Olaylar Ve Görüşler

66 Yıllık Mesaj Güncelliğini Koruyor

10 Aralık 2014 Çarşamba

Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’nin mesajları günümüz Türkiye’sinde yaşanan mücadeleye ışık tutuyor. Türkiye gündemine kısa bir göz atmak dahi mesajların bu topraklarda hâlâ ne kadar geçerli olduğunu gösteriyor.

Tam 66 yıl önce bugün Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’ni ilan etti. 2. Dünya Savaşı’nın travmatik tecrübesini yaşamışların ‘bir daha asla’ haykırışlarının somutlaşmış haliydi Beyanname. 

BM İnsan Hakları Komisyonu’nun kurucu başkanı Eleanor Roosevelt’in sözleri ile ‘her diyardan her insan için uluslararası bir Magna Carta haline gelmesi’ umuduyla yazılmıştı. 
Belki 66 yıl geçti aradan, ama hâlâ Beyanname’nin çok özel bir yeri var insan hakları hareketi içinde. Birçok mesajı hâlâ karşılık buluyor dünyamızda. Türkiye gündemine kısa bir göz atmak dahi Beyanname’nin mesajının bu topraklarda hâlâ ne kadar geçerli olduğunu gösteriyor.

İnsan hakları evrenseldir 

Adına da aldığı ‘evrensellik’ vurgusu Beyanname’nin en önemli mesajıydı. İlk insan hakları beyannamesi değildi kuşkusuz. 1689’da İngiliz Haklar Beyannamesi vardı. 1789’un İnsan ve Yurttaş Hakları Beyannamesi vardı. 1791’de Amerikan Haklar Beyannamesi ilan edilmişti. Ama hep ulusal metinlerdi bunlar. Belki etkileri sınırlarını çok aşmıştı ama hep bir ulusun sınırları içinde çıkmışlardı tarih sahnesine. 
Evrensel Beyanname işte her şeyden önce bu açıdan farklıydı. Gerçek anlamdaki ilk uluslararası haklar bildirisiydi. O gün var olan devletlerin neredeyse tümü katıldı müzakerelerine. UNESCO dünyanın her tarafından aydınların görüşlerini topladı. Herkes bir şeyler kattı metne. Ve 81 oturum, 168 değişiklik önergesi ve yaklaşık 1400 ayrı oylamadan sonra kabul edildi nihai metin. Hiçbir devlet aleyhinde oy kullanmadı Beyanname’nin. 
Verilen mesaj netti. İnsan hakları kültürden kültüre değişmez. Kültürü, medeniyeti, dini, ırkı ne olursa olsun her insanın elinden alınamaz hakları vardır. Sizce de çok güncel değil mi bu mesaj günümüz Türkiye’sinde? Yöneticileri her söze ‘medeniyetimiz’ diye başlayan... O medeniyeti içinde kadınerkek eşitliğini fıtrata aykırı bulan... “Bizim medeniyetimizde, milli ve medeniyet ruhumuzda esnaf ve sanatkâr gerektiğinde askerdir, alperendir... Gerektiğinde asayişi tesis eden polistir, gerektiğinde adaleti sağlayan hâkimdir, hakemdir” diyecek kadar medeni olanların ülkesinde sizce de ‘tüm medeniyetlerin üzerinde insanların temel hak ve özgürlükleri vardır’ mesajı çok güncel değil midir?

Demokrasinin ve barışın temeli insan hakları 

Beyannamenin önemli bir mesajı da demokrasinin ve barışın temeline insan haklarını koymasıydı. 
Daha ilk cümlesinde temel hakları, özgürlüğün, adaletin ve barışın temeli olarak tanımladı. Gerçekten de Beyanname, uluslararası anlamda demokrasinin yeni kazandığı içeriği müjdeliyordu. Bir yandan 21. maddesinde ‘halk iradesi, hükümet otoritesinin temelini oluşturmalıdır’ diyordu. Diğer yandan da bu otoritenin, arkasında ne kadar popüler destek olursa olsun, dokunamayacağı bireysel hakları sayıyordu. Demokrasiyi sadece seçimlere indirgemenin nelere yol açtığını çok acı şekilde görenler tarafından kaleme alınmıştı sonuçta. 
Sizce bu mesaj da çok güncel değil mi Türkiye’de? Kendine her eleştirene ‘seçime gir ne oy alacaksın görelim’ diyenlerin... Her insan hakkı ihlalini aldığı oyla aklayabileceğini zannedenlerin... Muhaliflerini her türlü hukuk tanımaz metotla susturmayı mubah kabul edenlerin ülkesinde... 
Sadece demokrasinin değil barışın da temeli insan hakları. Beyanname daha giriş bölümünde açıkça, eğer 2. Dünya Savaşı gibi barbarca olaylar bir daha yaşanmayacaksa bunun için insan hakları şart diyor. 
Bu mesaj da akis bulur günümüz Türkiye’sinde. İfade özgürlüğü olsa bu kadar maceracı bir dış politika izlenebilir mi? TIR’lar dolusu silahın nerelere gittiğinin, Reyhanlı’nın, düşen F-4’ün, basılan konsolosluğun hesabını soracak basın özgürlüğü olsa çatışmaya bu kadar yaklaşır mı bu ülke?

İnsan hakları bir bütündür, bölünemez 

Beyanname hem medeni ve siyasal hakları hem de ekonomik ve sosyal hakları içeriyordu. Verilen mesaj, hakların bölünmez bütünlüğüydü. Sağlık hizmetlerine ulaşım hakkı olmadan yaşam hakkının bir anlamı olur muydu? Ücretsiz eğitim hakkı olmadan ifade özgürlüğü tam hayata geçebilir miydi? Örgütlenme hakkı olmadan çalışma hakkı, eşit işe eşit ücret hakkı korunabilir miydi? 
Demokrasiye getirilen her kısıtla eş oranlı olarak sosyal hakların sınırlandığı... İş kazalarında ölümün işin fıtratından sayıldığı... Sosyal hakkı bulunmayan kitlelerin, sosyal yardımları iktidarın iki dudağı arasında olanların, ifade özgürlüklerinin de seçim hürriyetlerinin de fiilen kısıtlandığı bir Türkiye’de bu mesaj da güncel değil mi sizce?

İnsan hakları bir mücadeledir 
Günümüz Türkiye’sinde Beyanname’nin belki de en önemli mesajı, insan haklarının sadece hukuk metinleri ile korunamayacağını görmesiydi. 
Metnin giriş bölümünde de belirtildiği üzere Beyanname ortak bir başarı standardı belirliyor ve toplumun tüm organlarından, tüm şahıslardan bu amaca ulaşmak için barışçıl metotlarla mücadele etmelerini istiyordu. 
Kâğıt üzerinde kazandığımız birçok hakkın teker teker elimizden kayıp gittiği bugünlerde bu mesaj da çok güncel. ‘Mücadele edin’ mesajı bize. Peki ya yönetenlere? Beyanname asıl uyarıyı onlara yolluyor. 
Eğer diyor, insanların son çare olarak baskıya ve tiraniye karşı ayaklanma haklarını kullandıklarını görmek istemiyorsan, insan haklarını hukuk devleti içinde korumalısın. Gezi’yi görüp ondan en fazla ‘telekinezi’ manası çıkaranlar sizce bu mesajı alıyorlar mı? 66 yıl önce dünyaya ilan edilen bir mesaj hâlâ bu kadar güncelliğini koruyorsa, emin olun, mesajın gücü kadar, mesajı anlamamakta direnenlerin de payı vardır bunda. Ama bu mesajın arkasında yüzyılların mücadelesi, evrensel bir uzlaşı var. Hiçbir medeniyetin fıtratında bu mesaja direnme gücü bulunmuyor.  

Yrd. Doç. Dr. MEHMET KARLI Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları