Murat Ağırel
Murat Ağırel murat.agirel@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Adalet kimin için tecelli edecek

30 Kasım 2024 Cumartesi

Adalete ulaşmak tarihin her döneminde zor olmuştur. Çoğu kez güçlünün adaleti işlese de insanlık bunu anayasa ve yasalarla herkes için eşit bir hale getirmiştir. Bugün bile terazi güçlüden zenginden yana ağır basıyor. 

Ve dahası, bazıları bu adaletsizliğe şahit olduklarında, “Onlar ayarladılar, bağladılar, anlaştılar, sen daha çok çalış” demeyi tercih eder. Böylece eşitsizliği de haklı gösteririz. Oysa adalet, bireyin gücü ya da imkânlarıyla değil, herkesin aynı başlangıç noktasına sahip olmasıyla anlam kazanır.

Adalet sistemi, yalnızca zayıfa değil, güçlüye de eşit şekilde işlemek zorundadır.

Sanırım neden bahsedeceğimi az çok anladınız.

Polatlar davası.

Bu dava, aslında toplumun gösterişli yaşam tarzlarına olan ilgisinin ve buna duyulan hayranlığın nasıl yozlaşmış bir değer yargısına dönüşebildiğinin en somut örneği olarak karşımızda duruyor. Ayrıca “gösteri” ve “şöhret” budalalığının ahlaki çöküşü nasıl maskelediğini bize gösteriyor. Polatlar davası, yalnızca bir suç soruşturması değil, aynı zamanda bir toplumun değer yargılarının nasıl sarsıldığını gösteriyor. Dilan Polat içeri girip çıktıktan sonra insanlar takım tutar gibi dava dosyasına bakmadan sorgulamadan fanatik bir taraftar oldu. 

Karapara soruşturmasında Polat ailesi ve bağlantılı isimler gözaltına alındı, bir kısmı tutuklandı. Ailenin sahip olduğu şirketlere kayyum atandı. Soruşturma sürerken soruşturmayı yürüten savcı hakkında iddialar ortaya atıldı ve sonrasında tayini çıktı. Soruşturmaya başka bir savcı atandı, MASAK ve vergi inceleme raporları hazırlandı ancak iddianame mahkeme tarafından kabul edilmedi. Sonra üst mahkeme karar verdi ve itirazlar ile duruşmalar başladı. Duruşmalara ara verildiğinde dosyanın savcısı bir kez daha başka bir yere atandı.

Kayıt dışı paranın transfer edildiği soğuk cüzdanları yasal kripto şirketlerinde arayan, ön MASAK raporundaki bulguları görmezden gelen bir soruşturma süreci var. Gözlerinin önündeki maddi gerçeklere bakmadan, “Var olan duruma kara para dersek, tüm herkesi yargılamamız gerekir, o zaman yargı bunun altından kalkamaz” diye üstüne vazife olmayan konuda usul dışı bir görüş bildiren MASAK uzmanı olmayan müfettişlerin hazırladığı iki rapor ile de dava devam ediyor.

Raporlardaki örnekler ise daha da çarpıcı: Devlet hastanesinde çaycı olarak çalışan E.Ö., tanesi 72 TL olan sabunu, 1866 seferde, günde 31 kez sipariş vererek 15 bin 816 adet sabun almak için toplamda 1 milyon 632 bin TL ödediğine inanan bir MASAK yetkilisi var mesela. Ve buna rağmen, bu saçmalıklara inanan ya da umursamayan kişiler hâlâ mevcut.

Dava devam ediyor, umarım adalet tecelli eder. 

Karapara davası devam ederken Polat ailesi ve fertleri hakkında “vergi usul kanununa muhalefet” suçlamasıyla yeni iddianameler düzenlendi. Toplamda 6 ayrı iddianame var ve her bir iddianamede çift defter tutma, sahte fatura düzenleme ve vergi usul kanununa muhalefet suçları işlenmiş.

Şunu belirtmem gerekiyor. Şu an Anadolu Yakası’ndaki şirketlerle ilgili iddianameler hazırlandı ancak her şirket, şirket yetkilisi ve iştirakçileri için ayrı ayrı soruşturma yürütülüyor. Diğer şirketler ve kişiler için soruşturmalar daha devam ediyor. Daha çok iddianame hazırlanacak.

Hazırlanan 6 ayrı iddianamede yer alan şüpheliler için hem hapis cezası hem de para cezası isteniyor.

Örneğin, Ahmet Gün hakkında hazırlanan iddianamede 79 milyon TL, Ahmet Gün ve Sezgin Polat hakkında hazırlanan iddianamede KDV ve kurumlar vergisi bakımından oluşan kamu zararının toplam 138 milyon 486 bin TL olduğu tespit edildi. Ahmet Gün, Sezgin Polat ve Engin Polat hakkında hazırlanan iddianamede 68 milyon 518 bin TL, Ahmet Gün, Dilan Polat ve Engin Polat hakkında hazırlanan iddianamede ise 1 milyon 500 bin TL kamu zararı belirlendi.

İddianamede, “etkin pişmanlık hükümlerinin şüphelilere hatırlatıldığı ancak başvuru ya da ödeme yapılmadığı” belirtilmiş. Bu, tüm dosya kapsamında şüphelilerin sahte fatura kullanarak kamuyu zarara uğrattığını ortaya koyuyor.

Engin Polat’ın karapara soruşturma-sında verdiği bir ifade var: “Bilmeden kesmediğimiz faturalar olabilir.”

Ne yazık ki bu yalanlara inanan ya da önemsemeyenler hâlâ var. 

Zaten esas mesele de yargı sürecinin başından sonuna kadar yargıya güveni zedeleyen ve toplumda, adaletin zengin ve nüfuzlu kişiler lehine işlediği algısını güçlendiren bir tabloya yol açmasından kaynaklanıyor.

Polatlar çelişkili ifadeler ve tavırlarla da suyu bulandırarak bu durumdan fayda sağlıyor.

Umarım adalet, sadece kahvesine altın tozu dökerek içen saçına dolar ve Avro bigudileri takıp vergi hırsızlığı yapanlar için değil, imkânsızlıklar içinde çocuklarını adil ve ahlaklı insanlar olsun diye yetiştirmeye çalışanlar için de tecelli eder.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları