İnsanın büyük bir serveti olması neye yarar, bu servet eğer onu susturup köleleştiriyorsa.

Bilim insanı, yargıç, rektör, olmak neye yarar, eğer bu bilgiler onu makam, menfaat, para uğruna susturup sessizleştiriyorsa.

Köşe yazarı, medya patronu, yazar, çizer, sanatçı olmak neye yarar, eğer bu imkânlar, onu makam, menfaat, para uğruna susturuyorsa.

Cumhuriyet değerlerinin yok olmasına karşı gelmeyen sözde aydınlar, Atatürkçü olduklarını söyleseler neye yarar, kendilerini ve sahiplendikleri makamı korumak, onları böylesine korkutup suskunlaştırıyorsa.

Türkiye Cumhuriyeti, büyük zorluklarla kurulduğunda Cumhuriyetin lider kadrosu, bilimi ve aydınlığı seçmişti. Ne yazık ki izleyen yıllarda ülkemizi yönetenler, çok farklı davrandılar. Gericiliğin, bağnazlığın hizmetinde oldular. Türk milletini Araplaştırmaya çalıştılar. Çağdaş, laik Cumhuriyete olan düşmanlıkları, kin ve nefretle bütünleşti. Emperyalist güçlerle işbirliği yaparak dini değerleri sömürdüler.

UMUTSUZLUK VE CEHALET

“Hiç insan öldürmediği halde, bir katilden daha cani insanlar gördüm. Toplumun umudunu öldürenleri gördüm” der Dostoyevski. “Cehalet, ayrıcalıklı sınıfın elinde, ustaca kullandığı bir silahtır” der Marx.

“Cehalet asla sorgulamaz, daima yargılar. Cehalet öğrenmez, yalnızca inanır. Cehalet, asla hoşgörmez, hep katleder” diye de ekler.

Oysa Cumhuriyetin eğitim felsefesi, kişinin hiçbir eleştiri ve düşünceye yer vermeyen öğretilere, dogmalara körü körüne bağlanması değildi. Doğruyu, akıl, mantık ve bilimle bulmak için araştırmasıydı. Cumhuriyet aydınlanmasının tüm değerleri, yapıtaşları birer birer yok edildi. Bu nedenle 2021 Türkiyesi kuralsızlık, ilkesizlik, kirlilik ve karmaşa içinde belirsizliğe doğru gidiyor. 

Fakat şunu hiç unutmayalım, halka ihanet edenler, umudumuzu, ideallerimizi, Cumhuriyet ışığını asla yok edemezler. Ülkemiz, Atatürk Devrimlerini ve aydınlığını yaşamıştır.

Cumhuriyet karşıtları, ortaya çıktıkları gibi bir gün yok olup gideceklerdir...

GÜLSEVEN GÜVEN YAŞER

ÇAĞDAŞ EĞİTİM VAKFI ONURSAL BAŞKANI