Olaylar Ve Görüşler

14 Mayıs 1950: İnönü ve Demokrasi - Doç. Dr. Mehmet KABASAKAL

14 Mayıs 2021 Cuma

14 Mayıs 1950, CHP’nin 27 yıllık iktidarını DP’ye devrettiği tarihtir. İktidar değişiminde, yeni seçim yasası hazırlatan, muhalefet partisinin kurulmasını teşvik eden, sandık oyunlarına itibar etmeyen Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün rolü büyüktür.

Çok partili hayata geçiş çabaları, 1930’da Atatürk’ün sağlığında, Serbest Fırka deneyiyle başlamış, başarılı olamamıştı. 1930 sonrası devrimler, biraz da demokrasinin yeşereceği koşulları hazırlamaya yönelikti. İnönü, Atatürk’le birlikte oluşturmayı arzuladıkları çok partili demokrasiyi gerçekleştirme kararlılığını sürdürmüş, bunu yakın çevresine de yansıtmıştı:

Bizim şimdiki sistemimiz baştaki şahsa dayanmaktadır. Bu türlü yönetimler genellikle pek parlak başlar hatta bir süre parlak devam eder. Fakat bunun sonu yoktur. Baştaki şahıs sahneden çekildiği zaman nasıl bir sonuçla karşılaşılacağı bilinemez. Tek parti rejimleri normal demokrasi usulleri ile idare şekline geçemedikleri, hiç değilse zorunlu olan geçişi tam zamanında yapamadıkları için yıkılmışlardır. Yıkıntının arasında da birçok güçlüklerle meydana getirilen birçok eserin hepsi boşa gitmiştir. Memleketimizi böyle bir akıbetten korumalıyız. Ciddi ve esaslı denetim ve muhalefet sistemlerine süratle geçmeliyiz.

(…)

Ben ömrümü tek parti rejimi ile geçirebilirim. Ama sonunu düşünüyorum. Benden sonrasını düşünüyorum. Bu sebepten vakit geçirmeksizin işe girişmeliyiz.

İnönü, 19 Mayıs 1945’teki konuşmasında, Cumhuriyetle kurulan halk idaresinin her yönde gelişeceğini belirtmiştir. Bir süre sonra CHP milletvekilleri Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan, CHP Meclis Grubu’na Dörtlü Takrir” diye bilinen ve yasalardaki ve parti tüzüğündeki antidemokratik hükümlerin ayıklanmasını” içeren bir önerge verirler ancak önerge reddedilir. İnönü, Atatürk’ün başvekilliğini yapmış Bayar’ın laiklikten ödün vermeyeceğinden, yapılan devrimleri tehlikeye atmayacağından emindir. Bu nedenle önerge sahiplerini yeni bir parti kurmaya teşvik eder. Bununla da yetinmez, 1 Kasım 1945’te, Meclis’i açış konuşmasında Bizim tek eksiğimiz hükümet partisinin karşısında bir parti bulunmamasıdır” diyerek Bayar ve arkadaşlarına parti kurmaları” için yeşil ışığı yakar.

DP’NİN KURULUŞU

İnönü, 3 Aralık’ta CHP’den istifa eden Bayar’ı, ertesi gün yemeğe davet eder. Bayar’ın sunduğu DP programında laiklik, eğitim seferberliği ve dış politika konularında radikal farklılık olmayacağını görünce girişimi onaylar. DP, program ve tüzüğünü 7 Ocak 1946’da İçişleri Bakanlığı’na sunar. Hükümet başvuruyu aynı gün kabul eder, DP kurulur.

SANCILI SÜREÇ

Türkiye’nin çok partili hayata geçişinde ana etkenin, başta ABD olmak üzere Batılı güçlerin baskısı olduğu yaygın olarak söylenir. Oysa temel etken, toplumdaki dönüşüm talebini gören İnönü’nün, demokrasiye geçme konusundaki kararlılığıdır. Çok partili yaşama geçme kararını, yakın çevresinin kendisine yaptığı ikazlara rağmen, bizzat İnönü vermiştir. Çevresindekilere Yaptığımız bir tecrübedir. Muvaffak olursak ne âlâ. Olmazsa vazgeçer, birkaç sene daha eski usulde gideriz. Sonra yeniden tecrübe ederiz” demiştir. Başvekilim Adnan Menderes” adlı kitabında Bayar da CHP lideri İnönü’nün Türkiye’de demokrasinin kurulmasını samimiyetle istediğinden” emin olduğunu belirtmiştir.

Çok partili hayata geçiş, İnönü’nün çabalarına karşın, sancılı olmuştur. DP’nin örgütlenme aşamasında karşılaştığı sorunlar, İnönü’nün gayretiyle giderilmeye çalışılmıştır. İnönü’nün 12 Temmuz 1947 Beyannamesi, bu doğrultuda DP’ye güçlü bir destek niteliğindedir.

1950 SEÇİMLERİ

Gazeteci Abdi İpekçi’nin aktardığına göre 14 Mayıs 1950’de İnönü istese CHP iktidarını sürdürebilirdi: Dört general İnönü’yü ziyaret etmişler, kendisine askeri bir müdahalede bulunup, iktidarı DP’ye teslim etmemeye amade olduklarını söylemişler.” 1950’de CHP İstanbul İl Başkanı İlhami Sancar da İnönü’nün, seçim gecesi 1. Ordu ve Sıkıyönetim Komutanı’nın benzer önerisiyle karşılaştığını belirtmiştir. Çankaya Köşkü’ne telefon eden ilgililere İnönü, milli iradenin tecellisine bağlı kalmayı” salık vermiştir. Siyaset bilimci Dankwart A. Rustow, bu nedenle İnönü’yü “Dünyada, elinde ancak bir diktatörde bulunabilecek güç varken demokrasiyi mümkün kılmak üzere bundan feragat eden tek devlet adamı olmanın eşsiz onuruna” sahip kişi olarak değerlendirir.

İnönü’nün demokrasiye geçmek yönündeki kararlılığıyla, çok partili yaşama geçin dördüncü yılında, yargı gözetiminde yapılan dürüst ve adil seçimlerle iktidar, barışçı yolla el değiştirmiştir. İnönü, ülkeye demokrasiyi getiren kişi olmuş, sonucu da Benim en büyük yenilgim, en büyük zaferimdir” sözleriyle değerlendirmiştir. Oğlu Erdal İnönü’ye yazdığı mektupta bunu, Bu seçim, memlekette yeni bir hayat tarzı kurmak için giriştiğimiz teşebbüste ne kadar ciddi ve samimi olduğumuzu ispat etmiştir” diye açıklamıştır.


DOÇ. DR. MEHMET KABASAKAL

SİYASET BİLİMCİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları