Mümtaz Soysal

Asker Çağırmak

22 Haziran 2013 Cumartesi

GEÇENLERDE, Gezi Parkı ve Topçu Kışlası tartışmalarının şiddete dönüşmeye yüz tuttuğu günlerden birinde radyo ya da televizyonla haber dinleyenler neredeyse kulaklarına inanmıyorlardı: “Olaylar böyle sürerse ordunun devreye girmesi kaçınılmazlaşır!” diyordu. Daha doğrusu, açıkça o anlama gelen bir şeyler söylemekteydi. Konuşan, rastgele biri değil, hükümetin 2 numaralısı Başbakan yardımcısıydı ve ağzını açmadan önce ciddi düşünerek konuşur diye bilinirdi. Acaba ne olmuştu? Yoksa, öğrenci çatışmaları yüzünden ortalık karışıp polis yetersiz kalınca iktidarın askerleri göreve çağırdığı günler bütün sonuçlarıyla yine mi yaşanacaktı? Yani, askerle üniversite gençliği birbirine girip kıyamet kopacak, örneğin silahlı bir süvari birliğinin Ankara’daki Hukuk Fakültesi bahçesine at sürmek zorunda kalışı gibi olaylar yeniden yaşanarak “27 Mayıs’lar” geri mi gelecekti?

\n

Bereket, yeni kargaşa sona erdi de korkulanlar olmadı.

\n

Türk politika sahnesinin sık seyrettiğimiz “klasik”lerinden biridir bu: Yönetim beceriksizlikleri, yanlışları, hatta yolsuzluklarıyla devlet işlerini yüze göze bulaştırıp toplumu batırma sınırına getiren iktidarlar ülkeyi ve kendilerini kurtarmak için sistemin sağlam kalmış en güçlü kurumuna tutunup onun ününe ün katarlar ama sonra aynı kurum devlet tekrar zora sokulmasın diye farklı bir düşünce ileri sürünce bunun adı “askeri vesayet” girişimi olur ve girişimciler suçlanır. Yaşanan darbelerin ve tepkilerinin çoğu bu klasikle ilgilidir.

\n

Aynı mekanizmanın tersine işlemesi ve rollerin değişmesi de klasiğin bir başka şeklidir.

\n

Dolayısıyla, her işte olduğu gibi aynı klasiğin tekrarını önlemek için de akılcı çabalarla geliştirilen “kamu yönetimi” biliminin kurallarını ve insanlığın ortak vicdanından süzülen “insancıl felsefe”nin değerlerini öğrenip benimsemek ve öğretip benimsetmekten başka çare yoktur.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Çelişki Korkusu 19 Mart 2014
Acı 14 Mart 2014

Günün Köşe Yazıları