Oktay Ekinci
Oktay Ekinci ekinci@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Can...

13 Kasım 2008 Perşembe

Mustafaya tepkileri okudukça ilk tanıdığım 80’li yıllardaki Canı anımsıyorum...

Muğlaya, konuşma yapması için davet etmiştik. 12 Eylülün susturulmuş toplumuna öylesine genç umutlar vermişti ki...

İlerleyen yıllarda da hep o umut veren aydınlık gencimiz oldu.

Bir yazısındaki ortaçağ karanlığı benzetmesinden ötürü, ama Can, bizim Anadoludaki ortaçağımız aydınlıktı; karanlıkta olan Avrupaydı...” dediğimde, zarif teşekkürü de güven vericiydi...

Keşke şu, en hoşgörülü olanımızı bile kızdıran, adeta zorlama izlenimi veren tuhaf özel yaşam sevdasına kapılmasaydı?

Can böyle değildi...

Akbalları üzmemek

Ben en çok Oktay Akbala üzüldüm.

Cumhuriyet edebiyatımızın çınarı, dünyanın en yumuşak insanı, yüreği hep yurt ve insan sevgisiyle atan koca yazarımız, kim bilir ne kadar sarsılmış ki şunları yazmış;

O adını bile anmak istemediğim genç adam sırtını kimlere dayayarak, kimlerden çıkarlar hesaplayarak kalkışmış bu işe... Yazık etmiş kendine... geleceğini, kişiliğini bir yana atarak!.. (09 Kasım 2008-Cumhuriyet)

Ulusal onur kalemlerimizi böylesine üzmeye hakkımız var mı? Cumhuriyetin neferlerine 70. yılda böylesine gerilimler yaşatmak, Canın o hep saygılı haline yakışıyor mu?

Üstelik Ayşe Armana da diyor ki: Tabu nedir şimdi anladım. (Hürriyet-09 Kasım 2008)

Yaşamlarını tabuları yıkmaya adayanlarımıza bu söylenmez. Asıl, Atatürk düşmanlarının tabu kafalı olduklarını Can bile kim bilir kaç kez yazmıştır...

NTV’deki ‘Neden’?

Peki neden?..

Soru işareti büyüdükçe, NTVdeki Neden?e takılıyorum...

Bence Mustafasını da Nedendeki Canyarattı...

Ekrandaki şu hesaplı kitaplı; dahası kararsız ve içtenliğini yitirmişçesine sesi titreyen adam, Can mıydı?...

Programda gerçek nedenler söylense bile ille de belirsizbitirmesi; gerçekleri açıklayanları çileden çıkartıp saptıranları memnun etmesi nedense, Mustafanın nedeni de o olmalı

Üstelik aynı gerçekleri kendisi de çok iyi bilmesine rağmen...

Nitekim diktatörvurgulamasını savunurken diyor ki; O dönem bütün dünya basınında diktatör olarak geçiyor. Buna karşı bir duruşumuz olmalıydı…” (Milliyet-07 Kasım 2008)

Güzel ama o duruş filmde hiç yok!

Benim bildiğim Can, O dönemin emperyalist basınında dünyaya diktatör olarak tanıtıldı Zaten başka türlü bir lider yoktu ki.. demeliydi.

Mustafanın en yakınlarını bile gözden çıkarmasının olağansayılması gerektiğini de şöyle belirtiyor; Hiçbir lider kendine ihanet edeni affetmez. Kaldı ki Atatürk, affetmiştir de…”

Oysa Belgeselinde o affedilenlerden bir kişi bile belgelenmediği gibi; Mustafanın ezdikleri de hainler olarak değil, yine Canın seçtiği sözcükle muhalefet olarak tanımlanıyor.

Hem de bizim programımız CHP programıdır derken...

Bu öyle masum denebilecek bir kurgu değil Can...

Yazık olmuş...

Canın yazılarındaki satır araları ustacadır. Belli ki Mustafada da aynı ustalığına güvenmiş ama tarihe yön veren bir yaşama aykırı saplamalar yapmaya kalkışınca fena halde tavsamış...

Oysa bu sokuşturmalarını ayıkladığınızda, geriye kalan Mustafaya hayran olmamak mümkün mü? Akbal haklı. Yazık olmuş o güzel başlangıca, o muhteşem görüntülere, hatta Bregovic’in müziğine..

Filmde Atatürkü son nefesini verdiği mekânda seslendiren Yetkin Dikinciler demiş ki; Onun verdiği son nefes, bizim hâlâ alıp verdiğimiz nefestir...

Senin de öyle Can; yeter ki ciğerlerine başka nefesler çekme...

ekinci@cumhuriyet.com.tr



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları