Mehmet Ali Güller

İran’ın Çin’e önerisi

04 Kasım 2023 Cumartesi

Çin’de çok önemli bir güvenlik forumu vardı: Pekin Siangşen Forumu. 29-31 Ekim tarihleri arasındaki foruma, 90’ın üzerinde ülkeden savunma bakanları başta olmak üzere çeşitli düzeylerde isim katıldı. Forumun öne çıkan temalarından/sloganlarından biri “ortak güvenlik ve sürdürülebilir barış”tı.

Ortak güvenlik-barış ilişkisi, bu köşede önemle üzerinde durduğumuz konulardan biridir. Son olarak 23 Ekim’de “Kolektif güvenlik şartı” başlıklı makalede, kolektif (ortak) güvenliği, “kendi güvenliğini başkalarının güvensizliği pahasına inşa etmeyen, yani bölünmez güvenlik anlayışını temel prensip kabul eden güvenlik anlayışı” şeklinde tanımlamıştım. Ve Atatürk’ün “Yurtta barış, dünyada barış” sözünün de hem bir hedef hem de o hedefe varmak üzere uygulanacak “kolektif (ortak) güvenlik” anlayışı formülü olduğunu belirtmiştim.

Evet, Atatürk “ortak güvenlik” anlayışıyla, Türkiye’nin etrafında Türkiye-SSCB Dostluk Anlaşması (1925), Balkan Antantı (1934) ve Sadabat Paktı (1937) ile güvenlik kuşakları inşa ederek “Yurtta barış, komşularda barış” hedefine ulaşmıştı.

SALDIRMAZLIK PAKTI

Atatürk’ün “barış için ortak güvenlik” yolu, kuşkusuz farklı ülkeler tarafından da kendilerine özgü yollarla geçen yüzyılda denendi. Dünya yine bu seçenekle karşı karşıya. İşte Pekin Siangşen Forumu’nun “ortak güvenlik ve sürdürülebilir barış” teması da tam budur.

Üstelik Pekin’de, bu tema üzerinden önemli bir tartışma konusu da doğdu. İran lideri Ali Hamaney adına foruma katılan askeri başdanışmanı Yahya Rahim Safevi, Çin Askeri Bilimler Akademisi’ni ziyareti sırasında bu temaya işaret ederek şu öneriyi yaptı:

“Öncelikle Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) üyesi ülkeler arasında ortak güvenlik ve kalıcı barışın gerçekleştirilmesini öneriyorum. Bunun modeli de üyeler arasında bir saldırmazlık paktının imzalanması olabilir” (cumhuriyet.com.tr, 3.11.2023).

KOMŞUSUNUN SINIRINI KORUMA TAAHHÜDÜ

Gerçi pakt akıllara Soğuk Savaş tipi uygulamaları getirebilir ve Çin, bu çağrışımlı organizasyonlara karşıdır. Yine de kendi içindeki hedefleri nedeniyle Tahran’ın önerisinin üzerinde durulmalı ve tartışılmalıdır. Şundan: İki ülkenin “saldırmazlık paktı” imzalayabilmesi, pratikte birinin diğerine “Senin sınırını ben korurum” taahhüdüdür. Çin ile Rusya, ŞİÖ’ye Hindistan ile Pakistan’ı üye yaparak çok büyük bir barış adımı atmıştır ama ne yazık ki iki ülke arasında, hatta Çin ve Hindistan arasında da henüz sınır problemleri tam olarak çözülememiştir.

İşte Tahran’ın önerisi bu açıdan önemlidir; saldırmazlık paktı için ülkelerin bu sorunu çözmesi gerekecektir, haliyle tersinden de öneri/amaç sorunun çözümünü motive etmiş olacaktır.

TÜRKİYE, İRAN VE ÇİN’İN KONFERANS ÇAĞRILARI

Biz meselenin bu tartışılacak yanını şimdilik kenarda tutarak “barış için ortak güvenlik” meselesinin hem kuzeyimizdeki Ukrayna sahasında hem de güneyimizdeki Filistin-İsrail, hatta Suriye sahalarında sağlayabileceği role odaklanalım.

Her üç mesele de esas olarak “ortak güvenlik” anlayışının karşısındaki emperyalist anlayışın jeopolitikçi yaklaşımla doğurduğu meselelerdir: ABD NATO’yu Ukrayna üzerinden genişleterek “kendi güvenliğini Rusya’nın güvensizliği pahasına” inşa etmeye çalıştı, İsrail de kendi güvenliğini sağlamak adına Filistinlilerin güvensizliği pahasına sınırlarını işgalle genişletmeye çalıştı, çalışıyor...

Bu yaklaşım, örneklerden de görüldüğü üzere her zaman savaş doğurur; oysa bölünmez güvenlik anlayışıyla ortak güvenlik uygulaması barış doğurur. Çok kutupluluk işte bu perspektifi ağır adımlarla da olsa yerleştirmeye çalışmaktadır. Filistin sorununa “kalıcı çözüm” için Türkiye ve İran’ın “bölge konferansı” ile Çin’in “uluslararası konferans” çağrıları o adımlardandır. Bu adımları güçlendirecek şey ise yaptırımlardır ki onu da ayrıca inceleyelim.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları