsizliğini daha da körükleyerek yoksulluğun ve yoksunluğun derinleşmesine neden olduk.

Peki 18 aylık bir aradan sonra pandeminin halen devam ettiğini ve okullarımızın çok yakında açılacağını düşünecek olursak öğretmenler, personel, ebeveynler, çocuklarımız, özellikle de eğitime ulaşamayan milyonlarca çocuğumuz (özel gereksinimli, sığınmacı, mevsimlik tarım işçisi, kırsalda yaşayan çocuklarımız vb.) ne kadar hazırız? 

HAZIR MIYIZ?

Okullardaki sağlık ve güvenlik tedbirleri ne durumda? Öğretmen ve okul personeli aşılandı mı? Düzenli aralıklarla test yapabilecek miyiz? Okulların fiziksel koşulları ve alınan önlemler (havalandırma, maske, mesafe, hijyen vb.) standartlara uygun mu ve yeterli mi? Okulların yüz yüze açılamaması durumunda B, C planlarımız var mı? 

Çocuklarımızı okullarına güvenli bir biçimde kavuşturmak, 6 Eylülde okullarımızı çocuk sesleriyle çınlatmak ortak amacımız olmalı. Sorumluluğumuz büyük, çocuklarımız bu çabaya değer. Toplumun tüm kesimleri olarak bir eğitim seferberliği başlatmalıyız. Bu noktada pandemide ne öğrendik, öğrendiklerimizden yola çıkarak neler yapabiliriz? vb. sorular ve bu sorulara vereceğimiz cevaplar önem kazanıyor. 

1. Eğitim tasarımlarını acil durumları öngörerek yeniden yapılandırmamız; çocuklarımızın üstün yararını gözeten, onların yaşam, eğitim hak ve hizmetlerine erişimini destekleyen, eğitimi yerelde güçlendiren bütünleşik ve kapsayıcı politikaları hayata geçirmemiz gerekiyor. 

2. Okullarımız akademik öğrenme, sosyalleşme ve duygusal olgunlaşmanın yanı sıra, çocukların aynı sıralarda eşitlik hissi paylaştıkları mekanlar. Dezavantajlı gruplardaki çocuklarımızın pandemi öncesi mevcut olan öğrenme kayıplarının, pandemide daha da arttığını, bu çocuklarımızı fırsat eşitliği kapsamında eğitime dahil etmemiz gerektiğini öğrendik. 

3. Nitelikli eğitimi gerçekleştirmenin yolu öğretmenden geçiyor. Pandemide ülkemizdeki 1 milyon öğretmenimiz değişen şartlara uyum sağlayarak eğitim sistemimizdeki kilit rollerini, değiştirici ve dönüştürücü güçlerini bir kez daha kanıtladılar.Öğretmenlerimizin bireysel/mesleki pratiklerini güçlendirmemiz ve meslektaş dayanışmasına teşvik etmemizin öneminin altını çizmek isterim. 

4. “Uzaktan eğitim” sürecinden en çok etkilenen bölge ve grupların ivedilikle tespit edilerek önceliklendirilmesinin gerektiğini öğrendik. Farklı nedenlerden “uzaktan eğitim” sağlayamayan, dijital okuryazarlık becerileri düşük çocuklarımıza yönelik programlar oluşturmalıyız. 

5. Bir ülkenin refahı ve huzurunu, o ülkenin eğitim düzeyi ve insan sermayesine yaptığı yatırım belirler. STK’lar, yerel yönetimler, kamu ve akademinin yerel ve ulusal bazda işbirliği yapmasının elzem olduğunu öğrendik. 

6. Alternatif eğitim modelleri üzerinde daha çok kafa yormamız gerekiyor. Hibrid Eğitim Modeli, köy okullarının açılması, açık havada sınıf dışı etkinlikler, yaz döneminde okulların açılması, toplum temelli modeller (ÇABAÇAM) vb. örnek verilebilir . 

7. Ailelerimizin çocuklarımızın öğrenme yolculuğundaki paha biçilmez rehberlik rollerinin değerini deneyimledik. 

8. Ve en önemlisi Çocuklarımız. Eminim hepsi okullarını, arkadaşlarını çok özlediler. Onların seslerine de kulak vermemiz gerekmez mi? 

Özetle, daha az şey öğretmeye razı olarak, öğrenmeyi keyifli hale getirerek, bildiklerimizin korkmadan dışına çıkıp, bilimin deneyci metodunu çocuklarımızı riske sokmadan uygulayarak bu dönemi daha verimli hale getirebilir; çocuklarımızın akranlarıyla birlikte olma ihtiyaçlarını, küçük sınıflar, çok sayıda öğretmen, farklı alternatif okul içi-okul dışı öğrenme ortamları, aşı ve test sayısındaki artış ile sağlayabiliriz. Nüfusumuzun %30’unun çocuk olduğu ülkemizde hepimizin tek amacı ve önceliği “her koşulda eğitimi tüm çocuklarımız için erişilebilir kılmak olmalı”. Eğitimin sadece bugün değil “her gün” en mühim gündemimiz olması dileğimle.

Prof. Dr. Ebru AKTAN ACAR

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları