Mustafa Balbay
Mustafa Balbay mustafabalbay35@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Narin düğümü kördüğüm oldu!

17 Eylül 2024 Salı

Narin’in zincirleme katılımla öldürülmesinin üzerinden bir aya yakın zaman geçti, olay düğüm olmaktan çıktı, kördüğüm oldu.

Böylesi toplumu geren büyük vahşi olayların genel bir ayrımla iki boyutu vardır:

Olay ve sonrasında yaşananlar!

Genellikle sonrası, olaydan çok daha vahimdir!

Narin cinayetinde de öyle oldu. Cansız bedenin bulunduğu 8 Eylül’den bu yana yaşadıklarımız bize öyle bir ayna tuttu ki 360 derece. Nereye dönsek bir başka gerçeğimizle karşılaşıyoruz.

Öncelikli istemimiz Meclis’te mutlaka bir araştırma komisyonunun kurulmasıdır. İki nedenle:

1- Olay bütün boyutlarıyla araştırılabilir.

2- Başka Narin’lerin öldürülmesi önlenebilir.

Komisyonun cinayeti aydınlatacağına dair bir beklentimiz ise yok.

***

“Kanım dondu” diye ifade edebileceğimiz gelişmeleri sadece gerçekleri yazan medya değil, iktidar medyası da haberleştiriyor. Özellikle A Haber’in ve TRT Haber’in konuya en aktif şekilde katılımı akla bir dizi soru işaretini de getiriyor.

İktidar yayın organları kimi tanık ya da sanık ifadelerine herkesten önce ulaştılar. Ancak bu yayınların bir özelliği vardı; cinayetin çözülmesinden çok daha karmaşık hale gelmesine neden oluyordu. Olay zaten karmaşıktı ama iktidar yayın organlarının verdiği “ayrıntılı” haberler, kördüğüme yeni düğümler de atıyordu.

Hepimizin gözü önünde yaşanan bu gerçek üzerinden yorumlarsak olayın köpürtülmesinin ayrı bir çaba ve hedef olduğunu söylemek mümkün. Bu yanına ilişkin yeni yorumlar yapacağımız gelişmeler olacak!

Bir başka boyut şu:

11 tutukludan 9’u akraba. Güran ailesi yaptığı yazılı açıklamada devlet gücüyle oynayabilecek bir özgüven sergiledi. Bu görüşümüzü doğrulayan gelişmelerden biri de sülalenin jandarmayı ve savcılığı yanıltmak için yanlış ihbardan yangın çıkarmaya kadar bir dizi faaliyette bulunması. Biz faaliyet diye tanımladık ama bunlar en hafif anlatımla “delil karartma”, “yargı ve güvenlik birimlerini yanıltma” suçunun unsurları. Bundan çekinmemek için bu güçlerin üstünde bir dayanak gerekir!

Ailenin sergilediği tavır akla şu soruyu da getiriyor:

Türkiye ilk kez böyle bir cinayetin tarafları ile böylesine ayrıntılı biçimde muhatap. Kamuoyu gücü olmasaydı bu mümkün değildi. Ülkemizde bu tür ne kadar cinayet oldu?

***

Sabahattin Ali’nin Kuyucaklı Yusuf romanı 1937’de dönemin koşulları içinde yargılama konusu olmuştu. Bilindiği gibi roman aile içi ihanetler, entrikalar, cinayetler, köy halkının toplu halde cinayeti gizlemesi üzerine... Sabahattin Ali’ye üç suç yüklendi:

Devletin kolluk güçlerine hakaret, halkı askerden soğutma, aile kavramına zarar verme!

İstanbul 1. Asliye Ceza Mahkemesi romanı bilirkişinin okumasına karar verir. Bilirkişi olarak Reşat Nuri Güntekin seçilir. Güntekin özetle şöyle rapor yazar:

“Suç unsuru yoktur. Yazar ülkenin gerçeklerini kaleme almış. Eğer bazı konuların abartı olduğunu düşünüyorsanız, olabilir. Katılmıyorum ama böyle olsa bile bu, yazarın hakkıdır. Yazar topluma gerçekleri anlatmak için gerektiğinde büyüteç kullanır!”

Mahkeme bilirkişiye uyar!

Narin olayında ise büyüteç kullanmaya gerek yok! Her boyutu bir yazarın hayal gücünü zorlayacak derinlikte!

Belki de cinayet bilerek düğümden kördüğüme dönüştü(rüldü).

Bu kördüğümü çözmek, bütün çıplaklığıyla gözler önüne sermek, yargının, siyasetin, gazetecilerin, aydınların, sanatçıların ülkeye borcudur!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Umut ve mücadele! 21 Kasım 2024
Yine yeniden BOP! 20 Kasım 2024
Çekin elinizi! 19 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları