Olaylar Ve Görüşler

Atatürk’ün ‘koliba’sı - Nazım MUTLU

06 Ekim 2021 Çarşamba

O, öyle dermiş oraya, Selanik Türkçesinde dendiği gibi “koliba”. “Kulübe” değil, “koliba”. 

Küçük bir yeşil alan burası, park. Girişte “Söğütözü Atatürk Evi” yazısı var, bir Atatürk portresiyle yan yana. İçeriye doğru yürüyünce sağda üç dört metre arayla yan yana duran iki kulübe görülür. Küçük küçük, 5-6 metrekare büyüklüğünde her biri. 

Söz konusu “koliba”ların 1930’lardaki durumunu, tarihçi ve iktisatçı Şevket Süreyya Aydemir’in kendi yaşamöyküsünden yola çıkarak 1959 yılında kaleme aldığı ünlü Suyu Arayan Adam’da anlatmıştır.  

GÖRÜNÜMÜ DEĞİŞSE DE...

Aydemir, şimdilerde yanı yöresi hem dikey hem yatay biçimde kat kat beton yığınlarıyla kaplı bu bölgedeki kulübeyle Atatürk’ü gördüğü anı ise şöyle betimler:

“Bir gün gene bir kafile göründü. 

Ben gene kendi kulübeme çekildim. Otomobiller Söğütözü çardağı önünde durdular. Biraz uzaktan görebildiğime göre yanındakiler dil ve tarih işlerinde çalışan arkadaşlarıydı. Bunların çoğunu tanırdım. Herhalde gene dilden, tarihten konuşacaklardı. 

Bir süre geçti. Güneş, vahanın batı çevresini teşkil eden alçak sırtlar üzerine iniyordu. Nihayet ufka yaklaştı. Batı yönü, bir yayla gurubunun renk renk şehrayini içinde yanıyordu. 

Tam o sıralarda birinin, vahanın son yeşillik sınırlarından çıkarak üzerinde güneşin son ışıkları kaynaşan batı sınırlarına doğru ilerlemeye başladığını gördüm.

Oydu. Yalnızdı. Arkasından onu takip eden köpeği, etrafında geniş kıvrımlar yaparak dolaşıyor, bazen ona yaklaşıyor, bazen ondan uzaklaşıyordu. Elleri cebindeydi. Gövdesi biraz öne eğikti. Belki biraz düşünceliydi. Yavaş adımlarla, güneşin ateş tekerleğini nerede ise toprağa değdirecek gibi göründüğü çıplak sırta doğru yürüyordu. O, sırta vardığı zaman güneş ufka yaslanmıştı.

Güneşin ziya oyunlarıyla olduğundan daha heybetli görünüyordu. (...)”

Renkli yaşam serüveni Turancılıkla başlayıp sonra Kadrocular arasında yer alan, kalıcı kimliğini Atatürk devrimlerine bağlılıkta bulan Aydemir’in onlarca yıl önce anlattığı bu yerin şimdiki görünümü tam öyle değil ne yazık ki. Orada anlatılan havuz, kavaklar ve söğüt ağaçları şimdi yok örneğin. Ama başka ağaçlar var. 

GÖSTERİŞTEN UZAK MİMARİ

Atatürk’ün dinlendiği kulübenin bir duvarındaki levhada yazılanlardan, buranın 1926’da Atatürk’ün isteği ve parasıyla yapıldığından, 2000 yılında da dönemin Orman Bakanı Nami Çağan’ın isteğiyle restore edilip müze olarak açıldığından söz ediliyor. 

Kapılar kilitli ama kulübenin tül çekili küçük penceresinden içerisi görünüyor. Ortada bir masayla sandalye, masanın üstünde üç dört parçadan oluşan kahve takımıyla iki üç adet kap kacak duruyor. Yine masanın bir yanında bir semaverle tabure, öbür yanındaysa yataklı bir divan görünüyor. Az ötedeki bekçi kulübesinde Aydemir’in sözünü ettiği bekçinin kaldığı, orada aynı zamanda ufak tefek yiyecek ve içeceklerin hazırlandığı anlaşılıyor. 

‘ŞİMDİLİK’ YERLİ YERİNDE

Çevresini tuhaf adlar verilen ve kimisinin otel, kimisinin alışveriş merkezi, kimisinin iş merkezi olduğu anlaşılan, adlarında da ancak özel aramalarla bulunabilecek bir iki damla Türkçe bulaşmış Wyndam, Gama, Akplaza, Anadolu Hotels, Viatower gibi heybetli yapıların kuşattığı bu iki şirin yapı, paranın azdırdığı sözde “yeni”, “postmodern” anlayışın ürünü olan kabalığın ortasında alçakgönüllülüğün, insana ve her türlü canlıya yakınlığın, sıcak ve yalın yaşamın simgeleşmiş anıtları olarak duruyor, yaşıyor, kendilerini görmek isteyen konuklarını bekliyor, şimdilik.

“Şimdilik”, çünkü yıllardır yanlışlıkla zücaciye dükkânına dalan fil gibi her yeri dağıtıp duran, hepsi bir yana, örneğin buranın hemen yanı başındaki Atatürk Orman Çiftliği’ni talan eden ilkel anlayışın buranın ortasında da yeni bir beton yığını oluşturmak için bir gece yarısı bu iki minik yapıyı yok etmesi işten değildir. Çünkü bütün işlerini kaba güçle, orman yasalarıyla sürdüren siyasal kadro için tarih, soyut bir böbürlenme aracıdır. O tarihin içinde bir de “Cumhuriyet” varsa olmayıversin zaten!

NAZIM MUTLU

EMEKLİ ÖĞRETMEN



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları