Olaylar Ve Görüşler

Çürümüşlüğün Dayanılmaz Hafifliği - Artun DAYIOĞLU

06 Temmuz 2021 Salı

Her günün, önceki gün yaşananları unutturacak olaylara gebe olduğu ülkemizde, gündemde mafya, siyaset, iş dünyası, bürokrasi, medya ilişkileri var. Durum buyken gündemde kalmayı başaran kişinin sosyal medya hesaplarındaki takipçi sayısı, parti liderlerinin takipçi sayılarına yaklaştı. Yaptığı açıklamalarla milyonlarca insanı ekran başına kilitleyen bir organize suç örgütü lideri olması, toplumbilim açısından incelenmesi gereken bir konu. Türkiye’de yıllardır muhalefetin farklı kesimlerinin dillendirdiği çürümüşlük ve kirlenmişlik, ancak bu çürümüşlüğün içinde olan birinin açıklamalarıyla toplumun dikkatini çekti.

Bu noktada siyaset kurumunun inandırıcılığını ve toplumun tüm kesimlerine ulaşabilme kabiliyetini sorgulaması gerekir. Toplumun tavrı da kesinlikle incelenmelidir.

KURUCU FELSEFE VE DEVLET ADAMI SORUMLULUĞU

Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne çürümüş bir yönetim, yolsuzluklara alışan bir toplum, yetkilerini çıkarları doğrultusunda kullanan bir yönetici sınıf miras kalmıştır. Ancak genç Cumhuriyet ve ona inanan kadrolar, bu durumu tersine çevirmeyi amaçlamıştır. Yıl 1930, daha sonraları Sümerbank Genel Müdürlüğü ve Maliye Bakanlığı yapacak olan Nurullah Esat Sümer ve Osmanlı’da üst düzey yöneticilere rüşvet vermeye alışkın olan bir banka aracısının yaşadıkları ibretlik olay bu duruma güzel bir örnektir.

Sözü geçen aracı, Sümer’i, eski yöneticilere yaptığı şekilde yolsuzluk ağına düşürmek için yüklü miktarda para teklif eder. Sümer bu kişiye görünürde iyi niyet gösterir. Rüşveti almak için gün belirlenir. Günü gelince aracı paralarla gelir.

Tam o sırada odanın dolaplarında saklanan polisler dışarı çıkar, rüşvetçi yakalanır. Rüşvetçi gayrimüslimdir, aynı gün sınır dışı edilir.

Sümer’in, ressam kardeşinin yaptığı tablonun, bilgisi dışında Sümerbank tarafından satın alınması üzerine kardeşine söylediği sözler, Cumhuriyet felsefesini yansıtmaktadır: Ayet, sen benim kardeşimsin, canımsın. Fakat bu resim alışverişi nedeniyle kendime halel gelmesini yahut bir dedikoduya maruz kalmayı hiç hazmedemem. Faturanı geri alıp 300 lirayı iade ettim. Benim için aklıselim yol budur.”

GENÇ CUMHURİYETİN YAKLAŞIMI

Bu olay üzerine söylenecek söz yok. Genç Cumhuriyet, sayfalara sığdırmayacağımız benzer örneklerle dolu. Aynı felsefe, Havuz-Yavuz Olayı” sonrası Yavuz zırhlısına yapılacak havuz inşaatında yolsuzluk yapıldığı gerekçesiyle Osmaniye Mebusu ve Bahriye Vekili İhsan Bey’i Yüce Divan’da yargılamış, iki yıl hapis cezasına mahkûm etmiştir.

Geriye dönüp bakınca Cumhuriyetin ilk yıllarında yöneticilerin ülkemizin varlıklarına ilişkin hassasiyeti, şimdi kulağa bir masal kitabından seçmeler gibi gelmektedir.

Nereden nereye gelindiği gün gibi ortadadır. Geçmişe yapılan kısa ama ülkemize inanmamız için birçok sebep olduğunu gösteren yolculuğumuzu bitirip bugüne gelelim.

AHBAP ÇAVUŞ KAPİTALİZMİ

Türkiye’de yıllardır din destekli ahbap çavuş kapitalizmi hüküm sürüyor. Bu durum tüm toplumsal ilişkilerde eş, dost, akraba, memleket, mezhep gibi ayrımlara yol açıyor. Bir ülke için en önemli değerlerden biri olan liyakati ortadan kaldırıyor. Böylece çürüme kişisel olmaktan çıkıyor, sistemli hale geliyor.

Bu sistemin sonuçlarından biri de siyaset, bürokrasi, iş dünyası ve mafya ilişkilerinin iç içe geçmesi. Bir siyasetçinin oğlunun gemi filoları var. Bir bakan, kendi şirketi üzerinden kendi bakanlığına mal satıyor. Bazı milletvekillerinin, belediye başkanlarının adı, mafyayla, yolsuzlukla anılıyor. Bunlar maalesef kabul edilir, alışılır hale geldi.

Peki adı geçen kişilerin açıklamaları tatmin edici mi? Değil. İddialar sürerken adaletteki çöküş bir kez daha gün yüzüne çıkıyor.

İddiaları araştıran yok. Adı geçen kişiler soruşturulmamanın, yargılanmamanın dayanılmaz hafifliğini  hissediyorlar. Çürüme, hız kesmeden sürüyor.

ARTUN DAYIOĞLU



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları