Mehmet Ali Güller

Biden’ın kucağı

20 Temmuz 2023 Perşembe

Erdoğan’ın yeni hükümetinin 50 günlük karnesine bakalım bugün...

Özetle 50 günde, ekonomide ve dış politikada, ABD stratejisine eklemlendiler. Ekonomide New York bankerlerine ve Londra tefecilerine (yeniden) bağlandılar; zira o bağ çeşitli nedenlerle bir ölçüde zayıflamıştı; Erdoğan o bağı Şimşek-Erkan ikilisi ile sağlamlaştırıyor.

Bu neoliberalizmin ipine daha çok sarılmak anlamına geliyor haliyle. Nitekim 50 günde yapılan zamlar, “zengini daha da zenginleştirme, yoksulu daha da yoksullaştırma” sonuçlu neoliberal ekonomipolitiğin en sert şekilde uygulanacağına işaret ediyor. (12 Eylül, 24 Ocak Kararları’nın uygulanabilmesinin sopasıydı, Şimşek-Erkan programının uygulanabilmesi de tek adam rejiminin rijitliğine bağlı olacak.)

Öyle ki zaten verginin vergisini ödediğimiz ülkemizde, vergiye zamlarla emekçilerin beli daha da bükülmüş olacak.

Ki neoliberalizmin felsefesinde zaten “vergi zammı”, iktidarın, büyük burjuvaziden servet ve rant vergisi almamak için, “vergiyi tabana yayma” adı altında halktan haraç almasının ve sistemin çarklarını zenginler lehine döndürebilmek için yoksulu daha da ezmesinin adıdır.

BİDEN İSTEDİ, ERDOĞAN YERİNE GETİRDİ

Ekonominin rotasıyla dış politikanın rotası birbirine zıt olamaz. O nedenle ekonomide New York-Londra eksenine yeniden eklemlenmeyi, dış politikada ABD/NATO planlarına dahil olma izledi. Erdoğan, ettiği onca büyük sözlere rağmen NATO zirvesinde görüştüğü ABD Başkanı Biden’ı dinledi, isteğini yerine getirdi ve İsveç’in NATO üyeliğini onayladı.

Böylece NATO’da Rogers-Evren işbirliği, Biden-Erdoğan ile güncellendi.

Erdoğan’ın bu süreçte Türkiye’deki Nazi Azov Taburu askerlerini de Ukrayna’ya iade ettiğini, Rusya’nın buna tepki gösterdiğini ve Ankara’yı “anlaşmayı ihlal etmekle” suçladığını hatırlatalım.  

Diğer yandan Erdoğan’ın ABD’yle “yeni başlangıç” ilan ettikten sonra, Yunanistan’la da “normalleşme” işaretleri verdiğini, Mavi Vatan’ı unuttuğunu not edelim.

Ve tüm bu dönüş için de yine “AB kapısının” kullanıma sürüldüğünü işaret edelim.

Bunlardan hareketle de Atlantik medyasının durumu “Erdoğan rotayı yeniden Batı’ya çevirdi” diye yorumladığının altını çizelim.

KUCAK TARTIŞMASININ SONUCU

Evet, 50 günlük karne bu...

Oysa 50 günden önceki 50 günlük seçim süreci boyunca Erdoğan “üst akıl” diyordu, “dış mihraklar” diyordu, muhalefeti Biden’cı diye suçluyordu ve esas olarak güvenlik eksenli bir seçim hattı izleyerek sandıktan galip çıkıyordu.

Evet, iktidar cephesi 50 gün boyunca muhalefeti Londra tefecilerinin maşası ilan ettikten ve “Biden’ın kucağına oturmakla” suçladıktan sonra, ekonomiyi Londra tefecilerine eklemledi ve Biden’dan takdir alarak ABD planlarına dahil oldu!

İktidar cephesinin siyasi literatüre soktuğu bu yakışıksız kavram, yani “Biden’ın kucağı” sözü, kullanıla kullanıla tersine evrildi. Erdoğan-Şimşek-Erkan’ın neoliberal programı ve İsveç’in NATO üyeliğine onay, kucak tartışmasını da netleştirmiş oldu.

Umarım kavramı şehvetle kullanan siyasetçiler de kavramı sosyal medyada küfür olarak kullanan seçmen de bu sonuçtan dersler çıkarır...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları