Olaylar Ve Görüşler

Bunlar hep tiyatro! - Hakan ÖZTOP

27 Mart 2022 Pazar

Eski Yunanda “seyircilerin oturduğu yer” anlamına gelen tiyatro, “Bir hikâyeyi, sahne olarak ayrılmış bir yerde, oyuncuların söz ve hareketleriyle canlandırma sanatı” olarak tanımlanmaktadır.

Günümüzde sahnede oynanmak üzere yazılan eserler de “tiyatro”, “oyun” veya “piyes” olarak adlandırılmaktadır. Sahnede oynanmak üzere yazılan eserlere genel olarak “dramatik metinler” de denir. Dramatik metinlerin merkezinde bir olay ve bu olaya katılan kişiler yer alır.

Bu tür metinler “serim, düğüm, çözüm” bölümleri ile ifade edilen üç evrede gelişir. Serim bölümünde, olaylara katılan kişilerin kimlikleri, olayla ilgileri ve konunun ne olduğu ortaya konulur. Düğüm bölümünde kişiler arasındaki çatışmalar sergilenir ve izleyicide merak duygusu uyandırılır. Çözüm, olaydaki çatışma ve sorunların bir sonuca ulaştırıldığı bölümdür.

SHAKESPEARE’DEN UYARI

Tanımla yola çıkarken hiç tiyatroya gitmemiş siyasilerin “Burada bir tiyatro dönüyor!”, “Ne tiyatro yapıyorsun!”, “Amma tiyatro çevirdiniz!” gibi anlatımlarla sanki tiyatro, kötü bir şey yapılan yer ya da öğe olarak halka sunuluyor. Zaten kültüre ulaşmada sıkıntılar yaşayan halkın tiyatroya bakışı da ister istemez etkileniyor.

İngiliz tiyatro adamı William Shakespeare’in Hamlet’inde söylediği bir bölüm şöyledir: “Verdiğim parçayı, ne olur, dediğim gibi, rahat, özentisiz söyle. Çünkü birçok oyuncu gibi söz parlatmaya kalkacaksan, mısralarımı şehrin tellalına okuturum daha iyi. Elini kolunu da havalara savurma öyle; ölçüsünde, tadında bırak her şeyi. Duyduğun coşkunluk bir sel, bir fırtına, bir kasırga gibi de olsa, onu dindirecek bir hava bulmalı, buldurmalısın. Doğrusu, yürekler acısı geliyor bana gürbüz bir delikanlının takma saçlar sakallar içinde, bir acıyı yüreğini paralarca, didik didik ederce bağırıp halkın kulaklarını yırtması; halk ki çoğu kez; anlaşılmaz, dilsiz oyunları, gürültü, gümbürtüyü sever. Bir oyuncu Termagant’ın kendisinden daha yaygaracı, Nemrut’tan daha Nemrut oldu mu, hak ettiği şey kırbaçtır bence. Bu hallere düşme, rica ederim.”

Tiyatro olan biteni size sunar; iyilerin iyiliklerini, kötülerin kötülüklerini... Sonuçta buradaki savaşta da iyilik kazanmalıdır. Bazı oyunlar kötü sonuçla da bitebilir. Yorum izleyiciye kalır. Tam bunları düşünürken sanatta, kültürde, bilimde, tiyatroda, balede, müzikte çok değerli yazarları olan ülke yönetimi birden bir savaş çıkardı insanlara saldırdı ve onları dünyanın gözü önünde katletmeye devam ediyor. Dünya bu trajediyi izliyor. 

BİR DÂHİ...

 “Yurtta sulh cihanda sulh!” diye boşuna dememiş Mustafa Kemal Atatürk! Devletler hukuku ve diplomasi eğitimi tecrübesi almamış, kendi insanıyla yurdunda barışı öngörmeyen toplumlar, sürekli mücadele etmeye ve yıkımlar görmeye mahkûm olur. Atatürk aynı zamanda; emperyalizm ve gericiliğin yeryüzünden silinmesi gerekliliğini de belirtmiştir. Böyle bir ilerici görüş, uzak çağlara bile uzanmaktadır. Bununla birlikte, sanata önem ve yaygınlık sağlanmasını öngörmüştür. “Sanatsız kalan bir milletin yaşam damarlarından biri kopmuş demektir” diyerek sanat ve kültüre önem verilmesini belirtmiştir. Bir vatan kendi kurduğu devrim ilkelerini hiçe saymakta ve giderek yok etmektedir.

Biz tiyatro sanatı icracıları bu durumu ortaya koyuyoruz. Yorumu sizlere bırakıyoruz. İlk tiyatro kişiliklerimizden Tomas Fasulyeciyan’ın tiradıyla bitiriyorum. “Zaten aktör dediğin nedir ki? Oynarken varızdır, yok olunca da sesimiz bu boş kubbede bir hoş seda olarak kalır. Bir zaman sonra da unutulur gider. Olsa olsa eski program dergilerinde soluk birer hayal olur kalırız.

TİYATRO O ZAMAN YAŞAR

Görooorum, hepiniz gardoroba koşmaya hazırlanıorsunuz. Birazdan teatro bomboş kalacak. Ama teatro işte o zaman yaşamaya başlar. Çünkü Satenik’in bir şarkısı şu perdelere takılı kalmıştır. Benim bir tiradım şu pervaza sinmiştir. Hıranuşla Virginia’nın bir dialoğu eski kostümlerden birinin yırtığına sığınmıştır. İşte bu hatıralar o sessizlikte saklandıkları yerden çıkar, bir fısıltı halinde sahneye dökülürler.

Artık kendimiz yoğuz. Seyircilerimiz de kalmadı. Ama repliklerimiz fısıldaşır dururlar sabaha kadar. Gün ağarır, temizleyiciler gelir, replikler yerlerine kaçışır... Perde!”

27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü kutlu olsun!

HAKAN ÖZTOP
OYUNCU



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları