Olaylar Ve Görüşler

Düştüğü yerden kalk(ama)mak - Ferruh TUNÇ

30 Eylül 2023 Cumartesi

Dünya, 1789 devriminin müjdelediği ya da yirminci yüzyıl başında modernleşmeyle gecikerek buluşanlar tarafından umulduğu şekliyle görece bütünleşik ve eşit uluslar ailesi olmak yerine, “gelişmiş merkez” ve “gelişmekte olan” çevre devletlerinin oluşturduğu ikili bir yapıya çok uzun süredir oturmuş durumdadır. Bu ikili yapının en önemli özelliklerinden biri, iki yakanın bir hizaya gelme olanaklarının verili ilişkiler çerçevesinde imkânsıza çok yakın olmasıdır.

TARİHSEL MODERNLEŞMEYİ SUÇLU İLAN ETMEK

Özellikle son on yıllarda, gelişmiş merkez -ya da Batı sistemi- kaynaklı olarak yaşanan küresel “çoklu kriz”le bağlantılı olarak, bu ikiliğin her iki yakasında da dinsel-etnik tutuculuklar ve aşırılıklar; yaşanmakta olan belirsizliğin asıl sorumlusu olarak tarihsel modernleşmenin ilerici, insancıl temel kavram ve kurumlarına saldırmaktalar. Onlara göre; bilim, düşünsel aydınlanma ve endüstrileşme boyutları dahil olmak üzere tarihsel modernleşme, bir bütün olarak bugün yakındığımız küresel düzenin asıl suçlusudur. Çare ise çökmüş feodal imparatorlukların ihyası, asrı saadete dönülmesi, Katolikliğin yükselmesi, kaybolan maneviyatın ve tanrısal yeryüzü düzeninin yeniden kurulması vb. olan fantezilerdir. 

KARŞI GÖRÜNDÜĞÜNÜN ASKERİ OLMAK

Sosyoekonomik olguların karmaşık nesnelliğini görmezden gelerek onlara herhangi bir zaman kesitinde öne çıkan özellikleri üzerinden kalıcı bir karakter atfetmek ve o tarihten sonra gerçekleşen her şeyi, başka türlüsü asla mümkün olamazmış gibi bununla ilişkilendirmek, sadece andığımız türden gerilek fantezi sahiplerinde rastlanan bir durum değil ne yazık ki... Tarihsel modernleşme, nasıl mutlak bir şekilde sosyalizmle sonuçlanmamış görünüyor ise bugünkü küresel neoliberalizme ulaşmasının da o ölçüde mutlak tarihsel bir kaçınılmazlık olmadığı rahatlıkla söylenebilir. Bunun aksini iddia edenler, siyasi yönelimleri ne olursa olsun, tarihi kişileştirmiş, ona yön vermek yerine onunla kavga etmeyi seçmiş olurlar.

İçinde yaşadığımız kurulu düzenin analizinden tarihsel modernleşmeye ait kökenlere ulaşılması, bu tarihsel olgunun karmaşık ve farklı gelecek seçeneklerine açık karakterine ve dahası onun hâlâ insanlığın gördüğü en büyük olumlu uygarlık hamlesi olduğu gerçeğine kör olmayı gerektirmez. Bu yapılırsa, içinde yaşadığımız zamanın, yakındıklarımız kadar memnun olduğumuz özellikler taşıdığı gerçeği de görülmemiş olur. Bugünün yakınmalarını kaçınılamaz bir tarihselliğe bağlamak, onları ortadan kaldırarak ve yerlerine olumlu seçenekler koymak çabasındaki siyasal arayışların önünde zihinsel tahkimatlar oluşturmaya çalışmak olur. Günümüz ırkçı, Avrupacı, dinci vb. her türden gerilek siyasal fantezinin yaptığı gerçekte budur. 

HAYAL KUŞATMASI VE HESAPLAŞMA

Dünyayı saran bu türden siyasal fantezilerin hem yerel hem de uluslararası bağlamda kapsayıcı bir barış, refah, özgürlük, adalet ve demokrasi hayali ile kuşatılması gerekmektedir. Bu hayalin, tarihsel modernleşmenin ana sütunları üstünde, yaşadığımız çağın gerektirdiği esaslı güncelleme ve dönüştürmelerle, yükselmesi gerekir. Ama bu sırada onun, önce ilk vatanı Batı’da, sonra ikinci vatanı ulusal kurtuluş ve sosyalizm topraklarda, neden defalarca dizleri üstüne çökertildiği unutulmamalıdır. 

FERRUH TUNÇ

ŞAİR



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları