Olaylar Ve Görüşler

Cumhuriyetin şeker fabrikaları - Halit PAYZA

08 Nisan 2022 Cuma

Osmanlı’nın 1840 ve 1889’da girişimde bulunduğu ancak gerçekleştiremediği şeker fabrikalarını cumhuriyet kurdu. Türkiye’deki ilk şeker fabrikası “Uşak Terakki Ziraat Türkiye Anonim Şirketi” adı altında 6 Kasım 1925’te Uşak’ta kuruldu. Uşak Şeker Fabrikası, Uşaklı Molla Ömeroğlu Nuri Şeker’in girişimleriyle 17 Aralık 1926’da üretime geçti. 

Nuri Şeker’in oğlu Muhsin Şeker anılarından babasının fabrikanın kurulmasına öncülük etmeden önce şekeri evde imal etmeye başladığını yazar: “Köyde yetişen pancarı şehirdeki evimizde kazanlara koyup kaynatıyor, kabuklarını soydurup rendeletiyor, ağaçtan yapılmış sıkma makinemizde sıkıp elde edilen şerbete kireç ayranı katıyor, sabaha kadar öyle bırakıyordu. 

Sabah, kireci altına çökmüş şerbeti bulandırmadan başka kazanlara aktarıyor ve bundan köpük helvası yapıyordu... Ben, yapılan bu helvaları pazara götürür, bağıra-bağıra satardım, şehirlisi, köylüsü kapış kapış alırlardı.” Muhsin Şeker aynı yerde şunları da yazar: “Babam bununla yetinmedi. Sayısız deneylerden sonra, pancar kokusu alınmış koyu şerbet elde etti, bu revakı dükkân dükkân gezdirdi, ‘İşte dedi, bu şekerin koyu şerbetidir. Bir şeker fabrikası yaptıralım, tarlalarımıza bol bol çükündür ekelim, hem paralarımız Avrupa’ya gitmesin, hem de çoluk - çocuk, milletimiz bol şeker yesin’. Anlaşılıyordu ki fabrika, babam için ölümsüz bir amaç olmuştu.” 

Aynı tarihte kurulan Eskişehir ve Turhal şeker fabrikalarıyla, Cumhuriyetin kurduğu şeker fabrikalarının sayısı önce on beşe çıkar, daha sonra katlanarak artar. 1996 yılı temel alınacak olursa Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi’nin verilerine göre şeker fabrikası sayısı 54’tür.

ÇORAK TOPRAKLARDAN BİTEK TOPRAKLARA

Şeker fabrikaları çorak topraklar üzerinde yükselir, verimli şeker pancarı tarlalarının oluşumunu gerçekleştirirken, kapalı bir yaşam süren yöre insanı da cumhuriyetle birlikte gelişip dönüşerek açık toplum haline gelir. Toprağa şeker fabrikalarının kazıklarının çakılmasıyla birlikte başlayan serüven, geri bıraktırılmış toplumu aydınlatarak dönüştürmekle kalmaz, karasabanla yapılan tarımı da kurak topraklara, ihmal edilmiş ovalara da getirdiği bereketle değiştirir, yeni yaşam olanakları sağlar. 

Makineli tarıma geçilir, köylüye iş makineleri armağan verilir, toprak emekçisi, fabrika emekçisine dönüştürülür. Cumhuriyetin şeker fabrikaları sadece makinelerden ve binalardan oluşmaz, okulları, hastaneleri, sinema, spor solanları, sosyal tesisleriyle kurulduğu yöreleri ortaçağın karanlığından çıkarır, çağdaş yaşam olanakları sağlar. 

Köy emekçisi fabrika emekçisine dönüşür, kimya mühendisleri, elektrik mühendisleri, makine mühendislerini ve diğer elemanları yetiştirir. Fabrikada yaşanılanlar arasında hem saygı hem de karşılıklı sevgi vardır. İş saatlerinde amir/memur/işçi ilişkisi, iş saatleri dışında eşit/arkadaş/dost ilişkisine dönüşür. 

Ne yazık ki bu ütopya günümüzde distopyaya dönüşmüş durumda. Şeker fabrikalarının özelleştirilerek satışı şeker üretiminden vazgeçmek, şekeri dışarıdan satın almak anlamına geliyor. Türkiye üretimden çok tüketim toplumu niteliğindedir ve şeker üretmek için pancardan başka çaresi yoktur. 

DİSTOPYAYA DÖNÜŞEBİLECEK ÜTOPYA 

Pancardan vazgeçen Türkiye yüksek fruktozlu mısırdan elde edilen mısır şurubuna teslim olmak üzere. Mısır şurubu üretimi ABD’nin tekeli gibi, üstelik mısır şurubu genetiği değiştirilmiş mısırdan elde ediliyor. Şeker fabrikalarının satılarak özelleştirmesi, şekerin pancardan değil aynı anda hem yem hem benzin üretiminde kullanılan hem de fruktoz şekeri üretilen ve insan sağlığı üzerinde olumsuz sonuçlar oluşturan GDO’lu mısırdan üretilmesi anlamına gelecek. 

Fransa, İngiltere, Hollanda gibi ülkeler nişasta bazlı şeker tüketimini ve üretimini yasaklamış durumda, bizde ise aksine serbest bırakılıyor. Şeker Yasası nişasta bazlı şeker kotasını yüzde 10 olarak belirlemiş olmasına karşın, Bakanlar Kurulu’na bu oranı yüzde 50 arttırma yetkisi tanıyor. Bakanlar Kurulu şimdiye değin oranı sabit tutmadığı, düşürmediği gibi sürekli artırdı. 

Bu artış 2011’de yüzde 35, bir sonraki üretim dönemi için yüzde 25. Kimi uzmanlar bu kotanın da kaldırılarak şeker piyasasına nişasta bazlı şekerin hâkim olabileceğini ileri sürüyorlar. Kuşku yok ki bundan tüketiciler kadar, yaşamını pancara bağlamış üreticiler de olumsuz yönde etkileniyor. Cumhuriyetin yoktan var ederek gerçekleştirdiği şeker fabrikaları bugün o güzel günlerini ardında bırakarak...

HALİT PAYZA

YAZAR



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları