Eylül Gevezeliği!..

11 Eylül 2011 Pazar
\n\n\n

Eylülün ortasına gelmişiz...

\n

Geçmiştekileri anımsamak istedim birden... Çocukluğun, gençliğin, düş olarak kalanlarını...

\n

Hüzün ayıdır derler, ama yalandır. Bir aşk başlar, bir aşk biter. Ya da bitmez, bir leke gibi kalır yaşam süresince.

\n

Hastalık ayıdır da derler. Hele bir zamanlar ince hastalık yakasına yapışırdı duyarlı kişilerin... Bir ara yok olmuştu bu ülkede sıtma, verem gibi şeyler! Cumhuriyetin onlu, on beşli yıllarındaydık. Toplumda temelden bir değişme, bir yenileşme günlerindeydik. Geçti gitti hepsi, On yılda on beş milyon gençten geldik, yetmiş milyonluk bir ülkeye; genç mi yaşlı mı belli değil!

\n

***

\n

Savaş mı istiyoruz? Suriye mi, İsrail mi, İran mı, Yunan mı, Bulgar mı? Ordumuz sınırlarda mı, yoksa Hasdallarda, Silivrilerde mi?

\n

Ya bir savaş çıksa ne yaparız biz bu paşalarla diye kim demişti? Geçenlerde Biz Ankarada neler yiyoruz, bekleyin yine ne bombalar patlatacağız diyen mi?

\n

Binsin bir savaş gemisine, dosdoğru yürüsün İsrailin başkentine... Osmanlının döneminde Akdeniz baştan başa bizim değil miydi? Şimdi niye olmasın. Kanuniler yoksa da Tayyipler var!..

\n

***

\n

Eylül saçmalatıyor beni. O korkunç sıcaklar bitti. Gerçi arada bir yine başlıyor, ama güneş etkisini yitirdi... Serince esintiler vakti geldi. Koskoca bir yaz çekip giderken ardında ne bıraktı; acı, hüzün, keder mi? Sayısız şehidin silinmez anısını mı, yoksa bütün bu acıları görmezden gelip bambaşka hevesler peşinde koşanların yürek sızlatıcı görüntülerini mi?

\n

Çekip gitmek!.. Kişi yaşlanınca nedense hep koşmak istiyor. Olduğu yerde kalmamak, yeni yerlere gitmek, uzaklara, çok uzaklara!.. Belki de içinde yaşadığı toplumun sürüklendiği bir bataklıkta boğulmamak için...

\n

***

\n

Eylülde hapiste olmak nasıl bir şey? Bunu Balbaya sormalı, uzun mu uzun mevsimler geçirdi. Şimdi de eylüller yeniden geldi dayandı. Küçük hücresinin penceresinden izledi bizleri, utanç veren görüntülerimizi!.. Bizlerin, evet bizlerin uyuşuk, sersem takımımız!..

\n

Eylül de gider, nicelerinin gittiği gibi!

\n

Kala kala bir şiir kalır, Özdemir Asaftan, birilerine sunulmuş:

\n

Kendi bahçesinde dal olamayan biri,

\n

Girmiş bahçeme ağaçlık taslıyor.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yağmurda Bir Gün 20 Mart 2014

Günün Köşe Yazıları