Olaylar Ve Görüşler

Cumhuriyet değerlerinin bilince dönüşmesi - Prof. Dr. Ulaş KAPLAN

24 Haziran 2023 Cumartesi

Uğur Mumcu katledildiğinde Cağaloğlu’nda toplanan kalabalığa seslenen İlhan Selçuk’un ana mesajı şuydu: Mumcu’nun, uğruna canını verdiği ilke ve değerlerin “bilincimizde ışıması” gerekiyor. 

Yine o yıllardaki başka bir konuşmasında Selçuk, gençliğinde Atatürk’ü duygularıyla sevdiğini, yetişkinliğinde ise aklıyla, bilinciyle sevdiğini söylemişti.

2014 seçimlerindeki hesabı sorulmayan –yani “tıpış tıpış” ödüllendirilen– “çatı aday” fiyaskosu 2023 seçimlerinde farklı bir ambalaj altında yinelendi. Cumhuriyet değerlerini temsil eden seçeneklerden yoksun bırakılan halkın içine düştüğü durum Selçuk’un mesajının önemini ortaya koymuştur. İlke ve devrimlerin on yıllardır hisler ve sloganlar düzeyinde kalması, kitlelerin bilinciyle bütünleşmemesi emperyalizmin ekmeğine yağ sürmeye devam etmektedir. Yüreğinde Atatürk olan halk, seçeneksizliğin kısır döngüsüne makûm edilmiştir.

Emperyalizm, iç ve dış mihrakları yoluyla oynadığı her türlü oyuna karşın Atatürk sevgisini Türk ulusunun kalbinden söküp çıkarmayı başaramamıştır. Buna karşılık sevgi, bilince ve eyleme dönüşmedikçe kırılgandır, belirsizdir, sömürülmeye açıktır. Halk bu yüzden “Allah ile aldatılmak” ve “Atatürk ile aldatılmak” arasında sıkışıp kalmıştır. Kurgulanan oyunlar kime hizmet ediyor? Günümüzde demokrasi kisvesi altındaki neoliberal tutum ve söylemlerle sergilenen bu tiyatronun ana muhalefet sahnesi iktidar sahnesinin yanında sütten çıkmış ak kaşık değildir.

Ana muhalefet liderine karşı seçim sonrası muhalif medyada başlayan eleştirilerin çoğunluğu sonuç odaklıdır; sanki seçim yenilgisi, temel sorunların sadece bir sonucu değil de asıl sorunmuş gibi... Bu yeni yaylım ateşindeki eleştiri okları arasında altı oktan herhangi biri var mı? Karşıdevrimci çizgiye doğru, yıllardır desteklenmiş olan “eksen kayması” hâlâ göz ardı edilmektedir. Sorunların kökenine inmeden değişimden dem vurmak kozmetik değişiklik dışında ne vaat ediyor?

Sahte çözümler, bariz çözümsüzlükten daha tehlikelidir. Çözümsüzlük ortamındaki arayış, zaman içinde doğmayı bekleyen köklü çözüme olanak tanıyabilir, gerçeklerle yüzleşme istenci güçlenirse. Sahte çözümün zafer sarhoşluğu ise bireyleri ve kitleleri, çözüm bulunmuş gibi kandırıp uyuşturarak temel sorunları derinleştirir. ABD’deki Obama ve Biden iktidarları bunun yakın tarihteki çarpıcı örnekleridir. 

Üniter devlet öncesindeki 1921 Anayasası’nı överek idealleştiren bir “mutabakat” zemininde siyasal İslamcılarla kurulacak neoliberal iktidar neyin çözümüydü? Kemalizmi ırkçılık olarak gören zihniyeti yücelten bir partinin zaferi, geçici bir duygusal rahatlama sağlasa da çözüm olabilir miydi? Halkın içinden, gerçek çözüme öncülük yapacak bir “kritik kütle” gerekiyor. “Ulusalcı” diye bir niteleme kullanılarak marjinalleştirilmiş olan altı ok; yani cumhuriyetçilik, halkçılık, laiklik, milliyetçilik, devletçilik ve devrimcilik nasıl kadrolar ve uygulamalar gerektiriyor? Cumhuriyet ilke ve devrimleri, halkın bilincinde ışımayı bekliyor.

PROF. DR. ULAŞ KAPLAN

LESLEY ÜNİVERSİTESİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları