Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
İşçi Kapitalist Sistemde Payını Neden Alamıyor? (01.05.2012)
İşçi sermayedara (kapitaliste) karşı hakkını alabilme mücadelesinde neden başarılı olamıyor? Bu sorunun cevabı için kapitalist sistemdeki kârın (artıdeğer) bölüşümündeki güç dengesine bakmak gerekir. Bilindiği gibi, üretime sahip işadamı ana sermayenin -buna sabit sermaye de diyebiliriz- kullanılmasından elde ettiği hasılattan bu sabit sermayeyi çıkardıktan sonra kalan kısmı işçi ile paylaşıyor. Çünkü ana sermayeyi alamazsa yeni üretim yapamaz. Bu nedenle ana sermayenin üzerindeki tutar, işçi ile paylaşacağı ücret ve kâr oluyor.\n
\nİşgücü (emek gücü) piyasada alınıp satılan mal olduğundan, bu mal kapitalist tarafından bir süreliğine kullanılıyor. Bu kullanma karşısında kendisine ücret ödeniyor. Bu ücretin düzeyini piyasada arz ve talep belirliyor. Piyasada işsizlik oranı yüksekse ücret düzeyini belirlemede işçi zayıf durumdadır. Ancak usta ve kalifiye işçinin, ücret düzeyinin belirlenmesinde vasıfsız işçiye göre daha güçlü olduğunu belirtebiliriz.\n
\nTürkiye gibi tasarruf noksanı olan, borçla büyümeyi finanse eden ülkelerde işadamı işçi ile kârı bölüşürken daha cimridir. Çünkü kârından pay vereceği diğer önemli unsurlar vardır. Bunlardan biri işletme sermayesi olmadığından kredi ile cirosunu finanse eden işadamı bankaya da kârından pay vermek zorundadır; bu da kârın önemli bir kısmını oluşturuyor. Devlet vergi alarak kârın 1/5’ine ortak. Gerçi sermayedar kârından önce işçiye ücret ödedikten sonra kalandan devlete yüzde 20 veriyor. Öte yandan işletme sermayesiz işe girildiğinden satış ve pazarlama daha önem arz ediyor ve buna daha fazla harcama yapılmak zorunda kalınıyor. Örneğin cebinde yeterli parası olmayan bir müteahhit büyük bir inşaat projesine giriyor. Beklemeye tahammülü olmadığından ve hemen daire satması gerektiğinden, reklam ve ilana baştan önemli harcamalar yapıyor. Üstüne üstlük bunu kredi ile veya avanslarla finanse ediyor. Bu durumda işçi ile bölüşülecek artı değer daha da küçülüyor.\n
\nTürkiye’de ise artı değerin paylaşımında şu anlayışlar öne çıkıyor:\n
\n1-Dini inançları gereği işçinin hakkını vermek gerektiği görüşü ile işçisine zekât ve hayır amaçlı kayıt dışı ödemeler yapan sermayedarlar. Burada resmi olarak göstermediği ödemelerden devlete payını vermemiş oluyor. Gerekçe: “Devlete verirsem işçiye veremem”. Bu tür sermayedar sendika lafını duymak bile istemiyor.\n
\n2-Dini inançları ile değil vicdanı ile hareket eden sermayedar piyasa ücret düzeyine yakın bir ücret işçisine ödüyor. Ancak bu anlayışta olan sermayedar bile işletmesinde sendika görmek istemiyor.\n
\n3-Pazarlık gücü olana yüksek, zayıf olana düşük ücret verme anlayışında olan işadamı, mümkün mertebe kârını çalışanla az paylaşmak istiyor. Çalışanından vefalı olmasını istiyor. “Sana yıllardır şu kadar ekmek verdim” diyerek işçinin makul olmasını istiyor.\n
\n4-İşbilmez sermayedarlar ve iyi yönetilmeyen işletmelerde verimli istihdam sağlanamadığında bölüşülecek kâr, verimsiz sayıdaki işçi ile paylaşılıyor. Örneğin cirosu yıllık 10 milyon TL olan bir işletme 300 kişi ile çalışıyor. Artıdeğer 3 milyon TL ve ücretlilerle paylaşılacak kısım yüzde 30. Bu durumda çalışan başına yılda 3000 TL ödenmiş oluyor. Oysa burası 100 kişi ile çalışabilir. Bu durumda her işçi yılda 9000 TL alabilir duruma geliyor.\n
\n5-Borçluluk oranı yüksek işletmelerde kârın önemli bir kısmını kredi veren alıyor ve bu nedenle ücret olarak verilecek pay azalıyor. Örneğin yukarıda verdiğimiz örnekte işletmenin cironun yarısı kadar kredi kullandığını ve kreditöre verdiği payın yüzde 10 olduğunu varsayarsak, bölüşülecek kârdan işçiye verilecek ücret 900 bin liradan 750 bin liraya düşüyor. Banka ücretlinin payını alıyor. Eğer ücretli 900 bin almaya devam ederse işletme sahibine düşecek kâr azalır ve borçluluk artar. Buna da işletme sahibi engel olmaya çalışır.\n
\n6-Dini inançları gereği kanaatkâr olmaya kendini alıştırmış kişi verilen ücrete razı olmakta ve şükretmektedir. Samimi işçi şükrederken sermayedar kârdan daha fazla payını almaktadır.\n
\nKapitalist sistemde işçinin örgütlü gücü yoksa, donanımı eksikse sermayedar ile mücadele edemez. Hele üyesi olduğu toplumda dini inançları kullanılarak azla yetinme bilinçaltına yerleştirilmiş, TV ve futbolla serseme çevrilmişse, kârdan yeterli payını alması olanaksızlaşıyor.\n
\n1 Mayıs emekçilere kutlu olsun...
\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Mahruki yine yandı
- AKP’li belediyeden bir ayda 33 konser
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Tıp fakültelerinde kadavra krizi
- Fakülteyi kâğıt üzerinde kurmuşlar!