Olaylar Ve Görüşler

Biat mı, demokrasi nöbeti mi?

03 Ağustos 2016 Çarşamba

Hukukçu Prof. Faruk Erem, “Bir Ceza Avukatının Anıları” kitabında “Suçluyu kazıyın altından insan çıkar” sözü ile hümanist bir yaklaşımı düşünce dünyamıza yansıttığından beri, köprülerin altından çok sular aktı...

Bugün geldiğimiz nokta, mizahçı Metin Üstündağ’ın söylediği “Her yurttaş, bir suç uydurulana kadar masumdur!” deyişindeki distopik tablodur. 15 Temmuz askeri darbe girişiminin halkın karşı duruşu ile engellenmesi, “Demokrasi nöbetleriyle” meydanların halk tarafından doldurulması, biçim olarak demokrasi yolunda ileri bir aşamayı gösterme yanılgısını oluşturmaktadır.

Çelişkiler
Bu ileri yanılsama, kendi içinde mantığın sınırlarını zorlayan çelişkileri de beraberinde taşımaktadır. Şöyle ki, “OHAL”in ilan edilmesi ve ‘İnsan Hakları’nın askıya alınması da kitle tarafından demokrasi olarak algılanmakta ve aynı coşkuyla karşılanmaktadır. Kovboy filmlerinin vazgeçilmez klişe sahnelerindeki gibi “idam isteriz” çığlıkları “Milli İrade”nin demokratik talebi olarak görülmektedir.
Türkiye’nin 1954 tarihinde imzaladığı AİHS’nin eğitime ayırdığı 26. maddesi: “Herkes eğitim görme hakkına sahiptir. Eğitim parasızdır; hiç değilse ilk ve temel eğitim aşamalarında böyle olmalıdır. İlköğrenim ve eğitim zorunludur. Teknik ve mesleki öğretimden herkes yararlanabilmelidir. Yükseköğretim, diğerlerine göre herkese tam eşitlikle açık olmalıdır. Eğitimin amacı, insan kişiliğinin tam ve özgürce gelişmesi, insan hak ve özgürlüklerine saygının güçlenmesi olmalıdır” demektedir, şimdi içinde bulunduğumuz kaosun şifrelerini çözmemiz kolaylaşmakta değil mi?
Eğitim hakkının eşitsizliğe yol açan yapılanması ve cemaatlerin karanlık koridorlarına terk edilen çocukların, bir gün silahlı kalkışma ile demokrasiye son vermek istemesi kaçınılmazdır. Kendi cemaatlerinin dışındaki insan yaşamlarının değersiz görülmesi, yıllarca aldıkları eğitim ve öğretimden kaynaklanmaktadır, bugün bunu kabul etmemiz gerekmektedir.

AİHS’nin askıya alınışı
Demokrasi nöbeti tutan kitle, askıya alınan AİHS’nin; “Yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır. Hiç kimse keyfi olarak tutuklanamaz, alıkonamaz ya da sürülemez. Bir suç işlemekten sanık herkes, savunması için kendisine gerekli tüm koşulların sağlandığı açık bir yargılanma sonucunda yasalarca suçlu olduğu saptanmadıkça suçsuz sayılır. Hiç kimse keyfi olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılamaz” maddelerinin kendileri için ne ifade ettiğini biliyor mu?

Biat ritüeli mi?
Vatan ya da demokrasi nöbetinin biat ritüeline dönüştüğü inkâr edilebilir mi? Siyasilerin söylemleri, insanların sloganları evrimin bu yönde olduğunu göstermektedir. Şimdilik bir suç uydurulana kadar her yurttaş masumdur evet! Muhalif olup eleştirmeyeceksin düşünmeyecek ve sorgulamayacaksın. Liderin senin yerine düşünecek, senin adına doğru kararları alacaktır. Senin için ormanlar yok olacak, yaratılan ranttan kırıntılara razı olacaksın. Olmadı, anılarını inkâr edecek, kentsel dönüşüm yalanlarından köşeyi dönme hayallerine sarılacaksın. Kömür madenlerinde, inşaatlarda ve tüm iş kollarında iş güvencesiz çalışıp, güzel güzel öleceksin. Sendikalarının kapısının kilitlenmesini, kiralık emeğini modernleşme sanacak “Allah devlete zeval vermesin” tevekkülüne gömüleceksin. Otuz gün gözaltına alınmak, savunma hakkının engellenmesi, aylarca tutuklanman, işinden nedensiz kovulmak, okuduklarının yasaklanması, mahremiyetin “OHAL” sınırları içindedir ve “AİHS” askıya alınmıştır. Sıranın kime geleceği bilinmeyen bir “Rus ruleti” gibi olduğu akşamlarda nöbet tutmaya devam edeceksin.

BAYRAM SARI
Yazar



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları