Olaylar Ve Görüşler

1. Dünya Savaşı’nın unutulan kuşağı - Prof. Dr. Halil DEĞERTEKİN

22 Nisan 2022 Cuma

1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nın ( 93 Harbi) ardından patlayan Balkan Savaşı (1909-1911) ile Yunanistan, Makedonya ve Kafkasya göçleriyle kaybedilen topraklardan Anadolu’ya en az iki milyon muhacirin geldiği bilinmektedir. Bu göçler iyi bilinmesine karşın, 1. Dünya Savaşı sırasında doğudaki Osmanlı-Rus cephesinden kaçan muhacirlerle ilgili bilgi ve yazılı kaynağın yeterince olmaması dikkat çekicidir.

Seferberlik yıllarında Rus işgaline uğrayan Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu’daki halkın yüzde 75’i, 1916 yılı başında bulunduğu yerden ayrılmış ve ağır kış koşullarında Orta ve Güneydoğu Anadolu’ya göç etmiştir. Güneydoğu’nun en önemli merkezi olan Diyarbakır’a iki yüz bini kayıtlı, elli bini kayıtsız iki yüz elli bin muhacir geldiği kayıtlarda görülmektedir. Osmanlı Devleti tarafından (İskân-ı Aşair ve Muhacirin Müdüriyeti) muhacirlerin bir kısmı da Güneydoğu’nun diğer merkezleri Urfa, Maraş, Gaziantep gibi şehir ve kasabalara hatta Ankara, Kayseri, Konya, Kütahya, Amasya gibi şehirlere yönlendirilmiştir.

ONULMAZ İZLER

Aylarca süren göç sırasında, ailelerin dağıldığı, insanların kaybolduğu,  soğuktan hastalandığı, öldüğü, eşkıya baskınına uğradığı, yaşlı ve hasta çocukların yarı yolda ölüme terk edildiği, açlıktan delirdiği, ot, ağaç kabuğu hatta terk edilmiş köylerdeki kedi ve köpekleri parçalayarak yediği ve kanını içtikleri bilinmektedir. Çok daha korkunç olanı atların pisliğindeki arpaların insanlar tarafından toplanarak yenildiği yerli ve Fransız kaynaklarınca belirtilmektedir.

Bu felaket, o kuşağı inanılmaz derecede etkilemiş, sonraki hayatlarında onulmaz izler bırakmıştır. Hayatı, savaş, ölüm, üzüntü, yokluk ve sonsuz özveri içinde geçen bu kuşağın değeri yeteri kadar bilinmeden, yaşadıklarını yeni kuşaklara yeteri kadar iletmeden ve yazamadan kaybolup gitmesi çok hazindir. O kuşakta ailesinde şehit, gazi, yollarda ölüm, sakatlık ve kayıp olmayan aile yok gibidir. Dönemin tanıklarının artık yaşamadığı günümüzde, o yıllara ışık tutacak en önemli kaynak, ister istemez anılar ve belgelerdir. O kuşağın hayattaki yüz binlerce çocuğu ve torunu bu konudaki birikimini daha geç olmadan kayıt altına almalıdır.

Savaş sırasında Ermeni vatandaşların çektiği acılar, anlatıldığı ve yazıldığı için bütün dünya tarafından çok iyi bilinmektedir. Şüphesiz bu acılara duyarsız kalmak olası değildir. Ermeni tehciri sırasında yaşanan dramların dünya kamuoyunda iyi bilinmesinin önemli bir nedeni, bu konuyla ilgili kaynakların yaşanmış insan öyküleri olmasıdır. İnsana dokunan öykülerin resmi demeçlerden çok daha etkili olduğu unutulmamalıdır.

KALICI BARIŞ İÇİN

Kalıcı barış için her iki tarafın da acısını öğrenmek, anlayışla karşılamak ve empati yapmak gerekir. Komşumuz Ermenilerle ilişkilerin yumuşama dönemine girdiği bugünlerde yaşanan acıların karşılıklı bilinmesi, her iki taraf ve dünya kamuoyunun daha insancıl bir ortak noktada buluşmasını sağlayacaktır.

Ayrıca o savaş kuşağının ne acılar yaşadığının, bu vatanın ve bu cumhuriyetin hangi zorluk ve özveriyle bugüne geldiğinin de unutulmaması gerekir.

PROF. DR. HALİL DEĞERTEKİN

UFUK ÜNİVERSİTESİ / ANKARA



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları