Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Erken Yaşta Evliliğin Sonuçları - Prof. Dr. Esin KÜNTAY
Medyada kadına ve çocuğa karşı istismar ve şiddete ilişkin haberler sıklıkla yer alıyor. Çocuk yaştaki bireyin evlenmesini özendiren, evlilik yaşını indirmeye çalışan yönelimler, kamuoyunun bu yöndeki tepkilerini de yoklamak amacıyla, belli aralıklarla alevleniyor.
Nitekim kısa süre önce kadına karşı şiddeti incelemek ve alınacak önlemleri belirlemek için bir araya gelen Meclis komisyonunda, 15 yaşında evlenebilmenin bir “insan hakkı” olduğundan söz edilerek yaş indirmeye yönelik istek yeniden dillendirildi.
ONAYLANAMAZ
Bir çocuğun, kişilik gelişim sürecinin en önemli evresinde evlendirilmesi, cinsel yönden istismar edilmesidir. Onaylanamaz. Tarafı olduğumuz BMÇHS’nin (Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme) 1. maddesi uyarınca “çocuğa uygulanabilecek olan yasaya göre, daha erken yaşta reşit olma durumu hariç 18 yaşına kadar her insan çocuk sayılır”.
Medeni Kanun’un 124. maddesi “Erkek veya kadın 17 yaşını doldurmadan evlenemez” hükmünü içerir. O nedenle, değil evlenme yaşını indirmek, erginlik yaşının 18 olması nedeniyle, bu yaşa yükseltilmesi gerekir.
Küçük yaşta evlendirilmek, kişiyi cinsel, fiziksel yönden zorlar. Duygusal açıdan istismar edilmesine yol açar. Buna rağmen çocuk yaşta evlendirilmeler, ülkemizde süregelen toplumsal bir olgudur. BMÇHS’nin önsözünde, çocuğun bedensel ve zihinsel açıdan tam erginliğe ulaşmamış olması nedeniyle, doğum öncesi ve sonrasında özel güvence ve korunmaya gereksinimi olduğu yazılıdır. O yüzden, bir çocuğun en fazla ilgi ve korunma gereksinimi olduğu dönemde evlendirilmesi, kuşkusuz onu olumsuz etkiler.
Henüz bir çocuğu geliştirip yetiştirmenin sorumluluğunu üstlenemeyecek yaşta evlendirilen biri, hamile kalırsa (ki yüksek olasılıktır) dünyaya getireceği çocuğun sorumluluğunu da tam olarak üstlenemez. Bu durum bazı soruları akla getirmektedir. Çocuk annenin, doğurduğu bebeği üzerindeki etkisi ne olacaktır? Bebeğin yaşama ve gelişme hakkını tam olarak üstlenebilecek midir?
Küçük yaşta zorla, rızası olmadan evlendirilen birinin, dünyaya getirdiği çocuğun “istenmeyen çocuk” olma olasılığı yüksektir. İstenmeyen çocuğa büyük bir yük yüklenecek, mutluluk, ilgi ve sevgiden yoksun kalacaktır. Aynı zamanda erken yaşta evlendirilen çocuk, eğitim hakkından da yoksun kalacaktır. Kuşkusuz bu sorun, evliliği öncesinde ona bu hakkın tanınmış olması durumunda söz konusudur!
Özetle bir çocuğun zorla evlendirilmesi ile cinsel istismara uğraması arasında fark olmadığı açıktır. Çocuğun zorla evlendirilmesi genelde ebeveynin elde edeceği maddi çıkar karşılığındadır. Ebeveyn, adeta mal sahibidir. Çocuğun kendisi hak sahibi olmasına rağmen, ebeveyninin hakkının konusu haline dönüştürülmüştür. Satışa sunulmuş, nesneleştirilmiştir.
KADINA YÖNELİK ŞİDDET
Kadına karşı şiddet olgusunun tartışıldığı Meclis Adalet Komisyonu’nda TCK’nin “Çocuğun Cinsel İstismarı” başlıklı 103. maddesinin hükmü göz ardı edilerek “çocuk istismarcısının affedilmesi” yolunda uzun süredir belli aralıklarla gündeme getirilen talep yinelenmiştir. 15-18 yaş grubundaki bir çocuğun cinsel ilişkide “rızası olduğu” ileri sürülemez. Aile “namusunu koruma” gerekçesiyle ve ailenin onayıyla zorla evlendirilmek, sık rastlanan durumlardır. Komisyon çalışmalarında, “evlendiler, aile birliğini kurdular” gerekçesiyle, hüküm giymiş istismarcının cezaevinden çıkarılmasının doğru olacağı ileri sürülmüştür.
Bu yöndeki talebin karşılanması durumunda hem tecavüzcü aklanmış olacak hem çocukların gelecekteki cinsel istismarı yeniden güdülendirilecektir. İstismarcısı cezadan kurtulursa çocuğun ruh sağlığı ciddi şekilde bozulur, travma yaşar. Yineleyelim, çocukluk dönemindeki bireyin tam erginliğe erişmemiş, kırılgan olması nedeniyle özel korunma ve güvenceye gereksinimi vardır. Özel korunma ve güvence yasal açıdan da korunmayı gerektirir. O nedenle, bırakın tahliye edilmeyi, fail en ağır yaptırımı hak etmektedir.
Türkiye ayrıca Çocukların Cinsel İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ni (Lanzarote) imzalamıştır. Anayasanın 90. maddesi uyarınca, usulüne göre yürürlüğe konmuş uluslararası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunların hükümlerini hayata geçirmek zorunludur. Bu antlaşmalar, kâğıt üzerinde kalmamalıdır.
PROF. DR. ESİN KÜNTAY
MİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- Bahçeli ile görüşmesini anlattı
- Soylu'dan 'Özür dileriz' çıkışı
- Ölüm nedeni belli oldu
- İşte Enes Güran'ın kolundaki ısırık izinin fotoğrafı
- 'Bundan 25 gün önce de...'
- AKP döneminde ne kadar harcanmıştı?
- İşte AKP'li belediyelerin 'etkinlik' harcamaları!
- AKP'li başkandan 'torpil' savunması
- AKP ve CHP döneminin harcama raporu!
- Biberonla tiner içirilen bebek öldü