Olaylar Ve Görüşler

FİKRET SAZAK - Zor zamanların eylemleri

29 Aralık 2017 Cuma

89 Bahar Eylemleri, bugünlerde toplu iş sözleşmesi süreçlerinde hak arayan metal emekçileri başta olmak üzere, yüz binlerce emekçinin yolunu aydınlatan bir deneyim olarak duruyor

 

ABD’li yazar Michael Zweig “Amerika’nın En İyi Saklanan Sırrı: İşçi Sınıfı Çoğunluktur” kitabında Amerika’da, özellikle 2. Dünya Savaşı’nın ardından işçi sınıfının sınıfsal-kitlesel varlığının, toplumsal olarak ezici çoğunluk olduğu gerçeğinin gözlerden uzak tutulduğunu, tutulmaya çalışıldığını anlatır. Hatta Amerika’da toplumsal sınıfların olmadığı, dolayısıyla işçi sınıfı diye bir sınıfın da bulunmadığı fikrinin, her toplumsal düzeye nasıl egemen kılınmaya çalışıldığını kitabın önsözünde “Toplumsal sınıflardan söz eden bir öğrenciyi ‘bu ülkede tek sınıf var o da okuldakiler’ diyerek” sınıftan kovan profesör örneğiyle somutlaştırır.

Darbe sonrası işçiler
Türkiye’de, 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından 1980’li yıllar boyunca yaşanılan süreç, bana Zweig’in Amerika’da yukarıda sözünü ettiği süreci çağrıştırdı. Ama bir farkla: Amerika’da bu daha çok kültür endüstrisinin üretim araçlarıyla yapılırken, Türkiye’de fiili baskı ve yasaklarla yapıldı. Her ne kadar “Anarşiyi önlemek, sosyal ve siyasal istikrarı sağlamak” için yapıldığı ileri sürülse de, 12 Eylül askeri darbesinin 24 Ocak 1980’de IMF, uluslararası ve yerli sermayenin isteği ve baskısıyla yürürlüğe konulan yeni liberal eksenli politikaların uygulanmasını sağlayacak toplumsal, siyasal ve sınıfsal koşulları oluşturmak ve özellikle de bu ekonomik politikaların temel sacayaklarından birisi olan “emek maliyetinin düşürülmesini” (ucuz emek) sağlamak için yapıldığı darbenin hemen ardından getirilen yasal düzenlemelerle ortaya çıktı.
Darbenin ardından, sendikalar kapatılırken ve-veya faaliyetleri durdurulurken TİS’ler için zorunlu tahkim devreye sokuldu, her türlü demokratik eylem sıkıyönetim komutanlıklarınca yasaklandı. Hatta bir bildiriyle izinsiz 5 kişinin açık alanlarda bir araya gelmesi, aynı dilekçenin altına birden fazla kişinin imza atması (toplu dilekçe yasağı) yasaklandı.
1984 yılından itibaren, zaman zaman Türk-İş tarafından özellikle kamu kesimi toplu iş sözleşmeleri sürecinde iktidarı protesto ve eylem girişimleri gündeme getirilmişse de bunlar ücretleri mümkün olduğunda baskılamaya çalışan siyasal iktidarı ve işverenleri zorlayacak ve sonuç alacak düzeye ulaşamadı. Bu dönemde, işçilerin ücretleri reel olarak hızla eridi, dolayısıyla işçiler mutlak bir yoksulluğa itildi.

Bahar Eylemleri
Tam da bu süreçte, 1989 yılı bahar aylarında işçiler işyerlerinde, bölgelerinde kendiliklerinden birçok eylem türünü hayata geçirmeye başladı. Gerek eylemlerin biçimleri, türleri, gerekse yaygınlığı açısından daha önce benzeri pek olmayan Bahar Eylemleri, işçi sınıfının mutlak yoksulluk yaşadığı, örgütlü dayanışma, mücadele reflekslerini önemli ölçüde yitirdiği bir karanlık-tepkisiz dönemden güçlü bir sınıf refleksiyle çıkışını sağlayan eylemlilik sürecini niteler.
Bahar Eylemleri, işçi sınıfı ve sendikacılık hareketi açısından önemli sonuçlara yol açtı: İşçiler yaklaşık 9 yıldır unutturulmaya çalışılan sınıfın gücünün temel dayanakları olan kolektif ve dayanışma içinde hareket yeteneğini yeniden hatırlayarak, güçlü biçimde hayata geçirdiler.
Bahar Eylemleri, 1980’li yıllar boyunca önemli ölçüde sessiz ve tepkisiz kalan veya yeterince tepki veremeyen sendikaların da harekete geçmesi ve 90’lı yıllar boyunca önemli eylemlilikleri hayata geçirmesinde önemli bir etken oldu. Ama Bahar Eylemleri’nin en önemli sonucu, işçi sınıfı ve sendikacılık hareketine bir dizi yeni eylem türü kazandırmasıdır. Özellikle, grev dışında üretimi doğrudan ve dolayla etkileyen yasal, meşru eylem türleri konusunda önemli deneyimleri miras bırakmasıdır.
Bahar Eylemleri, üreten işçi sınıfının yaratıcılığını gösterir. Gerçekten de, eylemler başlangıçta önemli ölçüde kendiliğinden olmasına, önceden belirlenmiş bir örgütlü bir strateji dahilinde gerçekleştirilmemesine karşın, şekilci eylemlerden, üretimi dolaylı ve doğrudan etkileyen eylemlere doğru aşama aşama gerçekleşti.

Çıplak ayaklı işçiler
Uzun bir baskı, sessizlik ve tepkisizlik döneminin ardından gerçekleştirilen eylemler başlangıçta daha çok toplumun dikkatini çeken, basında haber olan, eyleme katılımda işçileri çekinik davranmaya itmeyen “şekilci” eylemler biçiminde yapılmıştı. Örneğin “servislere kadar çıplak ayakla yürüme eylemi, toplu sakal bırakma, kafa kazıtma, bıyığın yarısını kesme, toplu olarak dilenme, kefenli basın toplantısı yapma, iş çıkışı toplu yürüme, alkışlı protesto, ücret bordrolarını işverene gönderme, toplu telgraf çekme vb. eylemler hem toplumun dikkatini çekti, hem sempatisini topladı, hem de gazetelerde haber oldu. Ayrıca da, bu şekilci eylemler, çekinik duran işçilerin de eylemlere katılımını teşvik etti.
Eylemlerin ikinci aşamasında, işçiler üretimi dolaylı etkileyen eylemleri yapmaya başladılar. Bu arada eyleme katılan işçi sayısı hızla arttı. Servislere kadar çıplak ayakla yürüyen işçiler servislere binmeme, işe geç başlama gibi üretimi de etkileyen eylemleri yaptılar. Eylemler kitleselleştikçe ve yaygınlaştıkça üretimi etkileyen eylem türleri daha fazla hayata geçirilmeye başlandı. Tabii ki bu süreçte sendikaların da devreye girmesi ve eylemleri koordine etmesi de, eylemlere katılımı artırıcı bir etken oldu.
Üçüncü aşama eylemler, üretimi doğrudan etkileyen eylemlerdi. Örneğin, iş yavaşlatma eylemi, fazla mesaiye kalmama, işe topluca geç gitme- erken çıkma, yemek arasını uzatma gibi eylemler hayata geçirildi. Bu eylemler, koordineli ve kolektif hareket etmeyi gerektirdi. İşçiler, bunu birçok işyerinde başardılar. Üretimi doğrudan etkileyen bir diğer eylem türü “toplu vizite” eylemiydi. “Toplu vizite”, üretimi doğrudan etkileyen eylemlerin doruğudur.
Bahar Eylemleri’yle işçiler, kitlesel, kolektif hareket ederek, aynı zamanda, hak arama eylemlerine “meşruiyet” kazandırdılar.

Tarihten ders çıkarmak
Bahar Eylemleri’yle işçi sınıfı, sadece bir dönemin karanlığını yırtmadı aynı zamanda, gelecekteki işçi-emekçi kuşaklarına hak aramada meşru, demokratik, kitlesel yaratıcı eylem türlerini deneyimleyip aktardı.
Bahar Eylemleri’yle hayata geçirilen birçok eylem türü, 90’lı yıllar boyunca sendikalar tarafından hak koruma ve yeni hak kazanmada geliştirilerek, çeşitlendirilerek hayata geçirildi.
Grev hakkının TİS prosedürüne sıkıştırıldığı, etkisizleştirildiği, hatta hayata geçirilmesinin yasaklandığı süreçlerde, özellikle üretimi dolaylı ve doğrudan etkileyen meşru, demokratik, yasal eylem türleriyle Bahar Eylemleri, bugünlerde TİS süreçlerinde hak arayan metal emekçileri başta olmak üzere, yüz binlerce emekçinin yolunu aydınlatan bir deneyim olarak duruyor.  

FİKRET SAZAK
Eğitimci, Türk Metal Sendikası



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları