Müjdat Gezen

Kılıçdaroğlu

01 Ağustos 2022 Pazartesi

Balıkesir mitingini izledim. Çok kalabalıktı. Kaç kişi vardı meydanda bilemem. Satılmış bir kanalın spikeri olsam hemen kaç milyon kişi olduğunu söylerdim. Erdoğan’ın Saraçhane mitingini izledim. Satılmış bir kanalın spikeri dedi ki: “Milyonlar Saraçhane Meydanı’na akıyor.” Ben orada doğdum. Bütün çocukluğum, gençliğim orada geçti. Belediye binasının karşısındaki o küçücük parka nasıl sığdırdın kızım o milyonları?.. Tamam, attın ama bu kadar da olmaz ki. Tamam. İktidardan alıyorsun maaşını, kabul. Ama olmaz ki, öyle de yatılmaz ki...

SAÇMALIKLARLA YIPRATAMAZSINIZ

Atatürk Neyzen Tevfik’i yemeğe davet etmiş. Hem ney çalacak, hem sohbet edecekler. Neyzen: “Söyleyin kendisine, gelmiyorum” demiş. Bu büyük bir palavradır. Olayın aslı, gerçekten Atatürk, Neyzen Tevfik’i davet etmiş, o da gitmiş ve hem yemek yemişler hem de Neyzen nefis bir ney taksimi yapmıştır. Çok beğenen Atatürk, Neyzen’e: “Nefesinize sağlık Tevfik Bey, bu akşamın hatırası olarak, size ne gibi bir hizmette bulunabilirim” diye sormuş. 

Neyzen Tevfik: “Hiç” demiş.

Atatürk ısrar etmiş. Bunun üzerine Neyzen: 

“Benim nüfus kâğıdım yok, bana bir kafa kâğıdı çıkarttırın.”

Atatürk şaşırmış: 

“Nasıl olur canım, siz kaç yaşındasınız?”

“Altmışıma geldim” demiş Neyzen.

“Ee?” 

“Ama bugüne kadar nüfus kâğıdı çıkarmadım. Çünkü bundan önceki hükümetleri tanımadım. İlk, senin hükümetini tanıyorum.”

Atatürk’ü küçültmek isteyen bazı ileri zekâlıların uydurduğu bir diğer yalan da Safiye Ayla ile ilgilidir. “Atatürk Geldi” oyunumda bunu anlatmıştım. Yaveri kibarca Atatürk’e sorar:

“Paşam, sizin musikiye düşkünlüğünüzü bilmeyen yoktur. Özellikle Safiye Ayla’nın duygulu sesini pek severmişsiniz. Beni bağışlarsanız size bir şey sorabilir miyim?”

“Sor çocuk” der, Atatürk. 

“Paşam, sözde Safiye Ayla pek güzel bir kadın değilmiş. Siz bir paravanın arkasından şarkı söylemesini istermişsiniz. Bu doğru mudur?”

Atatürk cevap verir:

“Ben böyle bir terbiyesizlik yapabilir miyim çocuk?”

Ayrıca Safiye Ayla’nın o yıllardaki gençlik fotoğraflarına bir bakarsanız, ne kadar çekici bir kadın olduğunu görürsünüz.

Atatürk böyle abuk sabuk şeylerle yıpratılabilir mi?

10 bin sayfanın üzerinde kitap okudum onunla ilgili. Yılmaz Özdil, “M. Kemal”i yazarken, beni katladı. İkimiz de böyle bir anıya hiç rastlamadık...

O böyle saçmalıklarla yıpranmaz, güçlenir. Öyle de oluyor zaten. 


Neyzen Tevfik yıllar önce yazmış bu taşlamayı. Tabii her mısrasına katılmak mümkün değil. Mebus, bildiğiniz gibi milletvekili demek. Oysa milletvekillerimizin içinde her partiden son derece namuslu, aklı başında insanlar var. Ama Neyzen kafayı çekince fütursuz olurdu. Kim bilir neye sinirlendi de bu mısraları yazdı. Beni asıl düşündüren “Eğer bugün bunları yazsaydı acaba ne olurdu?” fikridir. Ne olacağı malum ama ben hatırlattım işte. Oysa ki bu sözcükleri üzerine alınan kimse olmamalı. Adam söylemiş işte. O da öyle biriydi.



Kime sordumsa seni doğru cevap vermediler 

Kimi alçak -kimi hırsız- kimi deyyus dediler

Künyeni almak için partiye ettim telefon 

“Bizdeki kayda göre şimdi o mebus” dediler.


ATAOL’UN LOZAN’I

Sevgili dostum, kardeşim Ataol Behramoğlu, teknik bir yazar olsam, şimdi yazacağım bölümü biraz daha sonraki sayfalara koyar, akışı ona göre düzenlerim. Ama ben içimden geldiği gibi yazıyorum. Hele hele Atatürk adı geçince kendimi tutamadım ve bu bölümü de arkalara bırakmaktansa hemen yazayım, dedim.

Sevgili dostum, kardeşim Ataol Behramoğlu, “Lozan” adlı oyununu yeniden kaleme almış. Bana gönderdi, okudum ve çok beğendim. Bir şairin oyun yazmasını hep sevmişimdir. 

Ataol her zamanki titizliği ile Lozan’ı çok iyi incelemiş ve bambaşka bir gözle gerçekleri gözler önüne sermiş. Özetle bugün bile birçok şeyi tartışabiliyorsak, bunu Lozan’a ve Atatürk’e borçlu olduğumuzu iki saate sığdırmış. Eskişehir ve İzmir Şehir Tiyatroları oyunu bu sezon repertuvarına almış. Ataol her zamanki vefa duygularıyla, bundan önce oyun konusunda kendisine yardımcı olan tiyatro emekçilerini de unutmamış. Önsözünde onları da anıyor.

Lozan bir dönüm noktasıdır. Günümüzde Lozan’ı küçümseyenlerin hiç düşünmedikleri (zaten hiç düşünmüyorlar) pek çok şeyi anlatıyor bu oyun. Lozan olmasaydı, bugün onlar Lozan’ı bile tartışamayacaklar, oturup kalacaklardı. Musul meselesi oyunda doğru biçimde irdelenmiş. Lozan’ı verdik diyenlere somut yanıtlar var bu oyunda. Tıpkı, Abdülhamit’in Kıbrıs’ı verip, sonra tutucuların, Kıbrıs’ı Lozan’la verdik deme saçmalığı gibi. İsmet Paşa Lozan’da dünya ile kavga ediyor, ülkesinin haklarını korumak için. Telsiz konuşmaları Yunanistan üzerinden şifreli yapılıyor. (Ankara-Lozan arasındaki) Yunanlar şifreyi çözüyorlar. Bunun üzerine Atatürk hattı Romanya üzerine kaydırıyor. İngilizlerin diretmesi üzerine, Atatürk’ün, İsmet Paşa’ya direktifi muhteşemdir: “Lozan’ı terk et ve derhal Ankara’ya dön.” Neler çekmiş bu insanlar. Öyle bir iki klasik yalanla iş olmaz.

Lozan bu ülkenin kazanımıdır. Küçültmeye çalışmak, zaten küçük adamları daha da küçültür. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Süalp Tansan 18 Kasım 2024
Baylan günleri 11 Kasım 2024
Açık açık söyle 4 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları