Olaylar Ve Görüşler

Filistin ve Kıbrıs - Reşat AKAR

13 Ekim 2023 Cuma

Tarihte kanlı çatışmalara sahne olmuş Kıbrıs adasında son 49 yıldır huzur vardır... Özellikle Kıbrıs’taki Rumlar ve Türkler arasında herhangi bir çatışmanın meydana gelmemesinin tek nedeni Türk askeri varlığıdır.

Türkiye’nin 20 Temmuz 1974’te garantörlük hakkını kullanarak gerçekleştirdiği “Barış Harekâtı” sonrasında adanın ikiye bölünmesi, sınırların belirlenmesini sağladı. Kuşkusuz; Kıbrıs’ın “ikiye bölünmesinin” sorumlusu Türkler değildir. Ana sorumlu faşist Yunan cuntasıdır.

Rum liderliği ve kilisenin yapması gereken; eğitim kitaplarının ilk sayfasına “20 Temmuz’u unutma” yerine “15 Temmuz’u unutma” olmalıdır. Faşistlerin 15 Temmuz 1974’te gerçekleştirdiği darbe sırasında cumhurbaşkanlığı sarayı bombalandı, çok sayıda solcu Rum öldürüldü. Ülkenin cumhurbaşkanı sürgün edildi.

Ve Türkiye; adanın Yunanistan’a ilhakını önlemek için 20 Temmuz’da askeri harekâtı gerçekleştirdi. Aradan 49 yıl geçtiği halde bu güzel ülkede savaş olmadı. Geçmişte olduğu gibi katliamlar yaşanmadı. Öyleyse bunun kıymetini bilmek lazım.

SAVUNMA GİDERİ YOK

Mevcut durumun; Kıbrıs Türkleri açısından önemli avantajlar içerdiğini görmezden gelemeyiz. Bir defa savunma gideri yoktur. Sınırları Türk askeri bekliyor. Her türlü gideri Türkiye karşılıyor. Kıbrıs’ın kuzeyini susuzluktan kurtaran Türkiye’dir. Dağları, denizleri aşarak adaya getirilen suyun önemini anlayabilmek için, güneyin yaptıklarına bakmalıyız.

Onlarda 17 tane baraj vardır.

Sadece bir tanesi, kuzeydeki tüm göletlerin kat kat üstünde bir kapasiteye sahiptir.

Buna karşın, geçtiğimiz hafta sonu yapılan bir açıklamada deniz suyunu arıtma amacıyla 114 milyon Avroluk bir proje hazırlandığı belirtildi. Tarımın gelişmesi, artan turist sayısına göre su ihtiyacının karşılanması amacıyla geleceğe yönelik müthiş projeler üzerinde çalışıyor.

İKİ HAYATİ İHTİYAÇ

Filistin-İsrail savaşın “ekonomik boyutuna” baktığımızda, Türkiye’den adaya gelen suyun önemini daha iyi anlayabiliriz.

Hamas’ın kanlı saldırısının ardından İsrail’in ilk adımı, Gazze’ye elektrik ve su kesintisi oldu. Elektrik ve su olmadan bir halkı nasıl yaşatacak; toprağı nasıl kalkındıracaksınız? Olabilir mi böyle bir şey? Elbette olamaz. Öyleyse Türkiye’den adaya gelen suyun kıymetini bilmek lazım.

Bundan sonraki adım, Anamur suyunun adaya getirilmesinde olduğu gibi deniz altından döşenecek kablolarla elektriğin Türkiye’den getirilmesidir. Adanın günlük 350-400 megawatt elektrik ihtiyacını karşılamak Türkiye açısından büyük bir sorun değildir.

Güney Kıbrıs ve Yunanistan “EuroAsia” projesi çerçevesinde İsrail’den elektrik almak için proje geliştirebiliyorsa; Türkiye’nin 40 kilometre uzaklığındaki Kuzey Kıbrıs’ın enerji ihtiyacını karşılamak çok daha kolaydır. Bunun için daha fazla zaman yitirmeden harekete geçilmesi sadece ekonomik açıdan değil, stratejik açıdan da son derece önemlidir.

REŞAT AKAR

GAZETECİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları