Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
14 Mayıs 1950: İnönü ve Demokrasi - Doç. Dr. Mehmet KABASAKAL
14 Mayıs
1950, CHP’nin 27 yıllık iktidarını DP’ye devrettiği tarihtir. İktidar
değişiminde, yeni seçim
yasası hazırlatan, muhalefet partisinin kurulmasını teşvik eden, sandık oyunlarına
itibar etmeyen Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün rolü büyüktür.
Çok partili hayata geçiş
çabaları, 1930’da Atatürk’ün sağlığında, Serbest Fırka deneyiyle başlamış,
başarılı olamamıştı. 1930 sonrası devrimler, biraz da demokrasinin yeşereceği
koşulları hazırlamaya yönelikti.
İnönü, Atatürk’le birlikte
oluşturmayı arzuladıkları çok
partili demokrasiyi gerçekleştirme
kararlılığını sürdürmüş, bunu yakın çevresine de yansıtmıştı:
Bizim şimdiki sistemimiz baştaki şahsa dayanmaktadır. Bu türlü yönetimler genellikle pek parlak başlar hatta bir süre parlak devam eder. Fakat bunun sonu yoktur. Baştaki şahıs sahneden çekildiği zaman nasıl bir sonuçla karşılaşılacağı bilinemez. Tek parti rejimleri normal demokrasi usulleri ile idare şekline geçemedikleri, hiç değilse zorunlu olan geçişi tam zamanında yapamadıkları için yıkılmışlardır. Yıkıntının arasında da birçok güçlüklerle meydana getirilen birçok eserin hepsi boşa gitmiştir. Memleketimizi böyle bir akıbetten korumalıyız. Ciddi ve esaslı denetim ve muhalefet sistemlerine süratle geçmeliyiz.
(…)
Ben ömrümü tek parti rejimi ile geçirebilirim. Ama sonunu düşünüyorum. Benden sonrasını düşünüyorum. Bu sebepten vakit geçirmeksizin işe girişmeliyiz.
İnönü, 19 Mayıs 1945’teki konuşmasında, Cumhuriyetle kurulan halk idaresinin her yönde gelişeceğini belirtmiştir. Bir süre sonra CHP milletvekilleri Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan, CHP Meclis Grubu’na “Dörtlü Takrir” diye bilinen ve “yasalardaki ve parti tüzüğündeki antidemokratik hükümlerin ayıklanmasını” içeren bir önerge verirler ancak önerge reddedilir. İnönü, Atatürk’ün başvekilliğini yapmış Bayar’ın laiklikten ödün vermeyeceğinden, yapılan devrimleri tehlikeye atmayacağından emindir. Bu nedenle önerge sahiplerini yeni bir parti kurmaya teşvik eder. Bununla da yetinmez, 1 Kasım 1945’te, Meclis’i açış konuşmasında “Bizim tek eksiğimiz hükümet partisinin karşısında bir parti bulunmamasıdır” diyerek Bayar ve arkadaşlarına “parti kurmaları” için yeşil ışığı yakar.
DP’NİN KURULUŞU
İnönü, 3 Aralık’ta CHP’den istifa eden Bayar’ı, ertesi gün yemeğe davet eder. Bayar’ın sunduğu DP programında laiklik, eğitim seferberliği ve dış politika konularında radikal farklılık olmayacağını görünce girişimi onaylar. DP, program ve tüzüğünü 7 Ocak 1946’da İçişleri Bakanlığı’na sunar. Hükümet başvuruyu aynı gün kabul eder, DP kurulur.
SANCILI SÜREÇ
Türkiye’nin çok
partili hayata geçişinde ana
etkenin, başta ABD olmak üzere Batılı güçlerin baskısı olduğu yaygın olarak söylenir. Oysa temel etken,
toplumdaki dönüşüm talebini gören İnönü’nün,
demokrasiye geçme konusundaki
kararlılığıdır. Çok partili yaşama geçme kararını, yakın çevresinin
kendisine yaptığı ikazlara rağmen, bizzat İnönü vermiştir. Çevresindekilere “Yaptığımız bir tecrübedir. Muvaffak olursak ne âlâ. Olmazsa vazgeçer, birkaç sene daha eski usulde
gideriz. Sonra yeniden tecrübe ederiz” demiştir. “Başvekilim Adnan Menderes” adlı kitabında
Bayar da “CHP lideri İnönü’nün Türkiye’de demokrasinin
kurulmasını samimiyetle istediğinden” emin olduğunu belirtmiştir.
Çok partili hayata geçiş,
İnönü’nün çabalarına karşın, sancılı olmuştur. DP’nin örgütlenme aşamasında karşılaştığı
sorunlar, İnönü’nün
gayretiyle giderilmeye çalışılmıştır.
İnönü’nün 12 Temmuz 1947
Beyannamesi, bu doğrultuda DP’ye güçlü bir destek niteliğindedir.
1950 SEÇİMLERİ
Gazeteci Abdi İpekçi’nin
aktardığına göre 14 Mayıs 1950’de İnönü istese CHP iktidarını sürdürebilirdi: “Dört general İnönü’yü ziyaret etmişler, kendisine
askeri bir müdahalede bulunup, iktidarı DP’ye teslim etmemeye amade olduklarını
söylemişler.” 1950’de CHP
İstanbul İl Başkanı
İlhami Sancar da İnönü’nün, seçim gecesi 1. Ordu ve Sıkıyönetim Komutanı’nın benzer önerisiyle karşılaştığını belirtmiştir.
Çankaya Köşkü’ne telefon eden ilgililere İnönü, “milli
iradenin tecellisine bağlı kalmayı” salık vermiştir. Siyaset bilimci Dankwart
A. Rustow, bu nedenle İnönü’yü
“Dünyada, elinde ancak bir diktatörde
bulunabilecek güç varken demokrasiyi mümkün kılmak üzere bundan feragat eden
tek devlet adamı olmanın eşsiz onuruna” sahip kişi olarak değerlendirir.
İnönü’nün
demokrasiye geçmek yönündeki kararlılığıyla, çok partili yaşama geçişin dördüncü
yılında, yargı gözetiminde
yapılan dürüst ve adil seçimlerle
iktidar, barışçı yolla el değiştirmiştir. İnönü, ülkeye demokrasiyi getiren kişi olmuş, sonucu da “Benim en büyük yenilgim, en büyük
zaferimdir” sözleriyle
değerlendirmiştir. Oğlu Erdal İnönü’ye
yazdığı mektupta bunu, “Bu seçim, memlekette yeni bir hayat
tarzı kurmak için
giriştiğimiz teşebbüste ne
kadar ciddi ve samimi olduğumuzu ispat etmiştir” diye açıklamıştır.
DOÇ. DR. MEHMET KABASAKAL
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- Bahçeli ile görüşmesini anlattı
- Soylu'dan 'Özür dileriz' çıkışı
- Ölüm nedeni belli oldu
- İşte Enes Güran'ın kolundaki ısırık izinin fotoğrafı
- 'Bundan 25 gün önce de...'
- AKP döneminde ne kadar harcanmıştı?
- İşte AKP'li belediyelerin 'etkinlik' harcamaları!
- AKP ve CHP döneminin harcama raporu!
- MEB’ten skandal karar: Müdüre üstün başarı ödülü!
- 'İsrail'e petrol sevkıyatı' gerilimi!