11 Eylül tarihi dünyada yeni bir dönemin başlangıcı sayılırken kapitalizmin de vahşileşmesini sürdürdüğünü ve kaynakların paylaşımında daha agresifleştiğini görüyoruz. Bu genel fotoğrafta Türkiye’de ise vur patlasın çal oynasın havası var. Tüm eğlence yerleri tıka basa dolu. Bayramda tüm tatil yöreleri hıncahınç doluydu. Tatile deniz kenarına gidenlerin ilk tercihi yüzme yerine yemek yemekti. Binlerce araba tatil yörelerinde uzun kuyruklarda sebil gibi benzin harcama yarışına girmişlerdi.

Bilindiği gibi otomotiv sektörünün her şahlanışı trafiği biraz daha içinden çıkılmaz hale getiriyor ve petrole bağımlılığımız artıyor. Kredi kartı harcamalarımız çoğalırken Merkez Bankası Başkanı hanehalkı borçlarının makul olduğunu belirtiyor. Gerçi ağustos ayında otomotiv üretimi yüzde 16 düşmüş durumda. Ocak-Ağustos döneminde üretim yüzde 13 artarak 780.471 adet araca yükselmekle birlikte ağustos ayındaki bu düşüşe TCMB’nin ekonomiyi soğutmak için aldığı tedbirlerin, kredilerdeki daralmanın ve kurlardaki artışın sebep olduğu belirtiliyor.

Su gibi benzin harcarken enerjiye ödediğimiz faturanın artması ve ithalatımızda en önemli kalemi oluşturması en önemli sorunumuz. Ocak-Temmuz 2011 döneminde petrol ve doğalgazdan üretilen enerjiye ödediğimiz para 30 milyar dolara yaklaştı. Enerji ihracat bedeli düşüldüğünde net ithalat tutarı 25.8 milyar dolar oluyor. Bu şekilde devam etmesi halinde yıl sonunda net ithalat tutarının 48 milyar dolar olacağı tahmin ediliyor. Geçen yılın aynı dönemine göre net ithalatta artış yüzde 42.4. Bu oran 9 milyar dolar fazla ödeme demek. Net ithalatın toplam ithalattaki payı ise yüzde 21. Bunun da anlamı; ithalat için ödenen her 100 doların 21 doları enerjiye gidiyor. Bu dönemdeki dış ticaret açığı rakamı 63 milyar 45 milyon dolar. Enerji ithalatının bu dış ticaret açığındaki payı yüzde 41 oldu. Geçen yıl bu oran yüzde 47.5, 2009’da ise yüzde 67 idi. Tabii geçen döneme göre artan net ithalat bedelini bırakıp dış ticaret açığındaki payda düşmeyi olumlu olarak görürseniz iyi bir gelişme var dersiniz! Buna da biz pes demek zorundayız.

Tüketicilerin eğilimini gösteren Tüketici Endeksi ağustos ayında yüzde 92.7’ye düştü. Temmuzda yüzde 96.2 idi. Tüketicilerin genel ekonomik duruma yönelik beklentileri ile işsizlik oranının azalacağına olan inançları azalmış durumda. Bu tasarruf eğilimini arttırır; ama halkımızın şiddetli harcama eğiliminden vazgeçeceğini pek tahmin etmiyoruz.

Avrupa Merkez Bankası Başkanı Trichet Avro bölgesi için çok endişeli. Ekonomik görünümün aşağıya yönlü riskler taşıdığını, enflasyon oranın yüzde 2’nin üstünde kalacağını, bütçe açıklarının kapatılması için gerekli tedbirlerin alınması gerektiğini belirtirken 2011 büyüme oranını yüzde 1.6’ya, 2012 büyüme tahminini yüzde 1.6’ya düşürmüş durumda.

Almanya Yunanistan’ı taşıyamayacağını dillendirmeye, bu ülkenin iflasını ilan etmeye hazırlanıyor.

Obama ülkesinin ulusal bir krizle karşı karşıya olduğunu belirterek 450 milyar dolarlık bir kurtuluş paketi hazırladı. Bu paketin içinde en önemli tedbirler vergi artışları, harcamaların kısıtlanması, sağlık harcamalarının azaltılması olarak öne çıkıyor. Amerika da harcamaların çılgınca artışından ürkmüş durumda.

Bu arada önemli bazı ekonomik gelişmeleri de sizlere aktaralım.

- Belediyelerin kalkınma ajanslarına bütçelerinden verecekleri paylar yüzde 1’den binde 5’e düşürüldü. Böylece belediyelerin halka harcayacakları para artmış olacak.

- Altına talep, fiyatların artmasına rağmen canlı bir şekilde devam ediyor. Bunun nedenleri olan finansal krizlerde güvenilecek yatırım olması, TCMB’nin altın rezervlerini arttırması ve altın üretimindeki artışlardır.

- Dünya Ekonomik Forumu Küresel Rekabet Raporu yayımlandı. Bu rapora göre 142 ülke içinde ilk üç sırayı İsviçre, Singapur ve İsveç’in aldığı küresel rakebette Türkiye 56. sıraya çıktı. Türkiye satınalma paritesine göre GSYİH’si 741.9 milyar dolar, kişi başına milli geliri 10.399 dolar ve dünya ticaretindeki yüzde 1.29 pay ile bu sıraya yükseldi.

Arap baharının başladığı günden beri ekonomideki gelişmeler pek öne çıkmıyor. Gündemde maceralı ve riskli bir dış politikamız var. Sıcak para yönünden bizi destekleyen Arapların liderliğine ve hamiliğine soyunduk. Vefaları tartışmalı Arapların sol gösterip sağ çakmalarını da unutmadan ekonomik gelişmelere odaklanmak gerektiğini vurgulamak istiyoruz.

\n\n