Olaylar Ve Görüşler

Çankaya’nın iftiracısı kim?

26 Ocak 2016 Salı

Haberlerinden ötürü yargılanan ve tutuklanmasalar bile ceza alan Türkiyeli gazetecilerin davalarına ilgili AİHM kararları emsal teşkil edecek...

Tarih 7 Ekim 1990: Avusturya Özgürlük Partisi Başkanı Jörg Haider, İkinci Dünya Savaşı’na katılan Alman askerlerini yücelten bir konuşma yaptı. Konuşmada, demokratik toplumu inşa ettikleri için hepsine minnettar olunması gerektiğini söyledi. Bunun üzerine Viyanalı gazeteci Gerhard Oberschlick, Haider’in konuşmasını eleştiren bir yazı kaleme aldı. Oberschlick’in yazısının başlığı söyledi:

“Nazi değil, geri zekâlıdır”

Tarih 26 Nisan 1991: Avusturya Özgürlük Partisi Başkanı Haider, yazısının başlığından ötürü Oberschlick’a hakaret davası açtı. Ayrıca gazetenin ilgili sayısına derhal el konulması için de başvurdu. Bunun üzerine 23 Mayıs 1991’de Viyana Bölge Ceza Mahkemesi Oberschlick’ı, Haider’e hakaretten suçlu buldu ve hapis cezasına çarptırdı. Oberschlick karar aleyhine temyiz başvurusunda bulunduysa da Viyana Temyiz Mahkemesi Oberschlick’in itirazını kabul edilemez ilan etti. Mahkemenin görüşüne göre başvuru sahibinin makalesindeki “geri zekâlıdır” kelimesi kesinlikle rencide edici olarak değerlendirildi.

Tarih 1 Temmuz 1997: Oberschlick Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu... Avusturya hükümeti şu savunmayı yaptı: Geri zekâlı sözcüğü bir düşünce açıklaması değil, hakarettir. AİHM, Oberschlick’in yazısının ifade özgürlüğünün sınırları içinde kaldığına, dolayısıyla Avusturya’nın 10. maddeyi ihlal ettiğine karar verdi. Ayrıca mahkeme kararında ifadelerin bir olguya dayanması, aslı, temeli olması durumunda belli dereceye kadar abartılı ve provokatif olabileceğini güvence altına aldı.

Mahkeme daha önce 1986 tarihli Lingens kararında, politikacının yalnızca politik sebeple eleştirilmesine değil, özel yaşamlarının sorgulanmasını da korumaya almıştı. Mahkemeye göre, bir politikacının siyasi, ekonomik, dinsel ilişkilerinin, aile içinde eşine ve çocuklarına karşı tavırlarının ortaya çıkarılması ve eleştirilmesi doğal kabul edilmiştir. Mahkeme sıradan bir kişi bakımından özel yaşamın gizliliği hakkı görülebilecek bu konular, ülke yönetiminde sorumluluk üstlenen kişiler bakımından öğrenilmesi ve araştırılmasında kamu yararı olduğuna hükmetmiştir.

AİHM’nin, Türkiye ile ilgili vermiş olduğu bir karar ise şöyledir: Yıl 1995... Eski ANAP milletvekili Ekrem Pakdemirli, otoyollar davasından arkadaşlarını Yüce Divan’a gönderen dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i “yalancı”, “iftiracı”, “Çankaya’nın şişmanı” gibi sözlerle eleştirir. Bunun üzerine Demirel, hakaret davası açar. Mahkeme, Pakdemirli’yi 5 milyar lira gibi o dönem rekor bir tazminata mahkûm eder.

Tarih 25 Mayıs 2005: AİHM, Pakdemirli’yi Türkiye aleyhine açtığı davada haklı bulur. AİHM kararında, politikacılara yönelik eleştiriye karşı ceza davası açmayıp tazminat davası açılarak da ifade özgürlüğünün ihlal edilebileceği savununa varır. Türkiye’yi 87 bin 353 Avro tazminata çarptırır.

İç hukuktan üstün
Milletlerarası hukuk iç hukuktan üstündür. Örneklerden görülebileceği üzere, demokratik hukuk devleti olmanın gereği olarak milletlerarası hukuk kendisiyle çatışan iç hukuk kuralını ortadan kaldırmaktadır. Avusturya gibi, Türkiyede demokratik hukuk devleti olarak Birleşmiş Milletler Kişisel ve Siyasal Uluslararası Haklar Sözleşmesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni kabul etmiştir. Bilinmelidir ki, yaptıkları haberden ya da attıkları manşetten ötürü yargılanan ve tutuklanmasalar bile ceza alan Türkiyeli gazetecilerin davalarına da bu kararlar emsal teşkil edecektir.

Yarın benzer şey başka gazetecilerin başına geldiğinde, Oberschlick davasında olduğu gibi, AİHM’nin Türkiye aleyhine vereceği kararlar milletlerarası hukukta emsal oluşturacaktır. İşte o zaman geldiğinde Haider gibi, gazetecileri mahkûm ettirenler dünya hukuk tarihinde kara bir leke olarak anılacaktır.

ORBAY SOYDAN
Gazeteci



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları