Mustafa Balbay
Mustafa Balbay mustafabalbay35@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Eğitime saldırı...

20 Aralık 2023 Çarşamba

AKP iktidarlarının dokuzuncu Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin belli ki kürsüye çıkmadan önce, “atış serbest” talimatı almış. 

Göreve geldiği 4 Haziran’dan beri eğitimin altını üstüne getiren Tekin, bakanlığının bütçe konuşmasında bütün perdeleri indirdi. 15 Temmuz 2016 miladından sonra laik, bilimsel eğitime karşı cephe alan örgütlerle yapılan protokolleri savunurken, sapla samanı birbirine karıştırıp yola aynen devam edeceklerini açıkladı. 

Bu yolun sonu neresi? 

Bakanı dinlerken aklımıza ister istemez 2000’li yılların başında FETÖ’yü öve öve bitiremeyenleri anımsadık. 

Ne istiyorsunuz hocaefendiden?” diye başlayıp onu göklere çıkaranları anımsadık. 

FETÖ’yü dünya barışının mimarı, büyük önder olarak sunmaya kalkanları anımsadık. 

***

Anımsanması, unutulmaması gereken ne çok şey var! 

Bir hastane düşünün; yönetim diyor ki hastaları haftada bir gün mühendisler muayene etsin, bir gün mimarlar! Hızını alamıyor; arada bir muskacıların da ameliyata girmesini istiyor! 

Böyle şey olabilir mi? 

Gelinen noktayı örneklemelerle anlatmaya çalışıyoruz ama ne kadar benzetme yapsak yetersiz. Bir bakan eğitim için öğretmenlerin dışında, bakanlık uzmanlarının dışında yöntemlere başvuruyorsa bunun tarifi olabilir mi? 

Dünyanın hangi coğrafyasına giderseniz gidin, ilerlemeye, gelişmeye ilişkin bütün adımların kökeninde eğitim vardır. İkinci Dünya Savaşı’nda kentleri, bütün altyapı yatırımları yerle bir olan Almanya’ya sorarlar: 

- Bu yıkımı kaç kuşak sonra aşabilirsiniz? 

Almanların yanıtı şu olur: 

- Bir kuşakta aşarız. Almanya’nın üniversiteleri var! 

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş temellerinde de en büyük harç eğitimindir. 100. yılda tartıştığımız konular ne kadar yol aldığımızı, daha doğru anlatımla ne kadar geriye gittiğimizi gösteriyor. 

FETÖ’nün en büyük hedefi, en büyük kadro kaynağı eğitimdi. Devlet, hukuk, sağlık, eğitim gibi temel işlevlerini devretti mi, devlet olmaktan çıkmış demektir. Dev bir kazan bir yerinden delik olursa içine koyduğunuz şeyi saklayamazsınız. Eğitim kevgire dönmüş, bakan kepçe çeviriyor. 

Bakanın, bütün yaptıklarını savunurken “Tarikatlar, cemaatler gençlerin dağa çıkmasını önlüyor” cümlesini nereye koyacağız? 

Okullar dağa çıkış yeri mi? 

Öyleyse siz devlet olarak acizsiniz de onlar mı gençleri dağa gitmemeye ikna ediyor? 

***

Bu gidiş karşısında ne yapmalı? 

Mücadele hattını, laik, bilimsel eğitimden ödün vermeme noktasına çekmek gerekiyor. 

Bugünün öğrencileri yarının karar vericileri, yöneticileri. Onları yarınlara hazırlama sorumluluğu da hepimizin. 

Erdoğan’ın yeri geldikçe dile getirdiği, “Kültürel iktidarımızı kuramadık” sözünün arkasında çok şey yatıyor. Düşünmeyen, sorgulamayan, kendi geleceğine bile yön vermekten yoksun bir kuşak istiyorlar. 

Bu gerçeklerin altını çizerken gidişin bilincinde olan, mücadele gücü yüksek kesimlerin bulunduğunu da unutmamak gerekiyor. Korkuyla bakmak yerine, ne yapmalı sorusunu soran bir süreci başlatmak ve devamında da hukuk, meşruiyet zemininde eğitimin rayından çıkmasına bıkmadan usanmadan karşı durmak gerekiyor. 

1453’te Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’a girerken Avrupa’da Gutenberg’in matbaası baskıya giriyordu. Yüzyıllardır o açığı kapatamadık. Cumhuriyetle başlayan Aydınlanma meşalesi sönerse 21. yüzyılı da kaçıracağız. 

Buna izin vermemeliyiz...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Umut ve mücadele! 21 Kasım 2024
Yine yeniden BOP! 20 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları