Devlet devlete karşı!

04 Ekim 2023 Çarşamba

Ankara’da 1 Ekim Pazar günü yaşanan terör olayı Türkiye’nin kalbinde patlatılmış bir bombadır. Saldırıda yaralanan iki polisimize acil şifalar diliyoruz.

Böylesi saldırıların iki boyutu vardır.

1-Saldırıyı yapanların bir an önce ortaya çıkarılması.

2-Olayla ilgili soru işaretlerinin ortadan kaldırılması.

Çoğunlukla saldırgan yakalanır ama olayın perde gerisi ortaya çıkarılamaz.

Türkiye’nin kalbine yapılan saldırıya ilişkin iki ana soru hâlâ çengelli duruyor:

  1. Kayseri’den Ankara’ya nasıl geldiler?
  2. Kayseri’ye nereden ve nasıl geldiler?

İlk bilgiler Suriye’den geçiş olduğunu gösteriyor. Sınırın öte yakasında Kürtlerle Araplar çatışıyor. Hangi örgüt kiminle belli değil. Örgütlerin başında olduğu söylenen kişilerin kimliği ile ilgini net bilgi yok.

Klasik bir Ortadoğu usulü terör yumağı!

***

İşin terörle mücadele boyutunda ise bir süredir konuşulan derin bir durum var. Eski bakan Süleyman Soylu ile görevdeki İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya arasındaki çekişmeye ilişkilin onlarca haber yayımlandı, yorum yapıldı.

Hemen hiçbiri yalanlanmadı. Haberlerin özü şu:

Son mafya-çete operasyonları Soylu döneminde yapılamazdı.

Onlarca kişinin gözaltına alındığı, tutuklandığı bu operasyonlara böyle bir bakış getirilmesi akla her şeyi getiriyor. Tam operasyonların ortasında MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin Soylu’ya sahip çıkması manidardı. Bahçeli dünkü grup toplantısında Soylu’ya bir kez daha sahip çıkarken Ali Yerlikaya’yı da ihmal etmedi. Devamında da Soylu, Yerlikaya’yı makamında ziyaret etti.

Dünkü tablonun gerisinde ise şu oldu:

Önceki gün “Ebabil Harekâtı” diye bilinen, Soylu destekçileri tarafından kurulduğu iddia edilen “trol ekibi” Yerlikaya’yı didikleyip bıraktı. Sonra da intihar etti.

Dünkü gelişmeler ilk bakışta İçişleri Bakanlığı içinde görüntüde de olsa bir “sulh” sağlandığını gösteriyor.

Türkiye’nin yakın tarihi bir yanıyla da terörle mücadele tarihidir. Devlet, terörün en alçağıyla bile mücadele ederken hukuk içinde kalarak etmesi gerekir. Devleti öteki örgütlenmelerden ayıran başlıca özellik budur.

Uğur Mumcu’nun ölümü göze alarak yaptığı araştırmalar, ortaya koyduğu gerçekler, devletin gücünü kullananların zaman zaman hukukun dışına çıktığını ortaya koyuyordu.

Türkiye o kirlenmelerden çok çekti.

Susurluk kazasında polis, mafya ve siyasetin aynı araçta olduğu ortaya çıkmıştı. Mafya üyelerinin üzerinde kamu görevlisi kimliği çıkmıştı. Onların temsilcileri de kendilerini, “Biz devletin terörle mücadelesine yardım ettik” diye savunmuştu. Dönemin başbakanı Tansu Çiller baktı olmayacak partisinin grup toplantısında kestirip atmıştı:

“Devlet için kurşun atan da kurşun yiyen de şereflidir.”

***

Türkiye’nin kalbine yapılan saldırı ile ayyuka çıkan içişleri bakanları ve kadrolarına ilişkin tartışmalar nedense aklımıza yukarıdaki yaşanmışlıkları getirdi.

Suç örgütlerine ilişkin operasyonlar eski bakan yeni bakan, eski kadrolar yeni kadrolar tartışması yaratıyorsa orada şu soru akla gelir:

Devlet devlete karşı! Türkiye bundan çok çekti! Yap-mayın!

Devleti devlet yapan hukuktur! Hukukun içinde kalmaktır!

Suç ve suçlu ile mücadele için bile olsa hukukun dışına çıkmamaktır!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD gezisi iptal gibi! 25 Nisan 2024
ABD ile Hamas gerilimi! 24 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları