Olaylar Ve Görüşler

‘Halkın dili’ ve ‘ruh yetersizliği’ - Prof. Dr. Erendiz ATASÜ

10 Haziran 2022 Cuma

“Halk” sözcüğünün kavramsal alanı geniş; sözlükler birden fazla anlam içeriyor. “Bir ulusun belli bir çevre içinde yaşayan kısmı” tanımını veren TDK sözlüğü, “Aydınların ve memur topluluğunun dışında kalanlar” diye ekliyor. Türkiye’nin kapitalistleşme öncesinden kalan bir tanım, diye düşünüyorum. Universal Dictionary ise, “halk”ın İngilizce karşılığı olan “people” sözcüğünü, “bir ülkede yaşayan insanların tümü” diye tanımlıyor ve sözcüğün sınıfsal çağrışımını, “alt sınıflar” tanımıyla belirginleştiriyor. 

AĞZI BOZUK KİMSELER...

Türkçeye kırk küsur yıldır emek vermiş bir edebiyatçı olarak kendi tanımımı yapabilirim sanırım: Halk, bir ülkenin devlet erkinin ve büyük paranın ayrıcalıklarından yoksun olan en büyük kesimidir.

“Dil’ sözcüğüne gelince. TDK’ye göre “İnsanların düşündüklerini ve duyduklarını anlatmak üzere kullandıkları her türlü işaret ve özellikle ses işaretleri dizgesi”dir, “dil”. Universal Dictionary benzer bir tanım vermektedir.

Aslında, tıp dili, hukuk dili, edebiyat dili, bilimsel dil gibi tamlamalarla kastettiğimiz, “dil” değil, dilin zengin akışı içindeki farklı akımlardır; belli konuları aktarırken seçilen sözcükler ve cümle kuruluşlarının toplamıdır, yani “söylem” dir. ‘Öyleyse “halkın dili” dendiğinde anlayacağımız, imtiyazsız insanların söylemidir. Bugünkü Türkçemizin temeli, halk türkülerinin güfteleri, ninnilerin sözleri, anonim halk edebiyatı ve bu halkın içinden yetişmiş gezgin ozanların, Yunus’un, Karacaoğlan’ın, Dadaloğlu’nun, Pir Sultan Abdal’ın dilidir. “Halkın dili” budur. Bu güzelim şiirlerde aşk, insan sevgisi, Tanrı sevgisi, hakça bir yaşam özlemi ve -evet- mücadele vardır; ama hakaret ve küfür yoktur!

Küfür ve argo da elbette birer söylemdir, öfke, nefret ve hakaret ifadesi olan sözler bütünüdür bunlar. Yalnız, küfür ve argo imtiyazsız insanlara özgü değildir. Yöneticiler ve sermayedarlar küfretmez diye bir kural ya da teamül yoktur. Üst makamlar, dünyanın her yerinde ve kimi dönemlerde ağzı bozuk kimselerin olmuştur.  

KARŞITLARININ SAYGISI

Ancak şurası muhakkak ki tarihe ‘devlet adamı’ diye geçen veya geçmek isteyen siyasetçilerin toplumsal hayatta küfür ve argodan uzak durmaları diye bir teamül hep olagelmiştir. 

‘Devlet adamı’ niteliğini taşıyan siyaset insanları, karşıtlarının dahi saygısını kazanmış, büyüklükleri çağları aşan kişilerdir. Geniş kitleler için örnek oluşturduklarının bilinciyle hepsinin söylemi kibar ve ölçülüdür. Atatürk böyle bir önderdir. İsmet İnönü böyledir. 

Biz Türkleri pek sevmeyen ve aslen emperyalist bir önder olan Churchil’i kendi açımızdan, ağır biçimde ve haklı olarak eleştirebiliriz, ama onu hafife alamayız. O Churchil ki İkinci Dünya Savaşı’nda Nazi Almanyasına o meşhur seslenişinde “Sizi karada, denizde, havada her yerde yeneceğiz” diye meydan okumuş, dediğini de yapmış ama asla küfretmemiştir. Aynı dönemin ABD Başkanı Franklin Roosevelt böyledir,  dostun düşmanın saydığı bir devlet adamıdır. Ancak, ağzı bozuk Trump öyle değildir. Trump, kendini tesadüfen Roosevelt’in koltuğunda bulmuş, çapsız ama zararlı bir politikacıdır, ağzından dökülen halkının dili değil, kendi ruhunun yetersizliğidir.

PROF. DR. ERENDİZ ATASÜ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları