Olaylar Ve Görüşler

Biyoteknoloji kıskacındaki Ömerli su havzası tehlikede - Prof. Dr. Bekir S. Kocazeybek

13 Eylül 2024 Cuma

İstanbul’da şebekeye verilen  ortalama 3.5 milyon m3/günlük içme suyunun neredeyse yarısını sağlayan, ayrıca 2023’te İstanbul’a verilen su miktarının yaklaşık 550 milyon m3/yıllık’ünü temin eden, su biriktirme hacmi olarak 235 milyon m3 ile ilk sırada ve su verimi bakımından 220 milyon m3 ile Melen Barajı’ndan sonra ikinci ham su kaynağı olan Ömerli ham su havzası bu sıralar eğer kuruluşuna izin verilirse (ki Çevre Bakanlığı’ndan ÇED raporu aldığı biliniyor) ciddi bir çevre kirlenmesi tehdidiyle karşı karşıyadır. Ayrıca İstanbul Valiliği’yle ilintili bir yardımlaşma derneğinin üyelerine konut sağlama girişimi nedeniyle Alibey Barajı da benzer tehdit altındadır. (Olası Kanal İstanbul projesi de Sazlıdere içme su kaynağını ortadan kaldırmaktadır).  

HALK SAĞLIĞI TEHDİDİ

Bu tehditler içinde özel bir kuruluşun biyoteknolojik temelli ihtisas organize sanayi bölgesi (OSB) kurma girişimi halk sağlığı yönünden daha önemli ve ciddidir. Kuruluşun oluşturduğu OSB’nin yeri Ömerli havzası uzun mesafe koruma altında olup planlı sahada ve kısmen de dere ıslahı ve işletme alanında kalmaktadır. Ayrıca, bu alanın İBB meclis kararıyla (15.06.2009/103 sayılı) çevresel sürdürebilirlik açısından kritik önemi olduğu ve korunacak alan lejantında kaldığı bildirilmiştir. Bu özel kuruluşun OSB’de yüzde 45 sağlık alanında 72 firma ile yüzde 25, gıda tarım ve hayvancılık sektöründe 40 firma yüzde 20, endüstriyel alanında 32 firma ve yüzde 10 çevresel sektörde 16 firma ile faaliyet göstereceği bildirilmiştir. 

Sağlık alanında ilaç üretimi başı çekmekte, diğer sektörlerde de kozmetik, kişisel bakım, medikal sarf malzemeleri ile teşhis ve görüntüleme cihazları, dişçilikle ilgili alet ve cihazlarının üretimi, endüstriyel temizleyiciler ve çevre sağlığı ilaçları dikkati çekmektedir.

Ömerli havzasında mevcut ham su kapasitesi ile biyoteknoloji temelli OSB kurulması ekseninde yarar-zarar dengesindeki kararımız ne olmalıdır? Tabii ki yaşam hakkını ve halk sağlığını önceleyen bir yaklaşım temel paradigmamız olmalıdır. 

Üretilecek ürünlerin birçoğu ithal edilmektedir, bunların ulusal düzeyde üretilmelerinin daha ekonomik olabileceği düşünülebilir. Kaldı ki biyoteknolojik temelli ürünler (insülin, akıllı kanser ilaçları, COVID-19 genetik bazlı aşılar vb.) ilk anda hem insan sağlığı hem de ülke ekonomileri için karşı çıkılamaz gibi görünse de beraberinde insan sağlığını tehdit edici unsurları da içermektedirler. Bu tehditi oluşturan başlıca faktörler OSB faaliyetleri sırasında biriken atık sular ve atıklara ilişkin depoların varlığıdır. 

SÖZ KONUSU RİSKLER

OSB’lerin tesis ve depolarında herhangi bir olumsuzluk, örneğin; şiddetli yağışa bağlı taşkınlar, atık su arıtma tesislerinde veya depolama alanlarındaki kaza, patlama, deprem gibi sebeplerle atık suların kot farklılığı (OSB 180-200 kotta, Ömerli ham su kaynağı ise 62 kottadır) nedeniyle OSB kaynaklı toksik madde ve mikro kirleticiler en geç üç saatte ham su içeren göle ulaşabilecektir.

Göle ulaşabilecek maddelere karşı denizlerde olduğu gibi bir müdahale yapılamamaktadır. Göl kapalı bir alan olduğundan diğer su alanlarıyla bağlantısı yoktur. 

İSKİ’nin mevcut atık su arıtma prosesleri göl suyuna karışabilecek toksik madde ve mikro kirleticileri (ilaç, protein ve her türlü imalat ara ürünlerinden kaynaklanan Benzen, Aseton, Toluen, İzobutonol, N-butil, gibi halojenler, Akrilamid, Polinükleer Aromatik Hidrokarbonlar/PAH gibi molekülleri) arıtma özelliklerine sahip değildir.

Kurulacak OSB’de üretimi amaçlanan ve sayıları binler düzeyinde ilaçlar, serumlar, pestisit vb. organik yapay kimyasalların toprağa karışması veya bir afet halinde Ömerli ham sularına ulaşması halinde bu kimyasalların su kaynağında tespiti ve izlenmesi çok zor olacak hatta olanaklı değildir.  

Sonuç olarak OSB’nin bazı getirileri olsa da oluşturacağı çevresel kirlenmenin insan sağlığı ve çevre sağlığı bakımından önemi göz ardı edilemez. Bu tip bir OSB’nin faaliyetlerinden tıbbi medet umarken diğer taraftan OSB’den ham suya ulaşabilecek toksik maddeleri ve mikro kirleticileri içeren suların tüketilmesiyle gelişebilecek kanser vakalarının yıkımı daha fazla olacaktır. 

Önceliğimiz bireylerin hasta olmamasını sağlarken içme sularımız ile çevreyi korumak ve ayrıca insanlarımıza sağlıklı su verebilmek de olmalıdır. Bu suların tüketilmesinden sonra gelişebilecek hastalıklara dönük OSB’lerden üretilecek ilaçların kullanımının akılcı sağlık hizmeti bakımından maliyet-etkinlik analizi yapılmalıdır. Zira öncelikle kanser ve benzeri kronik hastalıklara neden olabilecek faktörleri ortadan kaldırmayı amaçlamalı ve hasta olduktan sonra tedaviye göre bunun daha öncelikli olduğunu düşünerek strateji geliştirmeliyiz. Kısacası biyoteknolojiye evet ancak ham su havzalarında asla.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları