Olaylar Ve Görüşler

78’li Olmanın En Heyecan Verici Yanı…

12 Eylül 2014 Cuma





















CELALETTİN CAN

78’lilerin yürüyüşü ’99 yılı sonunda gösterişsiz ve sessiz sedasız başlamıştı. Başka nasıl olabilirdi ki?.. Kuşak olarak yokluğumuz önkabuldü. Arada 20 yıl gibi bir zaman boşluğu vardı. 78’liler olarak birbirimizi ismen hayal meyal biliyorduk, fiziki özelliklerin zamana direnememesi gibi nedenlerle birbirimizi tanımakta zorluk çekiyorduk. 12 Eylül’le başlayan yenilgi ve geri çekilme süreci, “sosyalist” sistemin çökmesi, her toparlanma çabasının akametle sonuçlanması, umutsuzluk ve karamsarlık duygusunu artan ölçüde derinleştirmişti. Solun tüm eğilimleriyle, bildiğimiz tanıdığımız ilişkilerle konuşuyorduk. Yaklaşım olumsuzdu. Öyle ki konuştuğumuz çoğu arkadaş geçmişinden utanıyordu. “Yitik kuşak” politikası tutmuş gibiydi.

Evet! 2000’li yıla girerken 78’liler diye bir kuşak yoktu. Dolayısıyla ilk iki yılımız “78’liler kuşağı var”, “Bu kuşak yüz binlerle 1970’li yıllarda tarihi bir rol oynadı, yine oynayacak”, “Bu kuşak toparlanacak, kendini yeniden kuracak, 12 Eylül darbecileri yargılayacak, demokrasinin önünü açacak” düşüncesini memleketin dört bir yanında sürekli ve sistemli bir şekilde anlatmakla geçti. Kurduğumuz cümlelere en başta eski okul arkadaşlarımız, Şişli Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencileri ve çevre okul ilişkileri destek verdi. Buradan İstanbul’a, Türkiye’ye doğru 78’lilik düşüncesi gelişti.

Ortaya attığımız düşüncenin karşılığı vardı. 12 Eylül darbesinin silindir gibi üzerinden geçtiği, ezilen, sanki hiç yaşamamış gibi yok sayılan, her biri bir tarafa savrulan 78’liler kendine özgün bir yolla sabırla örülen bağımsız bir alanda toparlandı, bir kuşak olarak kendini kurdu ve tarih sahnesindeki yerini aldı.

78’liler, yirmi yıldır yapılan tek yanlı ideolojik, politik, kültürel saldırılara cevap verdiler. Duruşlarını ortaya koydular. Hakikat, vicdan, hak hukuk, adalet kavramları üzerinden kendi program felsefelerini ortaya koydular. Yüz binleriyle gasp edilen kamu ve siyasi haklarını, medeni haklarını, tek kelimeyle yurttaşlık haklarını kazanma mücadelesini verdiler ve bunu kazandılar.

Yasaklar kalkmıştı, sıra darbecilerde idi. 12 Eylül darbecilerinin yargılanması için, “Anayasanın geçici 15. maddesinin kaldırılması, Gerçekleri Araştırma ve Adalet Komisyonlarının Kurulması” mücadelesini verdiler.

Türkiye’de darbeyi hazırlayan köşe taşlarına dair dosyalar açtılar: 1 Mayıs 1977 ve Maraş katliamları dosyalarıydı bunlar.

Darbe girişim düzeyinde kalmamıştı. Darbeciler, anayasanın geçici 15. maddesinin ve devletleşen darbenin uluslararası hukukun güvencesi altında “cezasızlık” halini sağlama alma rahatlığı içindeydi. Kendilerince “zamanaşımı” kavramı da lehlerine işliyordu. 78’liler, “İnsanlık suçlarında zamanaşımı olmaz” müktesebatı bağlamında, Erdal Eren ve 6 Haziran katliamı, Veysel Güney dosyalarını açtılar. Kızıldere, İbrahim Kaypakkaya dosyaları bu bütünlükte açıldı.

Diyarbakır 5 No’lu Askeri Cezaevi dosyasını açtılar. Kürt ve Türk halklarının ilerici, yurtsever, devrimci evlatlarının özgücüyle, emeğiyle, dayanışmasıyla “gayri resmi” meşru “hakikat komisyonu” kurdular. Bu aynı zamanda Türkiye’de kurulan ilk ve tek meşru Hakikat Komisyonu oldu.

Darbecilerin yargılanmasının her zaman demokrasinin önünün açılması anlamına gelmediğini, 12 Eylül darbecilerinin yargılanmasını demokratikleşme ile birlikte ele almanın yollarını geliştiriyorlar. Ve 12 Eylül darbecilerinin esasen Diyarbakır 5 No’lu Askeri Cezaevi üzerinden yargılanacağı inancıyla bu yönlü adımları güçlendirmeye çalışıyorlar. Türkiye Toplumu ve halkının, Kürt meselesiyle bir de Diyarbakır vahşet koşulları üzerinden yüzleşmesini istiyorlar.

78’liler biliniyor artık: 78’lileri anlatan anılar, romanlar, öyküler, şiirler yayımlanıyor. Sempozyumlar, paneller, forumlar, TV programları, radyo ve gazete söyleşileri, tartışmalar yapılıyor.

78’lilerin yaşanmışlıklarını öykülerini konu alan filmler izlenme rekorları kırıyor.

Kısacası egemen oligarşik aygıtın “yitik kuşak” politikası yenildi.

Büyük bir kuşak türlü yok sayılmayı ve yasakları kırmış; bugünün toplumuna 1980 öncesini hatırlatma ve toplumu dönemle “barıştırma”; 12 Eylül darbecileriyle hesaplaşma, çağdaş, demokratik, eşitlikçi, halkların barış içinde yaşadığı, özgürlükçü, adil ve adaletli bir toplum yönlü tarihi yürüyüşüne başlamıştır. Büyük bir kuşak ezici çoğunluğuyla girdiği “ehlikeyf mağarası”ndaki düş uykusundan uyanmaya, yeniden düşünmeye, ne yapacağına kendi karar vermeye başlamıştır.

Bugün için 78’li olmanın en heyecan verici yanı bu olmalıdır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları