Mustafa Pamukoğlu
Mustafa Pamukoğlu pamukm@superonline.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Akordeon Çalan Kız

13 Mart 2012 Salı
\n\n\n

Ortaçağ ilericiliği ile toplumumuza dayatılan, ülkemizi kara deliğe atacak değişim palavrasına kanmış ve çılgınca da tüketen toplumumuzda mutluluğu simgeleyen, eskilerde kalan o akordeon çalan kızları arar olduk.

\n

Güzelim İstanbulda yaşama ve bu yaşam içindeki insanlara baktığımızda Minür Gökerin yazdığı Yenikapı Hikâyeleri kitabındaki akordeon çalan kız öyküsünü hatırlamadan edemiyorsunuz. Öykü şöyle başlıyor: Akordeon çalan kızı ekonomik krizin teğet geçmediği son günlerde Çiftehavuzlardaki sokağın başında daha sık görür oldum. En çok 18 yaşlarında gözüküyordu. Bu yaşlarda sokaklarda akordeonla dilenmenin bütün hüznü çökmüştü yüzüne...

\n

Öykü şöyle devam ediyor:İstanbulun 3 milyon olduğu ve Ayla Dikmenden şarkıların dinlendiği günlerde insanlar daha mutluydu. Akordeon çalan kız o günlerin vapurunda ilk kez görülmüştü. Abiler şu çocuğumu görüyor musun? Dünden beri aç. Bir sadaka verindiyen yoktu. Akordeon çalan kızlar Fransız şansonlarını ve Fehmi Ege tangolarını çalardı.”

\n

Minür Göker, öyküsünün sonunda şunu söylüyor:Neden bütün güzellikler kayıp gitti ayağımızın altından?Akordeoncu kızlar gibiCahit Külebinin şu şiirindeki hüzünlü cümleler de aynı umutsuzluğu dile getiriyor.

\n

Ne sigaralarda tat kaldı / Ne gönlümü avutur tazeler / Önümde açık duran tek umut / Kapısı daraldıkça daraldı / Her gece gökte bir küçük yıldız / Seninleyim diye el eder / Ne onun uzaklığı azalır / Ne benim içimdeki kederler

\n

Bugün içim buruk. Ekonomi ve matematikle uğraşmayı canım istemiyor. Umutlanmak ve çocuklarımızın geleceğinden endişe etmemek istiyorum. Ama nafile, 4+4+4 yasalaşmak üzere. Anlaşıldı ki bu ülkenin yıkılış fizibilitesi yapılmış, adım adım işlemler gerçekleştiriliyor. Herkes kâr payını bekliyor. Mahpusta birçok masum insan da özgürlük günlerini bekliyor umutsuzca. Biz keyifle yemekler yerken onlar, Ahmed Arifin İçerde şiirini okuyor.

\n

Haberin var mı taş duvar / Demir kapı, kör pencere, / Yastığım, ranzam, zincirim. / Uğruna ölümlere gidip geldiğim, / Zulamdaki mahzun resim, / Haberin var mı? / Görüşmecim, yeşil soğan göndermiş, / Karanfil kokuyor cigaram. / Dağlarına bahar gelmiş memleketimin…”

\n

Bir şiir de Bedri Rahmi Eyüboğlundan:

\n

Hüzün Geldi

\n

Türküler bitti

\n

Halaylar durdu

\n

Horonlar durdu

\n

Al damar, mor damar, şah damar sustu

\n

Bahçeler put kesildi birer birer

\n

Meyveler salkım saçak taş.

\n

Bir bulut uçardı

\n

Başı boş bedava

\n

Yandı kül oldu.

\n

Hüzün geldi baş köşeye kuruldu Yoruldu yüreğim yoruldu.

\n

Ağaç büyür arkasından koşamam

\n

Kervan yürür peşi sıra düşemem

\n

Yıldız akar uçsam da yetişemem.

\n

Hüzün geldi baş köşeye kuruldu. Yoruldu yüreğim yoruldu.

\n

Evet sevgili okuyucular ne cari açık, ne borçlar ne de kapitalizmin çirkin yüzü bizi bu kadar yormuyor.

\n

Vicdansızlık, vefasızlık, aymazlık ve sevgisizlik yüreklerimizi paramparça ediyor.

\n

Umut nerede? Kafdağının arkasında mı, yoksa yakında mı? Bilen var mı?

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları